1971 ABD yapımı bir kara komedi düşünün… Ama bu öyle bildiğimiz kara komedilerden değil; seyirciyi kahkaha attırmadan güldüren, güldürürken içini acıtan, acıtırken bir anda sıcacık bir yere bırakan türden. Harold and Maude, sinemanın “alışılmadık olanı” en incelikli hâliyle yücelten, özgünlüğüyle zamanın testinden sapasağlam çıkan bir film.
İki dışlanmışın toplumun ezberlediği tüm ilişki kalıplarını yıkarak kurduğu o soyut, o kıymetli birliktelik… Yaşlı ama bambaşka bir kadın ile ölüm takıntılı genç bir erkeğin aşkı. Böyle yazınca bile sıradışı geliyor; filmde ise bu sıradışılık, insanın içini ısıtan bir uyuma dönüşüyor. Romantizmi de kendi akışında, başka hiçbir türde rastlayamayacağınız bir incelikle harmanlıyor.
Senaryosu, tüm sinema tarihinde bile zor bulunacak kadar özgün. Diyalogların altı o kadar dolu, o kadar katmanlı ki bazen göz kırpan bir detay, koca bir tarih anlatıyor. En çarpıcı örneklerden biri: Maude’nin kolunda beliren, bir saniyeyi geçmeyen o mühür… Holocaust’tan sağ çıkmış bir insanın, hayatı doyasıya yaşamaya çalışan bir kadına dönüşmesinin işareti. Film, böyle bir acının içinden nasıl umut ve neşe çıkarılabileceğini, hiç bağırmadan anlatıyor.
Bir yanda hayattan sıkılmış, intihar senaryoları yazıp duran genç Harold; diğer yanda 80’lerinde, her anı bir maceraymış gibi yaşayan Maude. Yasak deneni umursamayan, bir ağacı kurtarmak için şehrin göbeğinde risk alabilen, hayatı tüm ağırlığına rağmen hafifçe omuzlayan iki ruhun bir araya gelişinin hikâyesi bu.
Ve final… Sinema tarihinin en güzel sonlarından biri. İnsanın içine ince ince işleyen bir etki bırakıyor.
70’lerin estetiği, Cat Stevens’ın unutulmaz şarkıları ve zamanın ötesindeki o naiflik birleşince Harold and Maude, kesinlikle “henüz hayattayken izlenmesi gereken” filmler listesine adını yazdırıyor.

