Medeniyet dedikleri bu ise vay insanlığın hâline! Batı medeniyetinin öfke, savaş, kin, kan ve sömürüden başka bir şey ortaya koyamadığı gibi Uzak doğu medeniyeti de kurulduğu günden bugüne hiç bir derde deva olduğu görülmemiş. Derde deva olmadığı gibi de insanlığın zihninde kanserli ur olmuştur.

Doğu medeniyeti denilen oluşum, Batı medeniyetinin değişik versiyonu olarak insandaki faydalı hücreleri yok etmenin derdinde düşmüştür.

Uzak doğulu, insani değerlere itibar etmemiş. Kendi eliyle yaptığı putunun esiri olmuş. Kendi yaptığı putunun kendini yaratan Rab olduğunu zannetmiş. Çok tanrılı inancı maharet saymış. İsyanıyla kendini boğmuş. Bu boğulmadan mütevellit aklı karışmış. Aklı karışınca da ilah olarak hayvanı kutsamış. Hayvan karşısında insanın, insani kişiliğini alaşağı etmiş. Hayvanı kutsarken insanı itibarsızlaştırmıştır.

İnsanı itibarsızlaştırmak, dünya barışını bozan en ciddi dinamiklerden biridir. Uzak doğuluda Batı hayranlığı kendi kimliğini unutturacak kadar abartılmış. Bu hayranlık kendi içindeki barışı dahi bozmuştur. Uzak doğulu, hayal dünyasında yaşarken şirk batağında boğulduğunu fark edemiyor. Uzak doğu anlayışı, çok tanrılı inancı maharet saymış. İlahi değer olarak hayvani değeri görmüş ve hayvanın değerini insan değerinin üzerine çıkartmış.

Uzak doğu dinleri irdelendiğinde, kafası esen aklına geldiği şekilde din anlayışı ortaya atmış. MÖ’ si tarihin derinliklerine gidildikçe bu dinler, sayısal olarak artmaktadır.  Zerdüşt, Mecusulik, Konfüçyüs, Budizm, Şamanizm, ve Hinduizm gibi insan eseri olan dinler,  Uzak doğulunun dinleri olmuş.

İslam’a göre, hiçbir kimsenin hiçbir kimseyi din anlayışından ötürü alaya alma veya horlama hakkı yoktur. Herkesin inancı kendisine kutsaldır. Son ilahi din olan evrensel din İslam dinidir. İslam peygamberinin, inançlarından dolayı insanların birbirlerine hakaretleri ya da saygılı olmaları hususunda önemli uyarıları vardır. Peygamber bildirisinde, başkasının inancına hakaret eden kendi inancına hakaret etmiş olur.

Bir dinin ilahi din olabilmesi için canı, aklı, malı, inancı ve nesli güvence altına alması esastır. Bir din bu beş esastan birine sahip çıkamıyorsa o din ilahi din değildir. Allah katında muteber son din,  İslam dinidir. İnsani dinler ile ilahi dinlerin mukayesesi olabilir mi?

Yahudilik dini ile Hristiyanlık dini önceden birer ilahi dinlerdi. Bu iki dine, sonradan insani müdahaleler olduğu için Allah katında muteber din olmak özelliklerini yitirdiler.   

  Uzak doğu dinleri Bhutan, Tibetler, Moğolistan, Nepal, Hindistan, Çin, Rusya ve pek çok Orta Asya ülkesinde kabul görmüş dinlerdir. Bu dinlerin mensuplarından bazısı ateşe, bazısı hayvana, bazısı gök cisimlerine, bazısı çiçeğe ve bazısı da böceğe tapınmıştır. Ne yazık ki, bu dinlerin yanlıları insandaki, insani değerleri kavrayacak yetkinliğe erişememişler. İnsandaki ulvilikleri görememişler. Varlıklar içerisinde insanın seçkinliğini kavramamışlar.  Bu dinlerin mensupları tarihi kayıtlara ateşperest ya da putperest olarak geçmişlerdir.

Allah, kendinden başka Rab tanıyan düşünceyi aşağıların aşağısında değerlendirdiğini Kur’an’ın Tîn suresinde mealen “…Ki, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonrada onu çevirip aşağıların en aşağısına ittik. Ancak iman edip yararlı işler yapan kimseler müstesna; onlar için kesilmeyen bir mükâfat vardır. O hâlde sana, dini yalanlatan şey nedir? Allah, hâkimlerin hâkimi değil mi?” diye, soruyor. Allah bu soruyu kime soruyor. Akıl verip en güzel surette yarattığı insana soruyor? Sorunun cevabını her aklı eren insan bulur.

Çinliler’ in dünyada en büyük işkence ustası oldukları unutulmamalı. Çin işkencesinin ilk uygulanış şekline bakıldığında bir defalık acılardan celladın satırı, ipi ve ateşle dağlamasından daha kibar görüntüsü verebilir. Çinliler’ in “Su işkencesi” önceleri eğlenceli gelebilir. Sonraları ise azapların azabına dönüştüğü göz ardı edilmesin. Su işkencesinde ardı arkası kesilmeyen su damlalarının sayısı artıkça verdikleri ıstırapta fazlalaşır.

Çinlilerin  “Su İşkencesi” başın traşlı tarafına ilkin hiç acıtmadan su damlarını seyrek damlalar hâlinde akıtmaları cellatla göre daha insaflı muamele biçimi aldatmacadan başka nedir?  Doğu medeniyeti bu görüntü ile haşinlikten uzakmış gibi görünüp gaddarca davranış tarzıyla işin içine yanıltma sokuşturmaktadır.  

İnsanın traşlı kafasına damlatılan su damlaları ilerleyen zamanda, kaç ton ağırlık hissiyle inmektedir. İnsanı bağıra bağıra çıldırtan bu işkence biçimi medeniyet ürünü olabilir mi? Medeniyet mensubu hangi medeni insan bu işkenceyi bir başkasına uygulayabilir?

Fransızların “DREYFUS VE ŞEYTAN ADASI” vahşetini bilenler, o ceza uygulamasının bu ceza uygulamasının derecesinden pek hafif olduğunu söylemezler.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!