1946 Yılı, Kütahya’nın Emet ilçesi doğumlu eğitimci Engin Güler. Emet eşrafından bir esnaf çocuğu… İlkokul ile ortaokulu Emet merkezde okumuş. Liseyi Diyarbakır Öğretmen Lisesinde tamamlamış. Daha sonra ön lisans öğrenimini ikmal etmiş. Çalışma hayatına liseden sonra 1964-65 eğitim ve öğretim yılında başlamış. İlk tayini ilkokul öğretmeni olarak Zonguldak’ın Çaycuma ilçesine bağlı 25 öğrencili bir köye çıkmış. Köy, ilçeye yay yürüyüşle üç saatlik uzaklıkta imiş. Sırasıyla Isparta, Burdur ve Emet merkezde görev yapmış. Severek icra ettiği onurlu ve şerefli öğretmenlikten 1994’de emekli olmuş.

Engin Hoca, Kütahya’da mukimse de ben, onu yüzde altmış Eskişehirli addediyorum. İki çocuğu da Eskişehir merkezde ikamet ediyor. Bir ayağı daim Eskişehir’de… Zaman zaman Emet’te de ikameti oluyor. Emet’te kalış nedeni; baba ocağını tüttürtmekmiş…  Emet’ten söz etmişken yelpazeyi biraz açalım. Emet kaplıcalarıyla ünlüdür. Oğlak kebabı, ekmeği ve pidesi de meşhurdur. Emet’in önemli ekonomik gücü Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Asit Borik ve kolemanit fabrikalarıdır. Aylık sıcak para akışı ağırlıklı olarak bu sektör kaynaklıdır. Emet’te sosyoekonomik hayatı ayakta tutan iki iktisadi yapının birincisi maden işletmesi, diğeri kaplıcalarıdır.

Emetliler kendilerine özgü hamam kültürüne sahipler... Emetli ile konuşurken ekmek ve benzeri kelimeleri kullandığında Emetli olduğu anlaşılır. Emetli, ekmek vb. benzeri kelimeleri kullanırken “k” harfini saf dışı bırakıyor. Emet halkı, tarihi değer olarak Kurtuluş Savaşında büyük kahramanlık göstererek yurt savunmasında önemli rol oynamış.

Engin Hoca, ilkokul ikinci sınıfa giderken hiç gemi görmediği hâlde Atatürk’ün Samsun’a gittiği geminin resmini yapmış. Öğretmeni, o resmi görmüş: “Engin, bu resim üzerine çalışman lazım.” demiş. Küçük Engin, on beş gün kadar resim üzerinde çalışmış. Okul günleri, her gün öğretmenine resmi göstermiş.  Öğretmen,  resmi bir türlü beğenmemiş. Öğretmenimin bu tutumu, ben de özgüven kaybına neden oldu. O zamandan sonra bir daha resim yapmak istemedim. İlk ve ortaokul döneminde bütün resimlerimi annem yapmak zorunda kaldı. Ta ki, Diyarbakır Öğretmen Lisesine gidinceye kadar… Lisede, resim öğretmenimiz masa üzerinde çiçekli bir vazo resmi çizdirdi. Resmi güzel çizen iki kişiden biri oldum, diyor.

Engin Güler, ortaokulu bitirdiği yıl Düzce Orman Teknikerliği okulunu kazanmış. Coğrafyadan ikmale kaldığı için kayıt yaptıramamış. Ortaokulu bitirdikten bir yıl sonra Diyarbakır Öğretmen Lisesine gitmiş. Tabi ki, parasız yatılı sınavını kazanarak… “O yıl, Batı bölgelerinden Diyarbakır Öğretmen Lisesine gelen elli öğrenci idik. Bu tür işlevler öğrencilerin kaynaşması nedenliydi.” diyor. Bir ülke halkının hele küçük yaşlarda kaynaşması kültür zenginliğine sebeptir. Mahalli kültürlerin milli kültürlere dönüşmesine nedenidir.  Kardeşlik ve yurtseverlik duygularının artmasına amilidir.

Engin Hoca, ilçe merkezde ilk ve ortaokulu okumakla köylerde okuyan çocuklara göre iki kademe hayata önde başlamış şanslı kişi. Elbet, bazı kentli çocuklara göre de bir kademe geride sayılır. İlçede siyasal yapı olarak Kaymakam, Mal Müdürü, Hâkim, Savcı, Doktor, Milli Eğitim Müdürü,  Banka Müdürü, PTT Müdürü, Müftü gibi bürokrat takımının varlığı çok şeydir. Hele bu unvanların bulunduğu kurumlardaki memur ve sair görevlilerin olması hiç de az şey değil.

Ne yazık ki, siyasi gerginliklerden Engin Hoca’da nasibini almış. Engin Hoca, başarılı öğrenci idim. Ortaokul son sınıfta not ortalamam on üzerinden sekizdi. Coğrafya notum karneye sekiz yazılması gerekirken üç yazıldığını görünce nevrim döndü. Karneyi aldığım gibi okula gittim. Okulda, okul müdürü vardı. Durumu izah ettim. O “Öğretmenin öyle yazmış. Ancak o değiştirebilir. O da, şimdi yaz tatiline gitti.” dedi. Dedi, ama ben coğrafyadan ikmale kaldım. Coğrafyanın karneye sekiz yazılması gerekirken üç yazılması koskocaman bir yılıma mal oldu.

Bütünleme sınavında coğrafya öğretmenim: “Hayrola Engin, bu sınavda ne işin var.” dedi. Ben de, Hocam ortalamam sekiz düşmesine rağmen üç vermişsiniz. O nedenle bu sınavdayım, dedim. Öğretmenim: “Hayır, ben çok iyi hatırlıyorum. İdareye senin notunu sekiz olarak bildirmiştim.” dedi. Meğer müdür, babamın gönül verdiği partiye muhalifmiş. Babamın partisini gizleme şansı yoktu. Çünkü babam, tarafı olduğu partinin merkez ilçe başkanı idi.  Müdürün, babama ters bakışının cezasını bir öğrenci olarak ben çektim.” diyor.  Emeklilik sonrası tabela yazımı yapmış. Epeyce de para kazandığını söylüyor.

Engin Hoca, Emet ve Kütahya merkezde okul müdürlüğü yapmış. Emet merkezde okul müdürü iken bir kez daha siyasi fırtınaya yakalanmış. Ne hikmetse benzeri fırtınalardan ülkemiz okur-yazar takımı çok çekti. Eğitim ve öğretimdeki sıkıntıların başında siyasi kasırgalarından kaynaklanan tahribatlar gelir. Maalesef, bir zamanlar estirilen siyasi fırtınalardan Türk milleti çok zarar gördü. Aynı silahla sabah bir kardeşin, akşam bir başka kardeşin vurdurulduğu çok konuşuldu.  Pek çok ananın yüreği yandı. Fidan gibi nice yiğitler hayattan koparıldı. Siyasi fırtınalarda ziyana uğrayan masum halk oldu. Kazananlarsa, bulanık suda balık avlayanlar…

Engin Hoca, hacı arkadaşım. 2010 Yılında aynı kafilenin farklı gruplarındaydık. Diyanetle gitmiştik. Kırk dokuzuncu kafilenin onlar ikinci grubu, biz üçüncü grubunda idik. Hac dönüşü, hacı arkadaşı gezeklerinde muhabbetimiz ilerledi.  Eskişehirliler’ in “gün” dediğine Kütahyalılar “gezek” diyorlar.  2010 Yılından 2020’nin üçüncü ayı “Korona” salgınına kadar her ayın gezeğinde buluşur ve görüşürdük. Dilerim, en kısa sürede tüm insanlık bu “Korana” illetinden kurtulur. Biz de sağlıklı ortamlarda gezek günlerini yine tertipleriz.   

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ-14 EKİM 2021 / Milli irade