“Ayrı ayrı yollardan yürümek bizleri hiçbir zaman beklediğimiz hedefe ulaştıramaz, ulaştıramayacak…

Zikzaklı yollarda düşe kalka düz yol bulmaya çalıştığımız bir zamanda birbirimizin üzerine basarak gayemize ulaşabileceğimizi zan ve tahayyül etmek, hayalden öteye geçemez. Hepimiz büyük sorumluluklar içinde olduğumuzu unutmayalım”. 1982

Dr. Fazıl KÜÇÜK

Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm bulma girişimleri ve arayışları 1968 yılında başlatılmıştı. Aradan geçen bu süreçte yürütülen müzakerelerde geldiğimiz nokta ortalıklarda sürünüyor. Gösterilen bütün çabalara karşın başladığımız noktada olduğumuzun altını kalın çizgilerle çiziyoruz. Önümüzdeki günlerde denklerini hazırlayıp yollara düşülürken uzlaşı koşulunun oldukça zayıf olduğunu kaydetmek istiyoruz.

Çözümsüzlüğün birinci dereceden sorumlularının karşımızdaki unsur ve onların dümen suyunda balık avlamak hevesinde olan BM Genel Yazmanları olduğunu rahatlıkla kaydetmek istiyoruz. U Thant ile başlayan süreçte gelen gidenler kendi isimleri ile anılan çözüm önerileri hazırlarlarken sürekli olarak gözlerinin birini kapatarak arayışlarına devam ettiler. Buna koşut Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olan İngiltere’nin de benzer tutum içinde olması çözümsüzlüğü tetiklemektedir. Bütün bunlara karşın bizlerin de ortak noktada buluşarak çözüm önerilerimizi netleştirdiğimiz söylenemez.

Şu anda denkleri hazırlayıp Newyork’a doğru sefere hazırlanırken de dağınıklık yaşıyoruz. Yıllardır üzerinde durduğumuz Ulusal Konseye işlerlik kazandıramadığımız için dağınıklığın ötesinde savrulma yaşıyoruz. Karşımızdaki unsurun devlet olmanın bütün olanaklarını sonuna dek kullanıyor olmasının önüne geçebilmek için yukarıda belirttiğimiz durumdan kurtulmamızın da kendi ellerimizde olduğunun unutulmaması gerekiyor.

Yaşamakta olduğumuz uyuşmazlığın çözümünü sürekli olarak dışarıda arıyor olmamız üzüntü vericidir. Newyork seferlerine büyük beklentilerle gidiliyor olup sonunda teselli mükafatı alınarak dönülmesi üzerinde durulması gereken bir konudur. Buradan dönüldükten sonra arada bir başka ülkede çözüm müzakereleri için yeni sefer hazırlıkları da sürgit ediliyor.

Bu çabalar sürgit edilirken iki devletli bir çözüm önerisi ile ortalıklara çıkılırken karşımızdakiler ise yıldızları kırpar gibi kendileri tarafından öldürülmüş olan 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti önerisi ile karşımıza çıkıyorlar. Bu modeli savunuyor olmak müzakereleri geri vitese takmakla eşdeğerdedir. Halen yürürlükte olan 1960 Antlaşmalarına karşın Rumları AB üyeliğine kabul etmek işlenmiş olan hukuk cinayeti olarak karşımızda duruyor. Bu avantajı elde edenler ayak oyunları ile adeta top çeviriyorlar.

İki devletli yapıyı savunurken öncelikle Kıbrıs Türkleri olarak bizlerin 1960 antlaşmaları ile kurulan devletin siyasi eşit kurucusu olduğumuzun her ortamda anlatması gerekiyor. Neden iki devletli yapıya geldiğimizin alt yapısını da hızla oluşturarak yeni seferlere çıkılması geleceğimizin güvencesi olacaktır. Bu noktaya geliş nedenlerimizle Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının değiştirilen 13 maddesi en geniş şekilde anlatılmalıdır. Yasa dışı olarak değiştirilen bu 13 madde Kıbrıs Türklerinin güvencesi idi.

Dönüp dolaşıp aynı noktaya taşınıyor olmamız karşımızdakilere zaman kazandırmasının ötesinde anlam içermiyor. Buna karşın bizler yukarıda da kaydettiğimiz gibi iki devletli çözüm modelinin içini doldurarak muhataplarımıza anlatmak gibi bir yükümlülüğümüz olduğunun bilinmesini istiyoruz. Yeniden uzun yol koşucusu gibi mücadele etmemiz gerekiyor.

Bütün bunların ışığı altında hep birlikte ortak hedefe doğru yürümemiz gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…

18 Eylül 2021  -  Ankara     

Ahmet GÖKSAN
[email protected]