Eskişehir’de en çok konuşulan konulardan biri hiç kuşkusuz trafik. Sokakta kime kulak verseniz, ilk şikâyet araç yoğunluğundan geliyor. “Trafik çilesi”, “Trafikte zaman kaybı”, “Trafik işimizi zorlaştırıyor”... Hep aynı nakarat. Peki, şu kentin gerçek sahipleri olan yayalar? Onları düşünen kim var? Trafiğin yarısı kadar bile konuşmadığımız kaldırım işgalleri, bugün Eskişehir’de belki de en az konuşulan ama en çok hissedilen sorunlardan biri haline geldi.
Trafik meselesi için elbette büyük projeler gerekiyor. Yol genişletme, yeni bulvarlar, batçıklar gibi gibi… Yani hem maliyetli hem de uzun vadeli çözümler. Oysa kaldırım işgali öyle mi? Gayet basit bir mesele aslında. Denetleyeceksin, koydurmayacaksın. Bu kadar net. Bir masa, iki sandalye, bir satış tezgâhı veya reklam panosu... Bütün bunlar yaya hakkını gasp ediyor. İnsanlar arabalarla değil, ayaklarıyla yaşıyor bu şehirde. En temel ulaşım biçimimiz yürümek. Yürüyemediğin bir şehirde yaşam kalitesi olur mu?
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir belediyenin zabıta denetimine denk geldim. Ekip sahaya çıkıyor, daha önce uyardıkları işyerlerine gidiyor, “Biz sizi ikaz etmiştik” deyip kaldırıma atılmış ne varsa toplayıp götürüyor. Karşı çıkanlara da kısa ve öz bir yanıt: “Burası kamusal alan. Malını buraya koyduysan terk etmişsin demektir.” İşte bu kadar! Bir cümleyle hem kanunu, hem mantığı, hem de hakkaniyeti özetlemiş oluyorsun.
Eskişehir’in en büyük avantajlarından biri aslında yürünebilir bir şehir olması. İnsanlar bisiklete binebiliyor, kısa mesafelerde rahatça yürüyebiliyor. Fakat bu güzellik, kaldırım işgalleri yüzünden her geçen gün gölgeleniyor. Yürürken önüne bir anda masa çıkıyor, dükkânın teşhir ürünleri ayağına dolanıyor, apartmanın önünde bırakılmış motosiklet geçit vermiyor. Çocuk arabasıyla yürüyen bir anne-baba ya da yaşlı bir vatandaş için bu durum daha da çileye dönüşüyor.
Evet, trafik önemli bir sorun. Ama trafikte harcadığımız dakikalar kadar, kaldırımlarda yaşadığımız sıkışıklık da hayatımızdan çalıyor. Bu meseleye artık kulak verilmesi gerekiyor. Çünkü kent sadece araçların değil, insanların yaşadığı bir yer. Yolları genişletmek kadar kaldırımları da açmak gerekiyor.
Umarım o izlediğim zabıta denetimleri bir gün Eskişehir’de de rutin hale gelir. Belki o zaman yayalar da kendilerini bu şehirde birinci sınıf vatandaş gibi hisseder. Unutmayalım: Kent sadece sürücülere değil, hepimize ait. Ve kaldırımlar da en az yollar kadar bizimdir!