Öyle günleri, ayları, yılları kendilerince  şanslı/şansız gün, uğurlu/uğursuz ay ya da yıl olarak kategorize edenlerden değilim.

Epeydir aklımda idi 24 Ocak tarihi. Uğur Mumcu’nun katledildiği, aklımdan çıkmayan tarih olarak. Şöyle bir araştırma yapmadan önce, Ocak’a rastgelen katliamları. Metin Göktepe, Hırant Dink derken, gördüm ki ne çok gazeteci, aydın aynı akıbete uğramış Ocakta.

Onların dışında doğal ölümlerle hayatlarını kaybeden epey ünlü ünsüz de karşıma çıkıverdi. Örneğin;

-Aydın Güven Gürkan, Kamer Genç, İsmail Cem, Fatma Girik ve de Koç ailesinin genç üyelerinden Mustafa Koç.

Bir yılın sona erip, bir sonrakine geçişin ilk ayıdır Ocak. Doğal olarak insanlığın umutla geçiştirme beklentisi ile yeni yıla başladıkları ilk ay!..

Konumuz açısından bakıldığında ise uğursuz yıllar da var. Özellikle de 90’lı yıllar.


Uğur Mumcu’dan başlarsak…

Doğal olarak mesleki anlamda içimizi en çok acıtan, kamu vicdanını kanatan Uğur Mumcu suikastından başlayacağız.

O yıllarda Dünya Gazetesi’nin Eskişehir Bölge şefiyim. Patronumuz Nezih Demirkent yıllık bölgeler buluşması için Abant’ta bir oteli ayarlamış. İki günlük çalışma buluşmasından sonra katılan arkadaşlarla birlikte otelin önünden geçen anayoldayız, İstanbul ya da Ankara istikametine gidecekler beklenen otobüsler geldikçe vedalaşıp ayrılıyoruz.

Ben de Adapazarı Dörtyol’da inmek üzere İstanbul otobüsündeyim. Biraz sonra İsmail Ayaz Turizm otobüsünde ön koltuktayım. Geçmiş gecenin mahmurluğu ve otobüsün radyosundaki müziğin rehavetiyle hafiften kestirmekteyim. Birden müzik kesildi, spikerin sesi;

“-Gazeteci Uğur Mumcu, evinin önündeki araca konulan patlayıcının infilak etmesi sonucu hayatını kaybetti.”

Bu kadar net ifadeye rağmen bir süre algılayamadım ne olduğunu… Sonrasında beynimin uzunca bir süre karıncalanıp uyuştuğunu hatırlıyorum. Sonrasında şuuraltımda dönüp duran iki-üç sözcükten ibaret algı tekrarlanıp duruyor;

-Uğur Mumcu katledildi, Mumcu katledildi!..


***


Ertesi gün.. Birkaç yıl önce kurulmuş Eskişehir Demokrasi Platformu’nun Ticaret Odası’ndaki toplantısında Gazeteciler Cemiyeti’nin toplantısında. 8-10 kadar Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileriyle birlikte…

Ve de, sevgili Uğur’un Ankara’da toprağı verildiği saatlerde Eskişehirli 10 binler, vilayet meydanından O’nu uğurluyoruz.  Daha önce bir yazımdaki ifademi tekrarlayayım;

“-Kırmızı karanfillerle donatılmış, bir kızıl meydan!”

Öylece sessiz ve hüzünlü terk edildi Vilayet meydanı…


Ve aynı akıbete uğrayan diğerleri.

Sanırım iki yıl sonrası, bir 24 Ocak akşamında Vardar İş Merkezi’nin eklentisi Kırmızı salonunda Uğur Mumcu anmasındayız. Tam ortasında bir haber;

“-Emniyet Müdürü Gaffar Okan Diyarbakır’da katledildi!..

Gaffar Okan, kısa süre önce Eskişehir’de de Emniyet Müdür Yardımcılığı yapmış bir emniyetçi. Epey zamandır da Diyarbakır Emniyet Müdürü. Onun katilleri de halen “uyuyan hücreler” halinde olan bir gerici yapılanmanın militanları.


***


Sonra kimler var Ocak sıralamasına giren!..

İlk akla gelenlerden biri, 1 Şubat 1979’da öldürülen, Türk Basınında bir yeni gazetecilik devrimi gerçekleştiren Abdi İpekçi.

Bir başkası, Muammer Aksoy. Onun tarihi de 31 Ocak 1980. Bir bulvarımıza da onun adını vermiştik, sonra da kaldırdık!..

Ve genç yaşında, görevi başında emniyet güçlerince dövülerek katledilen Metin Göktepe. Tarih, 8 0cak 1996!..

Sonrasında 31 Aralık 1994’te Onat Kutlar.  Ocak’ta olmasa da 7 Mart 90’da Çetin Emeç…


***


Bazılarının katilleri belirlendi (!) yakalanan, yargılanan oldu. Kimilerininkiler devlet arşivlerinde “üzeri örtülmüş” halde bekliyor…

-Saygıyla anıyorum demokrasi şehitlerimizi..