2012 yılından beri her yıl 15 Nisan günü kutlanan “Dünya Sanat Günü” Eskişehir’de de Eskişehir Sanat Derneği tarafından her yıl düzenlenen karma sergilerle sanatçıları bir araya getirerek kutlamaktadır. Bu yıl küratörlüğünü Eskişehir Sanat Derneği’nin Başkan Yardımcısı Sevgi Dağcı Koç’un yaptığı sergide 58 sanatçı yer aldı. Sergide ayrıca, her yıl dünyada olduğu gibi  Eskişehir’de de sanata büyük emekleri olmuş sanatçılara  “Dünya Sanat Günü Onur Ödülü” verilmektedir. Bu yılın Dünya Sanat Günü Onur Ödülü Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne Dekanlık da yapmış ülkemizin önde gelen Baskıresim sanatçımız Prof.Dr. Atila Atar ile yine aynı fakültenin  öğretim üyelerinden, ünlü seramik sanatçımız  Prof.Dr. Ayşegül Türedi Özen’e verildi

Prof.Dr. Atilla Atar, 1944 yılında Trabzon-Vakfikebir’de doğdu. 1965 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümünden mezun oldu Devlet yurtdışı ihtisas sınavını kazanarak Paris EcoleNationaleSupérieuredesBeauxArts’de  1975-1976 ve 1980-1981 yılları arasında  Baskıresim dalında lisans ve uzmanlığını yaptı. 1984 yılında Anadolu Üniversitesi’ne   daha sonra Güzel Sanatlar Fakültesi’ne dönüşen Uygulamalı Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda çalışmaya başladı. 1986 yılında İstanbul Mimar Sinan  Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Sanatta Yeterliliğini aldı. 1995 yılında Profesör oldu. 1999 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Müdürlüğüne atandı. 2000 yılında aynı üniversitenin Baskıresim Bölümü Başkanlığına, 2001 yılında da Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Dekanlığına atandı, iki dönem bu görevi sürdürdü.

Prof.Dr. Atilla Atar, ülkemizin ilk Baskıresim Bölümü’nü Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde kurmayı gerçekleştirmiştir. Anadolu Üniversitesi bünyesinde kurulan Çağdaş Sanatlar Müzesi’nin kurulmasında ve koleksiyonunun oluşmasında büyük katkısı olmuş, müzenin müdürlüğünü yapmıştır ve 2011 yılında Anadolu Üniversitesi’nden emekli olmuş, çalışmalarını Eskişehir’deki kendi atölyesinde sürdürmektedir. Yurt içi ve yurt dışında sergilerde yer alan Atar 31 kişisel sergisini açmış ve 18 ödülü vardır.

Sanatı: Prof.Dr. Atilla Atar, baskıresimde en zoru olan ve Litografi adı verilen taş kalıpla baskı tekniğini kullanan, bu alanın ülkemizde en önde gelen sanatçımızdır. Onun için Prof.Dr. Rıdvan Coşkun bir sergisi için şunları yazmıştı.“Eserlerinde geometrik biçimlerle doğa soyutlamalarının yanında günlük yaşamın dışında minimal kurgu ve komposizyonlarla insanın doğaya yabancılaşması, çarpık kentleşme, yaşamdaki karmasa, insanın yalnızlığı, doğaya verdiği zarar gibi çağımızın duyarsızlığını ve insanın artık vahşileşmesini işliyor”

Prof.Dr.Ayşegül Türedi Özen 1961 Amasya doğumludur. 1985 yılında İstanbul Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünden Birincilikle mezun olduktan sonra Anadolu Üniversitesi’ne gelmiş. 1992 yılında Sanatta Yeterliliğini almış. 1984 yılında Fransa’da, 1988 yılında Amerika’da (San Francisco), 1989-1990 yılları arasında yine Amerika’da (California) seramik çalışmalarında bulunmuş.2003 yılında profesör olmuş. “Geleneksel Çömlek Sanat”(2001) ve “Seramik Sanatı Eğitimi” (2002) diye iki yayınlanmış kitabı ve pek çok yayınlanmış makalesi var. Seramik alanında yurt içi veyurtdışındaki  sempozyumlarda bilimsel bildiriler sunmuş. 23 kişisel sergisini açmış  karma sergilerde yer almış. Ödülleri arasında; Serpocam Seramik Yarışmasında Özendirme Ödülü, Marmara Üniversitesi Resim Yarışmasında Başarı Ödülü, Ege Kültür Vakıfı’nın Seramik Duvar Tabağı Yarışmasında Mansiyon, İzmir Rotary Kulübü 4.Altın Testi Seramik Yarışması Halim ŞimaÖdülü, Eskişehir Sanat Derneği’nin 2006 Yılın Eskişehir Seramik Ödülü, 2010 yılında OdunpazarıLions Kulübü “Zirvedekiler Sanat Ödülü” ve Eskişehir 2022 Dünya  Sanat Günü Onur Ödülü” var.

Prof.Dr. Ayşegül Türedi Özen ülkemizin en üretken  ve her sergisinde yeni bir tema ile sanatseverlerin karşısına çıkan seramik sanatçılarımızdan  biridir.  Sergilerinde doğanın önemini vurgulayan temaları işlemektedir. Sergilerinin adları; “Geleceğin Sorgusu”, Seramik Ağaçlar”, “ Kuşlar ve Evler”, “Boncuk Kuşlar” gibidir. Çalışmalarını Eskişehir’deki kendi atölyesinde sürdürmektedir.

dünya sanat günü ödülleri

Dünya Sanat Günü’nü kutlarken

      Açılımı “Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu” olan UNESCO,

takvimde her güne  insanı ilgilendiren bir konuya ayrılmış. O gün gündemde o olsun, sorunları konuşulsun, çözümler aransın ve bir araya gelinip başarıları kutlansın istenmiş. 15 Nisan gününü de “Dünya Sanat Günü” olarak kutlanması olarak kabul ve ilan etmiş. 2012 yılından beri de tüm dünya sanat örgütleri etkinlikler düzenleyerek kutluyor.

     15 Nisan günü, ülkemizde Dünya Sanat Günü’nü kutladık. Bu tür günler sadece kutlama günleri değildir. Aynı zamanda sorunlarının da ortaya konulduğu, konuşulduğu günlerdir.

     2022 yılında sanatımızın sorunlarına baktığımızda önce sanatımızın örgütsüzlüğünü görüyoruz. Ülkemizde  Kültür Bakanlığımız Turizm Bakanlığı ile birleştirilmiş tek bakanlık haline getirilmiştir. Böyle olunca Turizm’in yanında ikinci planda kalmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerindeki gibi sanat derneklerimiz bir araya gelerek oluşturduğu “Türkiye Sanat Kurumu” yasasının çıkarak sivil sanat örgütlenmesinin gerçekleşmesini beklemektedir. Bunu beklerken nasıl bir Türkiye Sanat Kurumu ortaya çıkacağı da karışık. Hükümet bir kanun taslağı hazırlamıştır. Orada özerklik görürmemektedir. Eskişehir Sanat Derneği’nin de aralarında bulunduğu 76 sanat derneğinin bir aradalığı ile oluşturulmuş  “Özerk Sanat Konseyi” vardır. O da ayrı kanun taslağı hazırlamıştır. Bana göre, o  da sadece İstanbul’a göre hazırlanmıştır. Diğer kentlerimize, yani Anadolu’da  sanat örgütlenmesi, kervan yolda düzülür mantığı ile sonra düşünülecek konu olmuştur. Ayrıca ülkemizin her kentinde de sanat derneklerimiz daha yoktur. Örneğin Bilecik’te…

    Bir başka konu; Kültür Bakanlarımızın sanat çevresinden gelmemiş olması, ülkenin sanatını yakın çevresinden kişilerle sanat politikasını oluşturması da ayrı bir konudur. Bu da laf olsun gibi bir cümle ile anlatılan; “Geleneksel sanatlarımıza sahip çıkacağız” kadardır. Bunu da gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin kuruluş bildirgesinde okuyoruz ya da Bakanların ilk konuşmasında görüyoruz.

     Bunun dışında yaşanan sorunların başında kağıtın pahalığı sanat yayınlarını etkilemiştir. İçi boş mağazin dergilerine reklam verenlerin sanat dergilerine reklam vermemesi. İnsanımızı zengin konaklarında, patron ofişlerinde çekilmiş boş laflarla şık giysili hatunlarla saatleri dolduran  dizilerle toplum sinema sanatından uzaklaşmıştır ve diziler şiddetin gösterildiği işlere dönüşmüştür. Her gün tv kanallarındaki “Az Sonra”  dedikotu programlarında özel hayatlarını sergileyen, sanatçı sıfatıyla ortalıkta gezen, gerek sinema oyuncuları, gerekse şarkıcılar  ülkemizde  sanatı ve “Sanatçı”  olmayı gözden düşürüp, yozlaştırıyorlar. Ülkemizin sanat nedir, sanatçı kimdir ile eğlence dünyasının ayrılması, düzenlenmesi  gerekmektedir. 

Ülkemizde sanatçı akademik, amatör ya da hevesli olarak ayrıştırılmış durumdadır. Örneğin; üniversitedeki hiçbir özgün eseri olmayan heykeltraş, Gazi Eğitim Enstitüsü mezunu eserleri yurt içinde, yurt dışında sergilenen meydanlara dikilen heykeltraşıheykeltraş olarak kabul etmiyor olması gibi. Kendi yetiştirdiği ressamla aynı sergide birarayagelmiyenler ülkesindeyiz… İşte ülkenin sanat sorunları…