Fahrettin Barınal, 1947 yılında Kırıkkale’nin Keskin ilçesi Ceritkale köyünde doğmuş. Tahsil hayatını Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik Fakültesi Elektrik Mühendisliği bölümünde tamamlamış. Çalışma hayatına Elektrik Mühendisi olarak başlamış. Muhtelif KİT ve özel sektörde görev almış. Çeşitli STK vesiyasi mecrada faaliyeti olmuş.  Yurt dışı deneyimleri ile boks gibi sportif aktivitelerde bulunmuş. İş hayatının bir bölümünde Eskişehir’in kalkınmasına konut kooperatifçiliği, tarım hayvancılık ve enerji gibi alanlarda hizmetleriolmuş. Barınal’ın çalışma hayatı teknik hizmetten ziyade idarecilikle geçmiş.

O, Eskişehir TEK’te Genel Müdür iken 1980 sonrası siyasi mülahaza ile görevden alınmış. Berat kararı sonucu görevine tekrar dönmüş. İdarecilik dünyanın en müşkül görevlerinden biridir. İdareci yöneten, sevk ve idare edendir. İta amiridir. Nihai karar merciidir. İdarecide adalet ve şefkat duygusu olmazsa olmazların başında gelir. İnsaf ve vicdan zafiyetli idarecinin mahiyetindekiler mağduriyet yaşamaya mahkûmdur. İdareci yerine göre kanun adamı,  yerine göre sosyolog veya psikologdur. Çalışanları onu bazen amir, bazen abi, bazen dost, bazen de arkadaş olarak görmedikçe iletişim kopuklukları kaçınılmaz olur. İletişim kopukluğu hiyerarşik yapıda çöküş ve toplumda huzursuzluğasebeptir.  O, mühendis olarak hayata atılmış. Müessese Müdürlüğü, Milletvekili danışmanlığı,  Bölge Müdürlüğü, Daire Başkanlığı ve Genel Müdürlük gibi görevlerde bulunmuş. O, artık emekli… Emekliliği kendisine ve sevenlerine hayırlı olsun.

İdarecinin en büyük başarısı sistemli işleyişi hayata geçirmektir. Çalışanların yetkin ve yetişkinliğini sağlamaktır. Üretim ve pazarlamadakurum saygınlığını temindir. Arz-talep dengelerini doğru okumaktır. Barınal’ın, Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü Eskişehir Süt ve Mamulleri Müessesesi Fabrikasında Müessese Müdürlüğü sırasındaki bir olayda:  Müstahsilin biri fabrikaya süt getirir. Laboratuvar şefi getirilen sütü evsaf itibariyle tahlil eder. Tahlilde sütün bozuk olduğu anlaşılır. Bozuk süt alımı yapılmayacağı için laboratuvar şefi, üreticiye: “Sizin sütünüz bozuk.” der. Bu ifadeyi mizaç anlamında değerlendiren üretici: “Ulan, kimin sütü bozuk?” diyerek, şefin üzerine yürür. Olay, fiili şiddete dönüşmeden Barınal’a intikal eder. Önce tarafları, sonra tanıkları dinler. Ceza öngörmeksizin meseleyi tatlıya bağlar. Dikkatte canip husus, böyle yapmaklaidarecilikte örnek bir davranış sergilemiş olmasıdır.

Barınal, çalışanları tarafından babacan kişilikli bilinir. Memuriyetimin ilk yıllarında ben de, onunla çalıştım. İkili oynamaz. Ben yaptım oldu mantığına itibar etmez. Dinlemesini bilir.Kararlarını hakkaniyetle uzlaşı, barış, işin icap ve kabulünce verir. Kendini öne çıkarmak için mazlumu sanık sandalyesine göndermez. Mağdurun mahkûmiyetine mani olur. İnsan, muzırata maruz kalabilir. Tuzakla sanık yapılabilir. Hz. Yusuf gibi iftiraya uğrayabilir… Hz. Yusuf’ta Züleyha’nın şehevi saldırısına maruz kalmıştı. Durumu gören kocasına Züleyha, Yusuf’u şikâyet ettiğinde, Yusuf: “Ben mağdurum, mazlumum.” der. Kendisine: “Mağduriyet ve masumluğunu ispat et!” denilince, gözyaşları içerisinde: “Benim tanığım yüce Rabbim.” deyiverdi. Züleyha ile kocası Mısır krallarından Motifar: “Olur mu, öyle şey!” dediler. Meseleye vakıf olanlar, Züleyha ve Motifar’ın korkusundan doğruyu söyleyemediler.

Yusuf’un gözyaşları dökerek çektiği “Ahlar” sırasında, Yüce Rab, ona beyan buyurdu. O da: “Tanığım, Züleyha’nın akrabası kadının kucağındaki çocuktur.” dedi. “Olur mu, öyle acayip şey?” dediler. Yusuf’ta: “Olur, olur! Rabbim dileyince.” dedi. Sizin istediğiniz tanık ve kanıt değil mi? İşte tanık, kanıtı da o söylesin!” dedi. Kadın kucağındaki çocukla getirildiğinde: “Bu çocuk mu, tanıklık yapacak?” dediler. Yusuf, çocuğa: “Rabbimin, sana öğrettiği şekilde söyle” deyince, Çocuk dile geldi: “Yusuf’un gömleği önden yırtıksa Yusuf, arkadan yırtıksa Züleyha yapmıştır saldırıyı. Saldıran suçludur.” dedi.Motifar da, Yusuf’un gömleğindeki parçalanmanın arkadan olduğunu gördü. Böylece hanımı Züleyha’nın suçlu, Yusuf’un suçsuzluğuna kani oldu. Bu kıssa aklıselime ibret… Zalime de, derstir. Bu dersi, Allah, kıssaların en güzeli olarak sure-i Yusuf’ta anlatıyor. Züleyha, arzusuna uymayan Yusuf’u hedef almış. Onu, iftira ile tecavüzcü damgası ile damgalamaya kalkışmış. İnsan hayat ve şerefini hiçe saymış. Mazlumu infazdançekinmemiş.Allah, mazlumu mağdur bırakır mı?   Adaletiyle mağduru temize çıkarıp müfteriyitoplum nezdinde gönül ve dil pisliğinde zelil, mazlumu da vezir yaptı.

1980 Öncesinin acı gerçeklerini unutmamak lazım. Amerikan ve Rus savunuculuğu adına Türk halkı birbirine düşürülmüş. Bir taraf komünist, diğer taraf faşist ilan edilmişti. Karşı tarafa saldırı “Dava” dır, denilmiş. Karşıdakine söv sövebilğin kadar… Vur, vurabildiğince bu bir kutsal davadır, diye yutturulmuştu. Pek çok Türk genci birbirine kırdırılırken Amerika ile Rusya’da “aya” uzay göndermenin keyfini yaşadılar. Asil Türk Milleti algı operasyonlarının oyununa gelmedikçe istikbal ve istiklali parlak olacaktır.

Fahrettin Barınal, her vatansever gibi milli birlik ve diriliğe bağlı bir milliyetçidir. Her mütedeyyin gibi dini vecibelerden kul haklarına sadıktır. Her çağdaş gibi sosyal ve ileri görüşlüdür. Her demokrat gibi başkalarının varlığına tahammüllüdür. Çünkü o, insan haklarının evrensel ilkelerine inanmış bir idealisttir.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ - 30 ARALIK 2021 / Milli irade