“Rum liderliği dünyanın baskısı ile Türk idaresinin yok edileceğine, Türk bölgesinin silineceğine ve Kıbrıs’ta çoğunluk idaresi kurulacağına inanmaktadır. Bunun adına da ‘Hürriyet’ diyorlar. Bu kafa ile anlaşma olmaz. Rum halkı 1963 – 1974 yıllarında Türk halkına yaptıklarını iyice düşünmeli ve aklı başında insanlardan oluşan bu halkın o günlere asla dönmeyeceğini görmeli ve anlamalıdır”. 1979 

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Sarı gömlekliler diyerek sokaklara ve alanlara çıkanların başlattıkları hareket Mayıs 1968 gençlik olaylarını istenmese bile çağrıştırıyor. Şu anda verilen tepki ağırlıklı olarak ekonomik sistemin sorgulanmasına doğru evriliyor. Ulusal gelirden daha fazla yararlanmak ve daha rahat bir yaşam isteniyor. 1968 yılındaki gençlik olayları, domino etkisi yaparak nerede ise bütün dünyaya dağılmıştı. Şimdilerde de benzer durum yaşanıyor. Bir farkla. O dönemde Fransa’nın Cumhurbaşkanı General De Gaulle idi. Deneyimli bir Cumhurbaşkanına karşın fazla siyasi deneyimi olmayan bir siyasetçi olan Bay Emanuel Macron o makamda oturmaktadır.

AB’ni sarsmaya aday olan bir başka gelişme ise lokomotif Almanya’da yaşanıyor. Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi bukalemun gibi renk değiştirdi. ‘Mini Merkel’ olarak da bilinen Annegret Kramap – Karrenbauer partinin önde geleni olarak belirlendi. Bu değişimin Türkiye Almanya ilişkilerini fazla etkileyeceğini önümüzdeki yıldan itibaren uygulanacak politikalar belirleyecektir. Fazla bir değişimin olmasını beklememek gerekiyor. Çünkü iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin ön plana çıkacağını kaydetmek istiyoruz.

Mini Merkel’in Saar eyaleti Başbakanı olduğu dönemde Türk siyasetçilerin siyasi çalışmalar yapmasını engellediği de biliniyor. Avrupa’daki diğer siyasetçiler gibi O’da yabancılar ve göçmenler takıntısı taşımaktadır. İ-kinci kuşaktan sonra doğan çocukların doğrudan Alman yurttaşı olmasını düşündüğünü gizlemiyor. Şu anda Başbakan olamayacağı bilindiğine göre ne kadar ve ne ölçüde sertliğe yöneleceğini önümüzdeki dönemde birlikte yaşayacağız. Fransa’daki olayların ülkesini etkisi altına aldığı zaman AB’nin de kaderinin yeniden çizilmesinin gündeme geleceğini kaydetmek gerekiyor.

Türkiye yıllardır nerede ise terörün her türünü yaşarken Avrupa ülkeleri aynı olgu ile yeni tanış oluyorlar. Irkçı partilerin yükselmelerinin ivme kazanmasının terörle tanış olmakla ilintisi olduğunu belirtmek istiyoruz. Amerika’da Bay Trump’un başkan seçilmesi sonrasında adı geçen ülkede de terör olaylarının ivme kazandığı görülüyor. Bu artışta Bay Trump’un yarattığı sertlik yanlısı tutumuna koşut her gün hem kendi ülkesinde hem de yabancı ülkelerin yöneticilerine yaptığı saldırıların da terörü tetiklemekte olduğu biliniyor.

Yarım asrı aşan bir süredir Ada’da yaşadıklarımızın temelinde karşı unsurun yarattığı sertlik ve sonrasında uygulamaya koydukları saldırıların yattığı yadsınamaz bir gerçektir. Benzer tutumlarını şimdilerde diplomatik alanda devam ettiriyorlar. Son dönemde gösteriye yönelik olarak başlattıkları iyimser gibi görünen havayı uzun süre devam ettirmeyeceklerinin işaretlerini satır aralarında veriyorlar. Kendi iç kamuoylarına yapmakta oldukları açıklamalar bu bakışlarının kanıtıdır. Bu nedenle kuracağımız Ulusal Konsey ile kendi konumumuzu ve duruşumuzu da göstermemiz gerektiğine vurgu yapmak istiyoruz.

Rum müzakereci Bay Andreas Mavroyannis, Crans Montana’daki müzakerelerde Rum tarafının BM Genel Yazmanı Bay Antonio Guterres’in tüm önerilerini kabul ettiklerini söylerken masayı niye tekmeleyerek devirdiklerinin de yanıtını vermesi gerekiyor. “Evliliği düşünürken boşanmayı tartışamayız” derken hangi evlilikten söz ediyor? Boşanmış olan çiftlerin yeniden evliliğe zorlanmalarından bugüne değin iyi bir sonuç alınamadığını Bay Mavroyannis’in de bildiğine inanıyoruz.   

Karşı tarafın son dönemde ortalıklara göstermeye çalıştığı yumuşama, bisküvinin sıcak çayın içine sokulması ile bire bir örtüşüyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…