Bazı anlar, bir milletin vicdanını sarsar; adaletin terazisini, cesaretin ve pervasızlığın sınırlarını sınar.

Bugün, işte böyle bir anın içindeyiz.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in kararlılıkla yürüttüğü soruşturma, “Yüzyılın Soruşturması” olarak anılıyor.

Bu soruşturma, yalnızca bir yolsuzluk ağını değil, aynı zamanda bir yanda Gürlek’in hukukun üstünlüğüne olan sarsılmaz bağlılığını, diğer yanda eski İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun suçlamalar karşısındaki pervasız tutumunu gözler önüne seriyor.

Gürlek’in cesareti, adaletin peşinde koşan bir hukukçunun portresini çizerken; İmamoğlu’nun meydan okuyuşu, bir dönemin tartışmalı figürünün gölgesini yansıtıyor.

Akın Gürlek, İstanbul’un adalet sahnesinde bir fırtına gibi esiyor.

2024’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanan Gürlek, geçmişte tartışmalı davalarda verdiği kararlarla zaten adından söz ettirmişti.

Ancak şimdi, İBB’ye yönelik yolsuzluk soruşturmasıyla, adeta bir kuyumcu titizliğiyle hareket ediyor. “Yüzyılın en büyük yolsuzluk dosyası” olarak nitelendirdiği bu soruşturmada, Gürlek, suç örgütü kurmak, rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırma ve nitelikli dolandırıcılık gibi ağır suçlamalarla İmamoğlu ve ekibini hedef alıyor.

Tanık beyanlarını delillerle desteklemeden kimseyi tutuklamadığını vurgulayan Gürlek, “Varsa sadece tanık beyanına dayalı tutuklu, söyleyin, hemen tahliye edelim” diyerek dosyasının sağlamlığına olan güvenini ortaya koyuyor.

Bu cesaret, yalnızca hukuki bir duruş değil; aynı zamanda, güçlü figürlere karşı adaleti savunma kararlılığı.

Gürlek’in evinin önüne motosikletle gelen şüphelilerin gözaltına alınması bile, onun ne denli hedef haline geldiğini gösteriyor.

Yine de o, geri adım atmıyor; adaletin değirmenini yavaş ama ince öğütmeye devam ediyor…

Peki ya Ekrem İmamoğlu?..

Bir zamanlar İstanbul’un umudu olarak görülen eski belediye başkanı, şimdi “suç örgütü kurmak” ve “yolsuzluk” gibi ağır ithamlarla karşı karşıya.

23 Mart 2025’te tutuklanarak görevden uzaklaştırılan İmamoğlu, bu suçlamaları siyasi bir komplo olarak nitelendirip reddediyor.

Ancak, soruşturmanın kapsamı genişledikçe, pervasızlığı daha da dikkat çekiyor.

2019-2024 arasında İBB’nin 5 milyar doların üzerinde kredi çektiği, ancak bu paraların metro projeleri gibi kamu yararına kullanılmak yerine, şirketlere aktarıldığı iddiaları, soruşturmanın temelini oluşturuyor.

İmamoğlu, bu ağır suçlamalar karşısında bile, adeta meydan okuyan bir tavır sergiliyor.

20 Ocak 2025’te, Ülke Politikaları Vakfı’nın “Modern Hukuk ve Yargının Siyasallaşması” panelinde Gürlek’e seslenirken, “Senin amacın milletin gözünü korkutmak” diyerek başsavcıyı hedef aldı.

Bu sözler, ona “tehdit” ve “kamu görevlisine hakaret” suçlamalarından 7 yıl 4 aya kadar hapis istemiyle dava açılmasına yol açtı.

İmamoğlu’nun bu pervasızlığı, suçlamaları göğüsleme cesareti mi, yoksa köşeye sıkıştıkça daha da sertleşen bir savunma mı?

Kamuoyu, bu sorunun cevabını merakla bekliyor…

“Yüzyılın Soruşturması”, sadece bir yolsuzluk dosyası değil; bir milletin adalete olan inancının sınavı.

Gürlek’in cesareti, hukukun üstünlüğünü savunan bir duruşu temsil ederken, İmamoğlu’nun pervasızlığı, suçlamaların gölgesinde bir siyasi mevtanın son çırpınışlarını mı yansıtıyor?

Soruşturma, 330 şüpheliyle geniş bir ağa işaret ediyor; firari isimler için kırmızı bültenler çıkarılmış, etkin pişmanlık hükümleriyle yeni deliller toplanıyor.

Gürlek, “Dosyamıza güveniyoruz; canlı da olsa, basına kapalı da olsa delillerimiz hazır” diyerek iddiasını ortaya koyuyor.

Ancak, İmamoğlu’nun “Herkes için adalet” söylemi, suçlamalara karşı bir savunma mı, yoksa kamuoyunu etkileme çabası mı?

Bu soruşturma, yalnızca bir başsavcı ile eski bir belediye başkanı arasındaki çekişme değil; bir toplumun vicdanını ve geleceğini şekillendirecek bir mücadele.

Gürlek’in kararlılığı, adaletin terazisini dengede tutabilecek mi?

İmamoğlu’nun meydan okuyuşu, onu kurtarabilecek mi, yoksa daha derin bir gölge mi düşürecek?

Adaletin değirmeni yavaş öğütür, ama bu kez kimin unu elenecek?

İzliyoruz, bekliyoruz ve umuyoruz.

Çünkü bu, sadece bir soruşturma değil; bir milletin ruhunun tartıya çıktığı bir an…

AZ DA SAĞLIK…

Trump' ın MAHA komisyonuna göre Amerikalı çocukların %40'ından fazlasının artık en az bir kronik sağlık sorunu varmış.

Biz de aynı istikamette hızla yol alıyoruz.

İşte bunların 4 temel sebebi:

✴ Aşırı işlenmiş-süslenmiş gıdalar: Besin değeri düşük, katkı maddeleri, şeker ve trans yağlarla dolu gıdalar, obezite, diyabet ve diğer kronik hastalıkların artmasına sebep oluyor.

✴ Çevresel toksinler: Pestisitler, plastiklerdeki kimyasallar (fitalatlar, parabenler, BPA), hava ve su kirliliği gibi faktörler, hormonal bozukluklardan kansere kadar birçok sağlık sorununa yol açıyor.

✴ Kronik stres ve hareketsizlik: Modern hayat tarzı, sürekli stres ve hareketsizlik yaşam biçimini teşvik ediyor. Bu da, zihinsel sağlık sorunlarından kalp-damar hastalıklarına kadar geniş bir yelpazede olumsuz etkiler yaratıyor.

✴ Çocukların tıbba aşırı maruziyeti: Çocuklara gereksiz ilaç kullanımı (psikiyatrik ilaçlar veya aşırı antibiyotik reçeteleri) ve tıbbi müdahaleler, uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabilir.

-Prof.Dr.Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA