Sanat dernekleri, sanatın her alanında, her düzeyde sanatla ilgili, tamamen gönüllü kişilerin bir araya gelerek, sadece  etkinlikler düzenleyen kurumlar değildir. Bulundukları şehirde sanatın her alanında etkinliklerinin yoğun yaşandığı, her yaşta herkesin sanatla ilgilendiği, yarattığını paylaştığı ortamlarıdır. Şehirin sanat çevresidir. Bunun yanında; asli görevlerinin başında sanata ve sanatçılara sahip çıkması da vardır. Eskişehir’de Eskişehir Sanat Derneği kurulmadan önce Eskişehir’de yaşamış sanata hizmet etmiş, emeği olmuş, vefat etmiş tüm sanatçılar sanatçılar hep unutulup gitmişlerdir. Örneğin, Atatürk Lisesi’nin edebiyat öğretmenlerinden, ülkemizin edebiyat tarihçilerinden romanları, öyküleri, oyunları olan, çok sayıda kitapları bulunan yazar, şair Vehbi Cem Aşkun 1979 yılında vefat etti. Bugün onu tanıyan, bilen kişi yok. Adı sadece Yediler semtimizde küçük bir sokağın tabelasında yazılı. Rüştü Yetilmezer Eskişehir’in Halkevleri döneminde yetişmiş ressamı,karikatürcüsü,yazarı, şairi, tiyatro yönetmeni. 1980’lerin başında vefat etti. Onu da tanıyan yok. Romanları Türk filmi olmuş Hıfzı Tan, Eskişehir’de sekiz tiyatro oyunu yazmış, oyunu Atatürk’ün önünde oynamış, Eskişehir’de ilk romanları yazmış Faruk Şükrü Yersel’i bu gün kimse tanımıyor. Daha yakın zamanda vefat etmiş ressam Nusret Ural, Naime Saltan, seramik sanatçısı Nur Sayın bile unutulup gitti.

Şahin Özyüksel

Gelişmiş, sanata ve sanatçıya önem veren ülkelerde sanatçılar unutulmuyor, üçyüz, beşyüz yıl önce yaşamış sanatçılarını şehirler yaşayan sanatçıları kadar tanıyorlar, sivil sanat kurumu olan sanat dernekleri onlara etkinlikler düzenleyip yaşatıyorlar. Şehirlerinden gelip geçmiş sanatçılarına müzeler kuruyorlar. Sadece şehirlerinde de değil ülke dışına kadar tanıtımlarını yapıyorlar. Zaman zaman bu tür tanıtım sergileri Eskişehir’e de geliyor, görüyoruz.

Gerçekten de Eskişehir’de kimler gelip geçti, ne sanatçılar emeğini verip geçti, hepsi de unutuldu…

Şimdi Eskişehir’de Eskişehir Sanat Derneği var. Kurulduğu (2002) günden beri dünyadaki sanat dernekleri gibi çalışmaları gerçekleştiriyor. Derneğin yıllık etkinliklerine bakıldığında yirmidört sanatçıya etkinlikler yapıldığını görüyoruz. Dernek bu etkinlikleri sadece yerel düzeyde değil, onları ülke çapında tanıtılmaları için de ulusal düzeyde gerçekleştirmektedir. Örneğin “Yücel Saraçoğlu Aşk Şiirleri Buluşması” bunlardan biri. Yücel Saraçoğlu ülkemizin önemli şairlerinden biri idi. aşk şiirleri antolojileri de hazırlayıp yayınlıyordu. Onun adına bu yakışırdı. Şimdi dernek onun adına Aşk şiirleri yarışması düzenliyor ve aşk şiiri konusunda şairleri Eskişehir’de buluşturuyor.

Hakkı Türkkan 2015 yılında vefat eden fotoğraf sanatçımız, Eskişehir Sanat Derneği onun anısına da  geleneksel olarak  “Odunpazarı” konulu fotoğraf yarışması düzenliyor ve geçtiğimiz günlerde dördüncüsünü gerçekleştirerek Odunpazarı Belediyesi’nin Kurşunlu Cami Külliyesindeki Osman Yaşar Tanaçan Fotoğraf Müzesinde ödül törenini ve sergisinin açılışını yaptı.

Hakkı Türkkan Odunpazarı doğumlu, o Odunpazarı evlerinden birinde doğmuş sokaklarında büyümüş Odunpazarı sevdalısı fotoğraf sanatçımızdı, Odunpazarı onun fotoğraflarıyla doğal haliyle duruyor. Şimdi fotoğraf sanatçılarımız onun adına fotoğraf yarışmalarında, sergilerinde buluşuyorlar. Eskişehir Sanat Derneği’nin Odunpazarı konulu arşivine fotoğraf kazandırıyorlar.

luletasi

Sahipsiz Değerlerimiz

Ülkenin birine bir çift “Ankara Tiftik Keçisi” hediye etmişiz. Şimdi o ülkeden tiftik satın alıyormuşuz. Dünyanın en önemli fındık ihraç eden ülkesi idik. (1970 yılında 225 bin ton) Amerika’ya fındık fideleri vermişiz. Şimdi dünyaya onlar ihraç ediyorlarmış. Bunları gazetelerde okuyoruz. Ne kadar doğru bilmiyorum ama Ayvalık’ta bir çay bahçesinde izlediğim yunan televizyonunda bizim Hacıvat

Karagöz’ümüz vardı. Yunanlılar sahiplenmişler. Nasreddin Hoca’mız Sivrihisarlı mı, Akşehirli mi derken ONESCO yayınladığı dergide Nasreddin Hoca’mızın Faslı olduğunu yazdı. Azerbaycan da Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması düzenliyor. Bulgaristan da, Eskişehir yöresindeki Frigya’da yaşamış Ezop Masllarının yaratıcısı Aısopos’a sahip çıkmış adına “Altın Ezop Karikatür ve Güldürü Şenliği” düzenliyor. Bizim karikatür sanatçımız Erdoğan Bozok da Bulgaristan’da “Altın Ezop Ödülü”nü alıyor. Yunus Emre’nin mezarı şurada mı burada mı derken Azerbaycan mezarı bizde diyor ve Yunus Emre için en büyük katılımlı Uluslararası Yunus Emre  Sempozyumunu düzenliyor, kitabını yayınlıyor. Malatya da Seyit Battal Gazi’ye sahip çıkıyor,etkinlikler düzenliyor. Lületaşımızın Osmanlı döneminde ticaretini Viyanalılar yapmışlar. Viyana’ya götürüp işlemişler, dünyaya satmışlar. Dünya Eskişehirn Lületaşına “Viyana Taşı” olarak biliyor.

Bunlar benim bildiğim…

Aziz Nesin bir yazısında “Bir Nasreddin Hoca’mız başka bir ülkenin elinde olsa idi, yer yerinden oynar neler yapmazlardı?” diye yazmış. Evet bu gün ellerinde mizah ile ilgili hiçbir şeyi olmayan İtalya’nın 9 kentinde uluslararası mizah festivali, karikatür etkinliği düzenleniyor.

Değerlerimize niçin sahip çıkamıyoruz. Çok basit yanıtı var.

Değerlerimizi kurumlaştıramadığımızdan, örgütleyemediğimizden, araştırmacılarını yetiştiremediğimizden, bilgi toplamı arşivlerini yaratamadığımızdan.

1897 yılında Eskişehiri gezmiş, incelemiş Fransız gezgin “Asya Türkiyesi” adlı kitabında Eskişehir’de 15 lületaşı atölyesi olduğunu yazmış. 1978 yılında Eskişehir Sanat çılar Birliği’ni kurduğumuzda yaptığımız araştırmaya göre 40 atölye ve 200 civarında lületaşı sanatçımız vardı.

2005 yılında Eskişehir Sanat Derneği’nin düzenlediği “1. Lületaşı Sempozyumu”nda konuşan Lületaşı Odası Başkanı Muharrem Yılmaz “Lületaşı sanatçı sayımız 100’ün altına düştüğü için Odamız yasal olarak kapatıldı ve Saatçiler Odasına devredildik. 30 kadar sanatçımız var” demişti.

Sadece Lületaşımızın hali bu…