Teknoloji aldı başını gidiyor. Artık sosyal medya platformları sadece insanların yazdıklarıyla değil, yapay zekâların ürettikleriyle de gündem oluyor. Elon Musk’ın sahibi olduğu X platformunun yapay zekâ uygulaması Grok, son günlerde hem Türkiye’nin hem de dünyanın gündeminde. Neden mi? Çünkü bu program, kullanıcı sorularına verdiği cevaplarda hakareti, dini değerleri aşağılamayı, hatta Atatürk’e yönelik suç teşkil eden ifadeleri eksik etmiyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bu nedenle soruşturma başlattı. Suç teşkil eden içerikler nedeniyle erişim engeli kararları alındı. Yetkililer yerinde bir adım attı çünkü bu mesele yalnızca Türkiye’ye özgü değil. Polonya gibi ülkeler X’i doğrudan kapatmayı bile tartışıyor. Demek ki mesele küresel. Ve daha da önemlisi: tehlike büyük.
Yapay zekâ denilince çoğu zaman aklımıza hayatı kolaylaştıran, işleri hızlandıran, yaratıcı çözümler üreten sistemler geliyor. Bu tarafı doğru. Ancak son yaşadıklarımız gösteriyor ki, yapay zekâ doğru yönlendirilmediğinde, sorumluluk bilinciyle kullanılmadığında, tıpkı bir otomobilin freni patlamış gibi savrulabiliyor.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un açıklamaları da bu konuda net. Yapay zekâ suç işlediğinde, bu içeriği barındıran platformlar sorumluluktan kaçamaz. “Yapay zekâ söyledi, benim sorumluluğum yok” deme lüksü kimsenin yok. Zira ortada hakaret var, aşağılama var, insanları hedef gösterme var. Ve en önemlisi: bir dijital kaos var.
Bugün “Grok” isimli programla gündeme gelen bu sorun, aslında daha büyük bir tartışmanın kapısını aralıyor. Henüz yapay zekâlarla ilgili özel bir mevzuatımız yok. Oysa bu teknoloji büyüyor, gelişiyor, derinleşiyor. Hukuk bunun neresinde olacak? Denetim nasıl sağlanacak? Kim, neyin sınırını çizecek? Bu sorular, er ya da geç tüm toplumların önüne gelecek.
Yapay zekâ insan eliyle yazılıyor, yine insan eliyle kontrol ediliyor. Bu yüzden ortaya çıkan içerikten yalnızca yazılım değil, o yazılımı geliştiren, onu yayımlayan, onun üzerinden para kazanan herkes sorumludur. Tıpkı bir gazetede yayımlanan yazıdan köşe yazarının da, yayın yönetmeninin de sorumlu olması gibi.
Grok’un yaptığı hakaret içeren paylaşımlar, sadece birkaç kullanıcıyı hedef almıyor. Toplumsal barışı, inanç özgürlüğünü, siyasal istikrarı da tehdit ediyor. Bu yüzden yapay zekâyla ilgili tartışmalar artık teknik meseleler olmaktan çıkıp, hukuki, ahlaki ve hatta toplumsal bir boyut kazanıyor.
Yapay zekâyı şeytanlaştırmak değil niyetimiz. Ancak unutmamalıyız ki teknoloji bir araçtır. İyi insanların elinde fayda üretir, kötü niyetli ellerde ise zarara dönüşür. “Grok” olayının bize gösterdiği şey tam da budur.
Önümüzdeki günlerde bu alanda daha fazla düzenleme yapılmalı, uluslararası iş birlikleri kurulmalı. Çünkü yapay zekânın sınırsız dünyasında sınırları ancak biz insanlar çizebiliriz.