Sanatla yeni tanıştığım yıllarda, gittiğim, gördüğüm ilk sergiler hep öğretmen sanatçılar Naime Saltan, Nusret Ural gibi birkaç öğretmenin sergileriydi. Sonraları sanat dergilerinde yaşam öykülerini okuduğum sanatçılar da ya güzel sanatlarda öğretim üyesi ya da öğretmen sanatçılardı. Hatta bir eleştirmenimiz onlara “Memur sanatçılar” diyerek ülkemizdeki sanatçıların profilini çizmişti.

Öğ Sergi

     Dünyanın sanat merkezleri olmuş şehirlerin nasıl oluştuğunu merak ederek kaba taslak bakarken İstanbul’un önceleri asker kökenli, sonra da Sanayi-i Nefise yani Güzel Sanatlar Akademisiyle yaratıldığını öğrenirken Ankara’nın kasabadan başkent yaratılmasında sanatı da öğretmen sanatçılar tarafından yaratıldığını buna bağlı Gazi Eğitim Enstitüsü ile geliştiğini gördüm. Bu gün ülkemizde sanat iki damardan yaygınlaşmış, gelişmiş. İki anlayışa sahip oluşmuş. Biri Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (eski İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi) öbürü Ankara’da Gazi Üniversitesi (eski Gazi Eğitim Enstitüsü) Bu nedenle ülkemizde sanatçı profilimiz öğretmen sanatçılarımızdır. Bunun ikinci yanı; ülkemizde sanata ilgiyi yaratanlarda öğretmen sanatçılardır. Öğrencileri sanatla tanıştırırlar. Öğrencilerin arasındaki yetenekleri keşfedip çıkarak, sanat dünyasına kazandıranlar onlardır.

    Ünlü ressamlarımız ve edebiyatçılarımızın yaşam öykülerine baktığımızda hep öğretmenlerinin onu keşfettiğini okuruz. Daha çok da kişisel sergilerini açan ressam, kitapları olan, dergilerde eserleri yayınlanan üretken sanatçılardır.

     Eskişehir’de de sanatın yaygınlaşmasında, sanata ilginin artmasında en büyük potansiyel öğretmen sanatçılardır. Eskişehir Sanat Derneği kurulduğu  yıldan (2002) beri öğretmen sanatçıları etkinliklerinde bir araya getirmeye, onların Eskişehirin sanat çevresini yaratmalarına ortam hazırlıyor. Öğretman Sanatçılar Sergileri, şiir,öykü, fotoğraf yarışmaları düzenliyor.

     Bu yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü Eskişehir Sanat Derneği biri Büyükşehir Sanat Merkezi’nde 79 katılımcı ile diğeri derneğin e-galerisinde online olarak 72 katılımcı ile iki Öğretmen Sanatçılar Sergisi gerçekleştirdi. Her iki sergi de başka şehirlerden de katılanlarla ulusal düzeyde yapıldı.

lületaşı

Eskişehir’in farkında olmadığı değeri: Lületaşı

Eskişehir denilince ilk akla gelen, dünyanın en ender, işlenebilir, sanatçıların ellerinde değerli sanat eserine dönüşebilir taşı: Lületaşı.

Lületaşı’nın çıkarılması ayrı, işleyeni ayrı, tanıtılması ayrı, satılması (Pazarlanması) ayrı, sorunlarına çözümler üretilmesi ayrı işlerdir.

     Lületaşımızı bilimsel yöntemlerle hiç ilgilenmediğimizden ne tanıyoruz, ne tanıtabiliyoruz ne de sahip çıkabiliyoruz. Bunların yöntemini de bilmiyoruz.

    Lületaşımızı çıkaranı da, işleyeni de önce sermayesiz, küçük gelirli kişilerdir. Sanatın yaratıcı büyüsü ile resim-heykel yapar gibi, şiir,roman yazar gibi işlemektedirler. Günlük yapıp satarlar geçimleri için. Hiçbir zaman yaptıklarının ne fotoğrafını çekerler ne de bu benim koleksiyonum olsun derler. Her eserleri rüya gibidir, ellerinden çıktıktan sonra bir daha onu göremezler. Biz onlardan, hem bu taşı işle, değere dönüştür, biçim ver, sanatını göster. Hem karnını doyur, geçimini sağla, hatta bir de çırak yetiştir. Hem de geliştir, yeni modeller, eserler çıkar, tanıt, sahip çık, sorunlarını düşün, çözümler üret diyerek bütün yükü o işleyenin üzerine yüklüyoruz ve kurtuluyoruz. Hatta zaman zaman da sorumlu gösteriyoruz. Sonuç olarak Eskişehir, “Beyaz Altın” da denilen,yerin metrelerce derinliklerinden çıkarılan dünyanın bu en ender taşının farkında değil ve ne ekonomimize katkısı, ne istihdam meselesini ne de sanatsal boyutunu  ciddiye alıp düşünmüyoruz.

    Bilim ve Teknik dergisinin Aralık 2001 sayısında “Gizemli Mineral: Lületaşı” başlıklı bir yazı yayınlanmış. Yazıyı yazan da  Anadolu Üniversitesi Birinci sınıf öğrencilerinden Yeliz Erkoç.

     Eskişehir’e okumaya gelmiş bir öğrenci, daha ilk yılında Lületaşımıza ciddi bir şeylerin yuapılmadığı görmüş ve yazısına kendi yazdığı bir şiir ile başlamış.

    “Eski bir dükkanın vitrininde

gördüm onu.

     Zarifçe işlenmiş lületaşı yontusuydu

     Yeni yağmış kar gibi

bembeyazdı.

     Öyle hüzünlü bakıyordu ki bana;

     Sanki yüzyıllardır değerimi

     Bilmediniz der gibiydi.”

     Evet değerini bilmek için önce bilimsel yöntemlerle tanıma çalışmaların yapılması gerekiyor. Ondan da önce, elimizde böyle bir değerin olduğunu bilmemiz gerekiyor.