Eskişehir’de geçmişten gelen, kuşaktan kuşağa birbirini izleyen bir edebiyat geleneği, bir edebiyat çevresi yoktur. Her ne kadar gazete köşelerinde şiirleri, öyküleri  yayınlanmış yazanlar şairler olmuş olsalar da Eskişehir’de ciddi şiir, öykü yazarı olmamıştır. Edebiyat etkinlikleri de yaşanmamıştır. Hatta Türk şiirinin büyük şairi Yunus Emre’yi, dünya güldürüsünün büyük ustası Nasreddin Hoca’yı sanat ortamında anamasını bilememiştir.Çok az edebiyat, sanat dergisi yayınlanmıştır. Onlarda heveslilerce, bir iki sayı çıkan, hedefi olmayan dergiler olmuştur. Kitaplar, parası olanın özenerek bastırıp, eşine dostuna vermekten öte gidememiştir..

      Eskişehir’de sanatın, edebiyatın ciddi olarak masaya yatırılması 1977 yılının sonlarında “Eskişehir Sanatçılar Birliği” nin kurulması çalışmaları sırasında başlamıştır. O günler Ticaret Lisesi’nin öğrencileri arasında şiir, öykü yazanlar çıkmıştı. 1979 yılında  Eskişehir Sanatçılar Birliği’nin hedefi doğrultusunda “Anadolu’da Sanat” dergisinin yayınına başlaması. Eskişehir Sanatçılar Birliği, Eskişehir’de şair yazar olarak tanınanlarla hiç ilişki kurmadan Ticaret Lisesi’ndeki bu gençlere yönelmişti. Çünkü gençlerin şiirleri ciddi şiirlerdi, öyküleri ciddi öykülerdi. Hatta bu gençler şiirin, öykünün kuramsal yanları ile de ilgileniyorlardı. O günler yazdığım bir yazımda “Eskişehir’de şiir yeni başlıyor” demiştim.

      Necmi Selamet Ticaret Lisesi’ndeki çıkan gençlerden biri idi. Önceleri şiir yazdı. İlk şiirleri Sakarya gazetesinde yayınlandı. Sonra “Anadolu’da Sanat” dergisinde yayınlandı. Hatta gençlerin öncüsü gibiydi “Anadolu’da Sanat” dergisini çıkaran kadronun arasında da yer aldı. Derginin aynı zamanda Bursa ilişkilerini yürütüyordu. Bursa’dan Hilmi Haşal, Turgay Nar, Ramiz Dara gibi şairleri onun sayesinde tanıdık. 1981 yılında Semih Gümüş’lerin Ankara’da yayınladıkları “Yarın” dergisinde şiirlerinin yayınlandığını iyi anımsıyorum. Ayrıca Necmi Selamet 1981 yılında Eskişehir Sanatçılar Birliği’nin Yönetim Kurulu’nda da bulunmuştu.

     1980Li yıllar herkesin bildiği yıllardı. Öğretmenlere, öğrencilere derneklere üye olma yasağı nedeniyle Eskişehir’de sanat, edebiyat çevresi dağılmıştı.Gençlerin  kimisi yüksek öğrenimde başka şehirlere gitmişti, kimisi askerlik, evlenme, meslek edinme gibi süreçleri vardı.

     1990’lı yılların sonlarında sanatın Eskişehir’de yeniden örgütlenme süreci başladı ve Eskişehir Sanat Derneği’nin kurulması çalışmalarını başlatmıştı. İlk ilişki kurduğumuz isimlerden bir Necmi Selamet olmuştu. 2002 yılının Şubat’ında derneği kurarken kurucularının arasında yer aldı. O günler, bir tarafta “Gece Gelen Şiirler” diye şiir yazıyordu, bir taraftan da “Şiir Yolu” başlığıyla hayranı olduğu Chrıstopher Caudwel’in “Yanılsama ve Gerçeklik” kitabını anımsatan kitap olarak yayınlamak istediği çalışmasını yapıyordu. Aynı zamanda derneğin Perşembe Söyleşileri’nde “Şiir Üzerine” konuşmalarıyla bilgilerini paylaşıyordu. O günler Varlık, Cumhuriyet Kitap, Hürriyet Gösteri, Tohum, Kum, Yom, Ada, Çağdaş Türk Dili, Dize, Mor Taka, İz, Mühür, Deliler Teknesi, Deniz Suyukasesi, Sincan İstasyonu, Yazılıkaya, Eliz gibi dergilerde şiir üzerine denemeleri, kitap tanıtımları, incelemeleri yayınlandı. 2004 yılında, Eskişehir’de şiire kendini adamış biri olarak gördüğümüz ve çalışmaları nedeniyle ona Eskişehir Sanat Derneği’nin Eskişehir Şiir Ödülüine’nü vermiştik. 2005 yılında şair Şükrü Erbaş üzerine çalışmasıyla İzmir’de verilen Homeros Şiir İnceleme Ödülünün, Birincilik Ödülünü aldı. 2009 yılında Dil Derneği’nin Beşir Göğüş Ödülünü ve Doğançayır Belediyesi ile Yazılıkaya Şiir Yaprağı “Nazım Hikmet ve Makineleşme” kitabıyla Nazım Hikmet Ödülünü, 2010 yılında  da “Yaşar Kemal’de Pekiştirmeler ve Kullanımları” çalışmasıyla Dil Derneği’nin ödülünü almıştı. “Nazım Hikmet ve Makineleşme” kitabı 2006 yılında, “Şiirimizde Manifestolar” kitabı 2007 yılında, daha önce dergilerde yayınlanmış deneme ve incelemeleri ölümünden sonra 2012 yılında “Kurtarılmış Yazılar” adıyla kitap olarak yayınlandı. Necmi Selamet ayrıca Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN, Dil Derneği ve Edebiyatcılar Derneği üyesi idi. 16 Eylül 2011 günü kalp yetmezliği nedeniyle çok genç yaşta vefat etti.

     Gerçekten şiire gönül vermiş ve büyük emekleri olmuş aramızdan biriydi. Eskişehir’de şiirin yeni kurumlaşmaya başladığı dönemde Eskişehir’e yapacakları olan ve de büyük gereksinimiz olan şiir yazarı, eleştirmeniydi. Ölümünün 10.yılında saygıyla anıyoruz.

Dünya Okuma-Yazma Günü

      ONESCO her günü insanı ilgilendiren bir konuya ayırdığı gibi, 8 Eylül gününü de “Dünya Okuma-Yazma Günü”ne ayırmış. Böylece her yıl dünyanın en gelişmiş ülkesinden en geri kalmış ülkesine kadar o gün okuma-yazmanın önemi gündeme getiriliyor, ülkeler okuma-yazma ile ilgili sorunlarını gözden geçiriyor. Geri kalmış ülkelerde okuma-yazma öğretme çalışmaları yapılırken, gelişmiş ülkelerde yazarlarla tanışma, yazma etkinlikleri düzenlenerek kutlanıyor. Ülkelerin kitap okuma oranları yayınlanıyor.

     Okuma-yazma ya da toplumun kitap okuma oranı ülkelerin gelişmişlik göstergesidir.

     Çağdaş Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün kültürü tarif ederken söylediği “Anlamak, anlam çıkarmak, düşünmek, zekayı eğitmek” kitap okuru olmak, edebi eserleri okumakla olasıdır. Bu yaşamı da kolaylaştırma olduğu içindir ki okumanın yazgınlaşmasını gerektirir.

    Ülkelerde  kendi yazarlarını okumak, ülkesini, kendi insanını, kültürünü tanımak olduğu kadar, dünya yazarlarını da okumayı gerektirir. Bu da insana dışarıya bakma penceresi açar ve dünya insanını, kültürlerini, yaşamını tanıtır. Bütün bunların toplamı insanın insanlığını geliştirir, hoşgörüşünü, bilgi zenginliğini yaratır. Böylece   insanları yaklaştırır, hatta evrensel barışı sağlar.

    Okuma-yazma  dediğimiz sadece harfleri ve hecelemesini öğretmek değildir. Kitap, gazete, dergi okuru olmak, yaşamında ona yer vermektir. Gelişmiş ülkelerde toplumun çok büyük kesimi edebiyattan anılara, tarihden, felsefeden sosyolojiye, antropolojiye, psikolojiye kadar  sanatı bilimi tanımak, insanı bin yıllar süren çağdan çağa, coğrafyadan coğrafyaya tanıma, onu yaşamına, kendine yükleme dünyayı biçimlendirme geleceğini kurmaya çalışmaktadır. Okur- yazar oranı çok düşük ülkeler, okur-yazarı yüksek ülkelerin yarattıkları ile yaşayan ve kontrollerinin altında yaşayan ülkelerdir. Ekonomilerinden kültürlerine kadar bağımlı kalırlar, daha doğrusu dillerine kadar özgürlüklerini yitiriller.

    Okuma-yazma ülkemizde ilkokula bile gidememiş kişilere kısa dönemde kurslarla harfleri, hecelemeyi öğretme ortamıdır. Onun geliştirilmesi gerekir. İhtiyaç olaraktan çok yaşamın bir parçası olarak algılanmasını sağlamak için kitap günleri gibi etkinliklerin düzenlenmesi, toplumun yazarlarla, kitaplarıyla tanıştırılması  gerekmektedir.

     şehabettin (2) şehabettin (1)