“Rum halkının liderleri hep iyi niyetten, dostluktan (!) bahsederler. Yaptıkları ise Türk’e karşı iyi niyetten tamamen yoksun olduklarını göstermektedir. İktisadi ambargo bunun en iyi bir örneğidir.

1963 – 1974 yıllarını ‘en güzel en mutlu yıllar’ olarak anımsayabil -meleri ise kötü niyetin ispatıdır. Kıbrıs’ı tümüyle temsil ettikleri iddiası ise bu kötü niyete tüy dikmektedir”. 1979

 

                                                                                   Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

BM Güvenlik Konseyi’nin 04 Mart 1964 gün ve 186 sayı ile aldığı kararla Ada’da konuşlu bulunan Barış Gücü’nün geldiğimiz noktada işlevini tamamladığının kabul edilmesi gerekiyor. Rum’ların saldırılarını önlemek ve bozulan düzeni yeniden kurmak üzere görevlendirilen bu gücün görevinin gereklerini yerine getirmediği biliniyor. Aradan geçen 55 yılda 55 adet olumlu iş yaptığını da ne yazık ki söyleyemiyoruz. Amerikalı Bay Trump’ın ülkesinin bu ve benzeri güçlere yaptığı katkıyı keseceğini duyurması tartışmaları da beraberinde getiriyor.

Bu açıklama sonrasında anılan gücün harcamaları ağırlıklı olarak Yunanistan ve mendil büyüklüğündeki ülke tarafından karşılanıyor. Bu gelişme üzerine önümüzdeki Temmuz ayında görev süresi sona eriyor. Bay Nikos Anastasiyadis kendi varlık nedeni olan bu gücün Ada’da kalması için kulis çalışmaları yapmaya başladı bile. Amerikan Senatosu Cumhuriyetçi üyesi Bay Robgerd Menendez ile yaptığı görüşme sonrasında “Amerika’nın BM Barış Gücü konusunu özellikle dikkatle incelemesinin ve bu gücün statüsünde yapılacak herhangi bir değişikliğin son yıllarda var olan istikrarı riske sokacağını anlamasının çok önemli olduğu” mesajını veriyordu.

Adı geçen senatörün Demokrat Partili senatör Bay Marco Robio ile birlikte Senato Başkanlığına sundukları ortak öneri ile karşımızdaki Rum yönetimine uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasını istiyorlardı. Bunun kaldırılması konusunda Hükümet sözcüleri Bay Prodromos Prodromu ise “Mesele askeri silahlanma değildir. Ambargonun kaldırılmasının siyasi önemi vardır. Ambargo kararı eski dönemde alınmış bir karardır ve bugün Amerika ile stratejik nitelikli ilişkilerde uyumsuzluğa neden olmaktadır” diye konuşuyor.

Yukarıda adı geçen iki kişi şimdilerde bu işin öncülüğüne soyunuyorlar. Yaşanan çalışmaların doğru okunduğu takdirde bir yandan Amerikan Exxon Mobil şirketine peşinen Doğu Akdeniz’de arama iznini rüşvet olarak vererek hemen sonrasında yardım dilenmeye çıkıyorlar. Buna koşut bölge ülkeleri ile anlaşmalar yaparak Doğu Akdeniz’i Türkiye’ye kapatmak istediklerini de gizlemiyorlar. Anadolu da boyundan büyük işlere kalkışanlara “Haline bakmadan Hasan Dağı’na odun toplamaya gidiyor” denildiği biliniyor.

Alithia gazetesi Bay Anastasiyadis’in senatörle görüşmesinden sonra yaptığı açıklamasını, “Barış Gücü Gitmesin… Anastasiyadis’ten Amerika’ya Menendez Aracılığı ile Dramatik Mesaj” başlığı ile manşetten duyuruyor. Filelefteros gazetesi ise aynı görüşmeyi değerlendirirken, “Barış Gücü Masada… Lefkoşa Menendez’den bu gücün statüsünün bugünkü gibi tutulması konusunda yardım istedi. Amerikalı senatör Batıya yönelişi kutladı” ve “işgal tehlike edebiyatı… Amerika’nın Ambargosunun kaldırılmasından tehdit ve ateşleme görüyorlar… Amerikan Kongresindeki görüşme öncesinde bastırıyorlar” başlıklarını kullanıyor. Benzer başlıkların Politis gazetesinde de yer aldığını kaydediyoruz.

Görünen o ki karşımızdaki siyasetçilerin kafalarında oluşturdukları ve örümcek bağlamış düşüncelerinden arınmak gibi bir niyetlerinin olmadığının tipik göstergelerini gözlerin içine sokuyorlar. Yaşananları değerlendiren sözcüleri Bay Prodromu, “Kıbrıs sorununun çözümü ve Kıbrıs Helenizm’in adalete ermesi Kıbrıs Amerikan ilişkilerinin gelişmesi ve derinleşmesi için yıllardır harcadığı çabaları takdir ediyoruz” diyor.

Bu tartışmalar yaşanırken Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın 5 adet Rus askerinin BM Barış Gücünde irtibat subayı, askeri gözlemci ve subay göndereceğini açıklaması alanı boş bırakmak istemediğinin de göstergesi oluyor. Amerika ile Rusya’nın yaklaşımlarını körükle yangına gitmek olarak da okumak olanaklıdır. Karşımızdakiler bizim iç çekişmelerimizden yararlanarak zemin kazanmaya devam etmek istiyorlar.

Herkes dünyanın kendi etrafında döndüğünü kabul etse bile hep birlikte el ele vererek Ulusal Konseyi kurmamız gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…