Karikatür, dünyanın en gelişmiş ülkesinden en geri kalmış ülkesine kadar her ülkede sanatçısı bulunan, en yaygın sanat alanlarının başında gelir.Bunu, düzenlenen uluslararası karikatür yarışmalarının katılımında, sergilerinde  görüyoruz.

images (1)

     Karikatür sergileri, bizlere düşünmediğimiz konularımızı, sorunlarımızı getirir. Ortak sorunlarımızı görürüz. Bize farklı yorumları ve sanatçı duyarlığını getirirler. Bu sergiler bir de uluslararası isedünyadanın neresinde olursa olsun ülkelerin bakış açılarını ve anlatın zenginliğini, bizim dışımızdakilerin evrenselliğini de görürüz, anlayışımızı değiştiririz.

    Karikatür, abartılan tipler ve karşılıklı konuşturulan alt yazılı resimlerdi ve sadece  gazeteler, dergiler için çizilir sanılırdı. Oysa  1945 yılında New Yorker gazetesinin karikatürcüleri Paris'te a’tıkları karikatür sergisi ile karikatürlerin de sergilerinin açılabilineceği görürdü ve yaygınlaşmaya başladı bu gün dünyanın her coğrafyasındaki ülkelerde uluslararası karikatür sergilerinin yaygınlığını görüyoruz. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen’in dediği gibi karikatürün olimpiyatları oluşuyor ve dünya karikatürcüleri aynı konuda eserleri ile buluşuyorlar, yarışıyorlar. Bu yarışmalardan biri de 37.si düzenlenen Uluslarası Aydın Doğan Karikatür Yarışmasıdır. Bu yarışmanın sergilerinin ilk açıldığı, karikatür severlerle buluştuğu kentlerden biri de Eskişehir’dir.

Karikatür sanatına verdiği değerle bilinen Aydın Doğan Vakfı tarafından düzenlenen bu yılın yarışmasına 83 ülkeden 930 sanatçı ve yaklaşık 4.500 eser katılmış. Yarışma Kanada’dan Anıta Kunz, Poltekiz’den Crıstına Sampaıo, Brazilya’dan Moacır Knorr Gutterres, Hollanda’dan Peter Nıeuwendıjk, İran’dan Shahrokh Heıdarı, Japonya’dan Yuko Shımızu, Türkiye’den Ercan Akyol, Latif Demirci, Piyale Madra, Selçuk Demirel, Tan Oral’dan oluşan seçici kurul tarafından değerlendirilmiş. Eskişehir’de açılan sergide, yarışmanın bu yılın Birincisi Reynerio Tamayo (Küba), İkincisi Mahmood Nazari (İran), Üçüncüsü Mojtaba Heidarpanah (İran) ve ‘Güçlü Kızlar, Güçlü Yarınlar’ kategorisinde verilen Özel Ödül’ün sahibi olan Ömer Çam’ın (Türkiye) eserlerinin yanı sıra Başarı Ödülü alan ve sergilenmeye değer görülen 200 karikatür sanatseverlerle buluştu. Aydın Doğan Vakıfı her yıl olduğu gibi bu yıl karikatürlerini de Yarışmanın sergi albüm olarak yayınlayıp karikatür arşivlerinde ve kitaplığında yer almasını sağladı.

Serginin açılışına Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt bulundu Yarışmasın sergisinde Eskişehir’den iki karikatür sanatçımız Ekrem Borazan ile Mehmet Zeber’in karikatürleri de sergide yer aldı.

ka1

Sanat ya da İfade etmek

“Sanat, insanın kendisini başkalarına ifade etmektir” dedi, tanınmış bir sanatçı yazısında. Genel olarak da böyle deniliyor. Bu “ifade etme” sözcüğünü sözlükte baktım. “İfade etmek”  anlatmak anlamına geliyor. Bence sanat, insanın sadece kendisini anlatması değildir. Sanat, anlatacakları olanın anlatacağını yaratıcı, estetik hale getirerek kurgulayarakustaca anlatması olmalı. Bu sözlü olabilir, yazılı olabilir, resimle, heykelle, karikatürle, sinemayla, müzikle, oyunla olabilir.

       İfade etmeyi zorunda kalmış gibi de algılıyorum. Kenarda kalmış birinin kendisini göstermesi, tanıtması gibi… Oysa sanat bana bir kabın dolması, taşmasıyla kendini tutamadan su dökülürcesine boşalması gibi de geliyor.

      Sanat, sanatçının yüreğinden gelen itidir. Yani; “Bunu anlat!” diyen gizli güç olmalı, insanın içerisinde. Şiir için “Yüreğinin dillendirdiği” denilmez mi? Ya da “Yüreğinin sesi…”

     Sanat bir dolma olayıdır. Kendinizden önce yapılanları bilmektir. Resimse resimin kültürünü, tarihi gelişimini, tekniklerini, gelmiş geçmiş ustalarının ruhlarını bir yerlerinizde biriktirmek ve buradan süzülmesini kendi anlatacağınızla harmanlayarak anlatmak olmalı. Şiirde öyledir, diğer sanatlarda öyledir. Brecht’i, Shakespeare’yi tanımadan tiyatro olmadığı gibi. Homeros’u, Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’, Nazım Hikmet’i tanımadan, kendince şiir yazıyorum sanılsa da,  şair olmak olası değildir.

     Şiirimizden resimimize, karikatürümüzden fotoğraf sanatımıza kadar tüm sanatlarımızda bir 50 kuşağımızdan söz edilir. Çağdaş, dünyanın önüne çıkabildiğimiz sanatçılarımızdır. Onlara baktığımızda, onlar iyi yabancı dil bildiklerini, çağının dünya sanatçılarını iyi tanıdıklarını ve sanatı yaşam biçimi olarak yaşadıklarını görürüz. İlhan Berk için “Elini sürdüğü her şeyi şiir yapan şair” denildiği gibi. Ara Güler’in objektifini çevirdiği her görüntünün eser olduğu gibi,Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun zorlanmadan duyuşlarını tuvale aktardığı gibi bir şeydir…

     İfade etmek de, yarına kalma olmalı. Çünkü sanat yarına kalmaktır esasında. Şiir yazmak, roman yazmak, resim yapmak, heykel yapmak  hep yarına kalmak içindir. Bir de paylaşmaktır. Başkaları okusun!, Başkaları görsündür. Han duvarları, hapishane duvarlarına hatta tuvalet kapılarına kadar yazılanlar, çizilenler paylaşmak için yazılanlardır.

    Zaten sanatta; sanatçı, sanat eseri ve sanatın alımlayıcısı yani okuru, izleyeni ilebiraraya gelişiyleoluşur . Bunlar bir araya gelmiyorsa yazılan şiirdir, ne de romandır. Sergilenmeyen resim fotoğraf sanat eseri değildir. Kimsenin okumadığı defter sayfalarında yazılıp kalmış dizelerölü doğmuşşiirdir,romandır, yaşama geçmemiştir.