Eskişehir son yıllarda sadece öğrenci kenti, kültür ve sanat şehri olarak değil, aynı zamanda “festivaller şehri” olma yolunda da dikkat çekici adımlar atıyor. Henüz bu konuda yolun başındayız ama bir şehirde festival kültürünün oluşması, aslında o kentin sosyo-kültürel gelişmişliğiyle doğru orantılıdır. Festivaller, bir kentin ruhunu yansıtır; sokaklarına neşe, ekonomisine canlılık, insanına da birlik duygusu katar. Eskişehir bu anlamda güzel bir yolda ilerliyor.

Bu hafta sonu hem GastroFest hem de Caz Festivali Eskişehirlilerle buluştu. GastroFest bu yıl ikinci kez düzenlendi, Caz Festivali ise ilk kez yapıldı. İki etkinlik de ayrı renk, ayrı enerji kattı kente. Henüz eksikleri, aksaklıkları elbette var. Ancak bu tür organizasyonlarda tecrübe en değerli öğretmendir. Her yıl biraz daha iyiye gidildiğini görmek, bu şehir adına umut verici.

Festivaller sadece eğlence değildir. Aynı zamanda birer turizm projesidir. Avrupa’daki örneklere baktığımızda bunun ekonomik ve kültürel etkisini çok net görebiliyoruz. Örneğin Sırbistan’daki Exit Festivali her yıl yüzbinlerce kişiyi ağırlıyor. İngiltere’deki Glastonbury, Almanya’daki Rock am Ring ya da İspanya’daki Primavera Sound… Bu dev festivallere dünyanın dört bir yanından insanlar akın ediyor. Bilet fiyatları 80-100 dolardan başlıyor ve buna rağmen satışlar günler içinde tükeniyor. Çünkü insanlar artık sadece müzik ya da yemek değil, bir atmosfer, bir deneyim satın alıyor. Şehirler de bu sayede tanıtımını yapıyor, ekonomisine milyonlarca dolar katkı sağlıyor.

İşte Eskişehir’in de bu yola girmesi son derece kıymetli. Kahve Festivali, GastroFest, Caz Festivali gibi etkinlikler şehirde bir festival ekosistemi oluşturuyor. Her biri, Eskişehir’in farklı yönünü öne çıkarıyor: gastronomi, müzik, kahve kültürü… Birkaç yıl önce bu kadar çeşitli etkinliklerden bahsetmek bile zordu. Bugünse bir hafta sonu içinde iki farklı festivalin düzenlenmesi, şehrin geldiği noktayı gösteriyor.

Elbette bu süreçte en önemli gelişmelerden biri, yerel yöneticilerin de festivallere sıcak bakması. Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Kentpark’ın bir bölümünü festival alanı olarak düzenleyeceklerini açıkladı. Bu, Eskişehir’in geleceği açısından çok önemli bir adım. Çünkü bir festival şehrinin olmazsa olmazı, kalıcı ve donanımlı bir festival alanıdır. Daha önce AK Parti Eskişehir İl Başkanı Gürhan Albayrak da Dede Korkut Parkı’nın festivaller parkı olacağını söylemişti. Bu iki açıklama, şehrin tüm siyasi renklerinin aslında bu konuda ortaklaştığını gösteriyor. Bu da büyük bir şans.

Diğer yandan Tepebaşı Belediyesi’ne ait Vecihi Hürkuş Havacılık ve Teknoloji Parkı da son dönemde etkinliklerin gözde mekânı haline geldi. Caz Festivali’nin burada yapılması tesadüf değil. Çünkü o alan, geniş açık yapısıyla, ulaşım kolaylığıyla festival kültürüne oldukça uygun. Belki ilerleyen yıllarda Eskişehir’in farklı bölgelerinde tematik festival alanları da oluşturulabilir. Birinde müzik, birinde gastronomi, birinde belki teknoloji festivalleri yapılabilir.

Eskişehir’in önünde uzun ama keyifli bir yol var. Festivallerin çeşitlenmesi, ulusal hatta uluslararası boyuta taşınması gerekiyor. Bugün binlerce kişiyle başlayan bu etkinlikler, yarın on binleri, belki yüz binleri ağırlayacak. Bunun için sadece iyi organizasyon değil, sürdürülebilir bir vizyon da şart. Üniversiteler, yerel yönetimler, özel sektör ve sivil toplum el ele verirse Eskişehir, Türkiye’nin “festival başkenti” unvanını fazlasıyla hak eder.

Evet, henüz yolun başındayız ama önemli olan başlamaktı. Eskişehir bu yola girdi, artık geri dönüş yok. Her festival, bu şehrin kültürel belleğine bir iz bırakıyor. Ve o izler bir gün, Eskişehir’i uluslararası bir festival rotasının merkezine taşıyacak.