Öğretmenlerimden Nihat Ateş’in sosyal medyada bir paylaşımını okudum. “Mevlana’ya sormuşlar: “Ne okudun, ne yazdın, ne öğrendin?” diye… Bu sorgu, yergi anlamında ise vay o kafalara.  Mevlana’nın bilgeliğinden istifade amaçlı sorulmuşsa kutlamak lazım! Bazı yoz kafalar Mevlana’nın Konya’yı birkaç kez terkine sebep olmuşlar. Mevlana’ya aydın zihniyet sahip çıkmış. Konya’ya geri dönüşünü sağlanmış. Şerre meyyal kafa bozmanın, kırmanın, yıkmanın, yakmanın ve sömürünün keyfindedir. Hayra gayretli de yapmak, düzeltmek, iyileştirmek ve güzelleştirmenin derdindedir. Oldum olası insanlığın ahvali böyle olmuş. Kimi bozmuş, kimi yapmış.

 

Yaban kafalar, yavan kafaları tarihin her döneminde yozlaştırmayı başarmışlar. Hazin olan Müslüman’ın yozlaşması… Adamın biri, doktora gider. Doktor, tabelada bazı harfler gösterir. Adam: “Doktor, ben havada uçan sineği görürüm.” der. Doktor: “Benim gösterdiğim harfleri oku!” yeter. Adam: “Hiçbir şey göstermiyorsun ki, sana havada uçan sineği görürüm, diyorum.” dediğinde, Doktorun: “Sen, görmediğin hâlde gördüğünü zannediyorsun!” dediği söz çok önemli. İnsanın bilmediği halde bildiğini zannetmesi acı değil mi? Sorular ve cevaplar, birbiri içinde sıralı…

 

Refah ve itibar yükselten bilimsel değerleri okuyup yazarak öğrenmek mi daha hayırlı? Yoksa bir köşede elde tesbihle meşguliyet mi? İnsan, Allah’ı yürürken, otururken, alışveriş yaparken vs. her işinde hatırlamadıkça O’nu çok anmış olamaz. Müslüman’ın ilimde, bilimde, fende, teknikte, hukuk ve ahlaki davranışlarda yozlaşması Kur’an’ı anlamayışındandır. Müslüman’ın işi Allah’ı idraktir. Allah’la beraber olmaktır. İnsan, hangi mekâna ve zamana giderse gitsin Allah’ın gözetiminden kendisini kurtaramaz. Müslüman her bakışında Allah’ı görmedikçe o bakışlar yavandır. Allah’ın adaletine aykırı her söz yozlaşmadır. Genel ahlaka aykırı iş tutmak yabanlıktır. İslam’ın ilk emrinin “Oku” olduğu bilincinde olanlara ne mutlu.

 

Varlıklara yaratılışın özellik ve güzelliklerini veren Allah, Taha suresi 2’inci ayetinde: “Biz, Kur’an’ı sıkıntı olsun diye değil, Allah’ın azabını uyarı için indirdik.” buyuruyor. Allah, insanlığın refahı için gerekli pek çok bilim, ilim ve hikmet vermiş.  İnsanın  “Hayra Muhtaç” yaratılışta olduğunu beyan etmiş. Ders için Kur’an’da ilim ve hikmetli bazı kıssalar anlatılmış. Bu kıssalardan biri de, Hz. Musa ile Firavun arasında yaşanmış. Hz. Musa ile Firavun kıssası “Tâ hâ” ve “Kasas” surelerinde detaylı anlatılmış.  Ta ha suresi ayet 13’de Allah, Musa’ya: “Ben, seni seçtim. Şimdi vahyolunacakları dinle!” buyurmuş. Mukaddes vadi Tuva’daki vahilerden biri de, Hz. Musa’nın Firavun’u insaf, hak ve hakikate davet mevzuudur.

 

Allah, Hz. Musa’ya: “Firavun’a git. O azmıştır… Yeryüzünde büyüklük taslamıştır. Halkını sınıflara ayırmıştır. Onların bir kısmını eziyor. Oğulları boğazlıyor. Kadınları sağ bırakıyor. O bozgunculardandır.” buyuruyor. Hz. Musa, Firavun’un zulmünden çekindi ve Allah’a: “Rabbim, gönlüme genişlik ver. İşimi kolaylaştır. Dilimdeki tutukluğu çöz, sözlerim anlaşılsın. Ailemden Harun’la gücümü artır. Onu işime ortak et.” biçiminde dua etti. Allah: “Firavun’a gidin. O’na yumuşak söyleyin. Belki öğüt alır ya da korkar.” buyurdu. Musa ve Harun: “Ey Rabbimiz! Biz, onun aşırı davranmasından korkuyoruz.” dediler. Allah: “Korkmayın, ben sizinleyim. İşitir ve korurum.” buyurdu.   Firavun ve sihirbazları: “Ey Musa, sihrinle bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin.” dediler. Hz. Musa’yı sihirle suçladılar.

 

Sihirbazların cıvalı ipleri güneşin sıcağında yılan görünümünde hareketlendiler. Durumdan, Hz. Musa korktu. Allah: “Ya Musa, elindekini yere bırak!” buyurdu. Allah’ın, kendisine yol gösterdiği Musa, elindeki asayı yere bıraktı. Asa, birden ejderha olup sihirbazların yılan görünümlü iplerini yutmaya başladı. Sihirbazlar korkularından: “Ey Musa, aman onu tut. Biz, senin Rabbine inandık.” dediler. Kafa yapılarını değiştirdiler. Canları pahasına Firavun’un yandaşlığından sarfı nazar ettiler. Hayrı, Allah’ın adaletinde bildiler. Firavun’un insafına değil Allah’ın merhametine muhtaç olduklarını anladılar.

 

Hz. Musa, birini öldürdüğü için yaşadığı yerleşkeyi terk etmek zorunda kaldı. Medyen’e doğru yol aldı. Medyen yakınında halkın hayvanlarını sulamak için sırada beklediklerini gördü. Bir kenarda davarlarını sulama sırasının kendilerine gelmesini bekleyen iki kız kardeşe yardımcı oldu. Musa: “Ya Rab! Bana göndereceğin her hayra muhtacım!” dedi. Allah’ın hayrına kim muhtaç değil ki? Hz. Musa, mağdura yardım etti. Masum o iki kızı fütursuz aklın, kirli dilin, art niyetin kötü emelinden,  dedikodusundan, iftirasından korumak için mi “Allah’ım senden gelecek her hayra muhtacım.” dedi, acaba? 

 

Hz. Musa’nın mucizelerindeki ilim, bilim ve hikmeti ancak aydın kafa algılayabilir.  Hz. Musa’nın Firavun ve sihirbazlarına karşı gösterdiği mucizeler bilim, ilim ve hikmet niteliğinde tüm insanlığa ibretli derslerle doludur. Okuyan ve yazan bilir. Asanın ejderha olmasında, Musa’nın koynundan çıkardığı elinden yayılan nurda fizik, kimya, biyoloji gibi fen bilimlerinin derinliğini düşünmek lazım! İlimle bilim okumak ve yazmakla öğrenilir. Hz. Musa’nın yaşamında olduğu gibi her insan Allah’ın hayrına muhtaçtır. Hayat, iki nefesliktir biri almak… Diğeri vermek. Alınan ve verilen nefeste hangi bilim ve ilmin kurallarının işlediğini “Aydın akıl” bilir. Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!