Karikatür denilince, sadece; kargacık burgacık çizgilerle mizah dergilerinde konuşturulan bozulmuş tiplerle yapılan sulu mizah ya da gazete sayfalarında toplumun gündemindeki konuları, o günkü sorunları anlatan karikatürleri görüp karikatür bu diyoruz. Bu karikatürlerin ömrü gazetenin ya da derginin ömrü kadar günlüktür. Bakılıp geçilen “konuyu iyi anlatmış” denilen karikatürlerdir.

     Bir de insanlığın evrensel ortak konularını, sorunlarını işleyen, grafik sanatının ögelerini kullanarak sanat eseri olarak yapılmış kartikatür sanatı dediğimiz karikatürler vardır. Bu karikatürleri; karikatür sergilerinde, karikatür müzelerinin duvarlarında, yayınlanan karikatür albümlerinde ve de sanat dergilerinin sayfalarında görürüz. Ustaca bir çizgi, derin felsefik görüşü, sanatçının duyuşu ve tasarımın inceliğini görürüz.

     Eskişehir, 1940’lı yıllardan beri karikatür sanatçılarının karikatür çizdiği, mizah dergilerinin yayınlandığı, ülkemizin önde gelen karikatür sanatçılarının sergilerini getirip açtığı, ülkemizin karikatür sanatında önemli şehirlerimizden biridir. Bu önemi Eskişehir’de dünyanın değişik ülkelerinde düzenlenen uluslararası karikatür yarışmalarında ödüller alan, albümleri yayınlanan, dünyanın değişik  karikatür müzelerinde eserleri bulunan sanatçılara sahip olduğu kadar Eskişehir’de, dünyada bile sayıları sayılabilinecek kadar az olan ve sahip olduğu şehrini de dünyanın önemli şehirlerinden biri yapan karikatür müzelerinden birine sahip olmasıdır.

     Eskişehir’de karikatür sanatı, Anadolu Üniversitesi’nde, sanat ve iletişim sanatları arasında yerini almış, sanat eğitiminin yanı sıra ülkemizde bir ilk ve tek olan “Karikatür Sanatını Araştırma ve Uygulama Merkezi”ne de sahiptir. Bununla ülkemizdeki ve dünyadaki üniversiteler arasında da farklı üniversite olmasını gösterir.

     Eskişehir’in tarihi semti Odunpazarı’nda, Anadolu Üniversitesi’nin bir müzesi olan ve “Eğitim Karikatürleri Müzesi” adı ile 2004 yılında açılan bir karikatür müzesi vardır. Müzenin giriş katı “yaşayan müze” dedirten, periyotik olarak her ay bir karikatür sergisinin açıldığı sergi salonudur. İkinci katında orta salon, üniversitenin Karikatür Sanatını Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin üç kez düzenlediği Uluslararası Karikatür Sergileri’nden müzenin koleksiyonunu da oluşturan dünya sanatçılarından eserlerinin teşhir  edildiği salondur. Bu salona açılan odalardan biri Eskişehirli karikatürcülere ayrılmış, bir diğeri Türk karikatür sanatı ustalarına ayrılmış. Bir oda da Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde doğmuş, mizahımızın büyük ustası Nasreddin Hoca’mıza ayrılmış.

      17 Aralık 2004 tarihinde, Prof.Dr. Atila Özer’in yöneticiliğinde açılışı yapılan müzede yedi yıl içersinde 65 sergi açıldı. Bunların büyük bölümü adını ve karikatürlerini sanat dergilerinde gördüğümüz, ülkemizin dünyaca ünlü karikatür sanatçılarımız Turhan Selçuk, Semih Balcıoğlu, Semih Poroy, Necati Abacı, Tonguç Yaşar, Nezih Dalyan,Güngör Kabakçıoğlu,Erdoğan Bozok,Ali Ulvi Ersoy,Avusturya’nda  Paul Flora, Rusya’dan Mikhail M. Zlatkovsky, Azerbaycan’dan Bayram Hacızade,yunanistan’dan Athanasios Efthımıads gibi bir çok büyük ustaların kişisel sergileri. Ayrıca Çağdaş Japon  Karikatür Sergisitürcüleri Sergisi, Kıbrıs Türk Karika İran Tebrizli Karikatür Sergisi, Almanya Kadın konulu Karikatür Sergisi, Uluslararası Göç Karikatürleri Sergisi, Silaha Karşı Karikatür Sergisi gibi pek çok büyük sergiye ev sahipliği yaptı. Hatta “Dünya Karikatür Müzeleri Yöneticileri Buluşması”nı bile gerçekleştirdi. 

     Bu karikatür müzesi, Türk ve dünya karikatür sanatının büyük sergilerini Eskişehir’e getirdi. Türk ve Dünya karikatür sanatçılarının “Eskişehir’de sergimi açtım” dedirtti.

 

Yunus Emre Araştırmaları

    Yunus Emre 700 yıl önce ölmüş, insanlığın büyük şairi. Geride sadece, iki divanda toplanmış şiirlerini bırakmış. Dünya şiirini inceleyen şiir araştırmacıları; rönesansı hazırlayan ve Avrupa’nın büyük hümanist şairleri Martin Luther, Desiderius erasmus, Sebastian Frank’ı etkileyen şair olarak görüyorlar. Yunus Emre’yi. UNESCO ‘da ilki 1956 yılında olmak üzere 1971, 1991 ve 2021 yıllarında dört kez bizden Yunus Emre ile ilgili bilgi ve yorumlarımızı netleştirmemizi bekliyor. Onun için de Yunus Emre Yılı” ilan ediyor. Ne var ki bizim böyle Yunus ile ilgili bilgilelerimiz netleştirme çabamız yok. Onun için de “Yunus Emre Sevgi Yılı”, “Yunus Emre Türk Dili Yılı” diye ekleme yaparak yönünü değiştirip konuyu Yunus Emre’nin dışına çıkarıyoruz. Bunu; ONESCO ‘ya Yunus Emre’yi taşıyan ilk, eski Kültür Bakanlarımızdan Talat Sait Halman’da böyle yazıyor  “A’dan Z’ye Yunus Emre” kitabında. Hatta bizden bekleneni de bizim yapmamız gerekeni de anlatıyor 17 yıl önce 2021yılı için önerilerini yazarak…

    Niçin böyle? Çünkü hala bir Yunus Emre için  dökümantasyon merkezi kurulamamış. Bir arşivi yok. Devamlı Yunus Emre için çalışacak bir kurulu yok. Bu merkez ne yapacak diyorlar. Bu merkez akademik çalışmalarla değil, gönüllü araştırmacılarla, sivil kültür sanat çevresinde önce tanıma çalışmaları yaparak, şimdiye kadar yapılmış araştırmalarla Yunus’un kimliğini ortaya koyacak ve tüm bilgileri elekten geçilip, damıtacak. Ortaya çıkan bilgilerle Yunus’un tanıtma çalışmasına başlayacak ve dünya şairlerini nasıl tanıtıyorsa öyle tanıtacak. Nasıl etkinlikler yapılıyorsa öyle etkinlikler yapılması gerekiyor.

     Yunus Emre için araştırmalar hakkında bir kılavuz hazırlanmamış, çok dağınık. Yunus Emre için hazırlanmış Bibliyografyalar da sağlıklı değil, eksikleri var ve 1991 sonrası da yok. Kısaca körün fili tarifi gibi Yunus Emre’yi tanıma-tanıtma yapılıyor. Herkese göre Yunus Emre yaratılmış..