Alanında uzman akademisyenler, STK temsileri ve muhtarlar daha yeşil, yaşanabilir, temiz ve sürdürülebilir bir şehrin nasıl mümkün olacağını konuştu. Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Arzu Saygınar Çil ise Sakarya'da başlayan Depozito Atık Yönetim Sistemi ile hayata geçirilen çeşitli projeler hakkında bilgi verdi.
Sakarya Büyükşehir Belediyesi ve SAÜ iş birliğiyle düzenlenen “Yeşil Akıl Buluşmaları: Birlikte Sıfır Atık” konulu bilim söyleşilerinin ilki Ofis Sanat Merkezi’nde (OSM) gerçekleştirildi.
Programa Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Arzu Saygıner Çil, SAÜ Öğretim Görevlisi Erdal Hoş, SAÜ Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Aliye Suna Erses Yay, SUBÜ Çevre Koruma Teknolojileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömer Hulusi Dede, Muhtarlar Federasyonu Başkanı Erdal Erdem, muhtarlar ve akademisyenler katıldı.
Daha yaşanabilir bir dünya için…
Katılımcıların görüş ve önerileriyle interaktif bir program gerçekleşirken, programın moderatörlüğünü SAÜ Öğretim Görevlisi Erdal Hoş gerçekleştirdi.
Doç. Dr. Aliye Suna Erses Yay, sıfır atık ve çevresel etkileri konusunda bilgilendirme yaptı. Daha yaşanabilir, temiz, sıfır atık hedefiyle büyüyen bir Sakarya ve Türkiye için atılması gereken adımlar konuşuldu.
“Yıl başına kadar yeni makinaları şehre kazandıracağız”
Programda konuşan Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Arzu Saygıner Çil, “Büyükşehir Belediyesi olarak atık konusunda oldukça hassas davranıyoruz. Yemek artıklarını çöpe göndermek yerine, sokak hayvanlarının beslenmesini sağlamak amacıyla Mama Üretim Tesisimizi kurduk. Bu çalışma, hem çevreye hem de can dostlarımıza duyduğumuz sorumluluğun en güzel göstergesi. Aslında yaptığımız şey, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’yla ve ülkemizin Sıfır Atık politikalarıyla birebir örtüşüyor. Atığı kaynağında dönüştürerek hem israfı önlüyor hem de doğaya, yaşama ve hayvanlara değer katıyoruz. Sakarya, Depozito İade Sistemi’nde Türkiye’nin ilk pilot ili oldu ve vatandaşlarımızdan büyük bir destek gördük. İnşallah yılbaşına kadar yeni makineleri de şehrimize kazandırarak bu dönüşüm zincirini daha da güçlendireceğiz” dedi.
“Kaybettiklerimizi geri arıyoruz”
SAÜ Öğretim Görevlisi Erdal Hoş, “Her şeyden önce şunu ifade etmeliyim ki, böylesine programları çok önemli ve kıymetli buluyorum. Sıfır atık alanında şehrimizin gelişimini sağlamak ve en önemlisi de bunu akademinin bilimsel verileriyle buluşturmak geleceğe yönelik bizlere önemli sonuçlar sunacaktır. Konuyla ilgili biraz düşününce ben de aslında sıfır atık anlayışıyla büyüdüğümü fark ediyorum. Özellikle köyümüzde yaşadığımız hayatta daha kısıtlı imkanlarla sürdürdüğümüz yaşam, bizlerin farkında olmadan bu alanda pozitif bir davranış biçimiyle büyüdüğümüzü gösteriyor. Bir anlamda kaybettiklerimizi geri arıyoruz.” dedi.
“Konuyu bilimsel bir bakış açısıyla ele almalıyız”
Atıkların tarihsel sürecine vurgu yapan SAÜ Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Aliye Suna Erses Yay ise, “Bugün sıfır atık kavramını tanımlamadan önce, bu kavramın doğmasına neden olan problemleri bilimsel bir bakış açısıyla ele almalıyız. Öncelikle şunu sormalıyız; Problem neydi de sıfır atık kavramı ortaya çıktı. 1950’lere kadar atık konusunda ciddi bir problemimiz yoktu. Fakat sanayi devriminin ardından kentleşmenin hızlanması, savaşların sona ermesi ve insan ömrünün uzamasıyla birlikte kentlere yoğun bir göç başladı. 2000 yıl önce dünyanın sadece %2’sini insanlar oluştururken, 1950’lerden itibaren bu oran %98’e kadar çıktı.” İfadelerini kullandı.
“Asıl hedef atıkları kaynağında azaltmak”
Doç. Dr. Yay sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye ise bu konuda çok geç kalmadı; 1991’de ilk Katı Atık Yönetmeliğini yürürlüğe koydu. Ancak plansız depolama yöntemleri, özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde ciddi sorunlara yol açtı. Nitekim yanlış depolama uygulamaları, 33 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan trajik olaylara kadar vardı. Önce atığı azaltmak, sonra geri dönüştürmek, geri dönüştüremiyorsak bertaraf etmek. İşte ‘Sıfır Atık’ felsefesi de tam olarak bu düşünceden doğdu.”
Sıfır atık hedefinde yöneticilerin, eğitim kurumlarının ve toplumda oluşturulacak farkındalığın önemli bir role sahip olduğunun altı çizildi.





