Liselere Geçiş Sistemi (LGS) maratonunun sonuna gelindi. Çocuklar, test kitaplarının ağırlığından, ders yoğunluğundan kurtuldu. Sınav geride kaldı, sonuçlar açıklandı ve şimdi sıra geldi en az sınav kadar stresli olan tercih dönemine. Bu dönemde öğrenciler sınav stresinden kurtulmuş olsalar da tercih dönemiyle yeni bir gelecek kaygısına kapılıyorlar. Bu süreçte, konu sadece bir okul seçmek değil aynı zamanda aile içi iletişimin ve çocukların psikolojik dayanıklılığının sınandığı bir konudur.
Her yıl on binlerce öğrenci, aylar süren bir hazırlığın ardından LGS’ye giriyor. Ancak ne yazık ki sınav anı kadar, sınav sonrası da çocuklar için kolay geçmiyor. Çünkü bu süreçte, puanlar kadar “başkalarının ne dediği”, “yakın çevrenin beklentisi” ve “ailelerin hayalleri” de masaya yatırılıyor.
Pek çok aile, çocuklarının iyi bir liseye gitmesini, “geleceğini kurtarması”nı istiyor. Bu istek her ne kadar kötü niyetli olmasa da bu arzular, çocukların omzuna taşımakta zorlandıkları bir yük olarak da yansıyabiliyor. Burada ailelerin dikkat etmesi gereken en önemli konu “komşu çocukları”
‘Komşunun oğlu Fen Lisesi'ne gidiyor, sen neden gitmiyorsun?’ gibi kıyaslamalar, çocukların özgüvenini zedelemekle kalmıyor, aynı zamanda onları değersizlik duygusuyla da baş başa bırakabiliyor. Aileler bu noktada çocuklarını iyi tanımalı ve her çocuğun farklı ve özel olduğunun bilincinde olması gerekiyor. Çocuğunuz fen bilimlerinde ya da matematikte iyi olmak zorunda değil. Önemli olan ne yaptığında mutlu olduğu…
Çocuklar Duygularını Saklar, Ama Taşır
Tercih döneminde öğrenciler çoğu zaman “normal” görünmeye çalışsa da iç dünyalarında fırtınalar kopar. Kararsızlık, özgüven kaybı, gelecek korkusu ve ailelerini hayal kırıklığına uğratma endişesi iç içe geçer. Bu nedenle aileler, çocuklarının sadece akademik başarılarına değil, duygusal durumlarına da kulak vermelidir. Öğrencilerin bu dönemde en çok ihtiyaç duyduğu şey, yargılanmadan dinlenmektir. Onların ne istediğini dinlemek, hayallerini dinlemek ve desteğinizi hissettirmek belki de yıllarca unutamayacakları bir güven hissi yaratacaktır.
LGS bir son değil, sadece bir adım. Hangi liseye gidilirse gidilsin; öğrencinin motivasyonu, merakı, öğrenme azmi ve yaşam becerileri en büyük kazançtır. Elbette bazı liseler daha çok imkan sunabilir, ancak hiçbir okul çocuğun karakterini, yeteneğini ve potansiyelini tek başına belirleyemez. Çocuğunuzu sürecin içindeyken, bu sınavı hayatının sınavı gibi hissedebilir ama siz aileler olarak çocuğunuza bunun sadece bir sınav olduğunu ve hayatın önünde daha birçok mucize olduğunu anlatabilmelisiniz.
Bu süreçte en önemli görev, çocuğu notlara ve sıralamalara indirgemeden, onun birey olduğunu unutmadan yanında durmaktır. Tercih listeleri hazırlanırken sadece akademik değil, psikolojik ve sosyal uyum da göz önünde bulundurulmalıdır.
Unutulmamalı: Her Çocuk Özeldir
Her çocuk biriciktir. Bazısı sözel alanlarda parlayacak, bazısı sayısalda. Kimisi sanatla var olacak, kimisi sporda. Eğitim hayatı, bu potansiyelin keşfedilmesine hizmet etmeli; çocuklara kendilerini gerçekleştirebilecekleri alanlar sunmalıdır. Bu nedenle ailelerin görevi, çocuklarının hayallerine yön vermek değil, o hayallere eşlik etmektir.