Halkevleri, Atatürk devrimlerinin kültür politikası çerçevesinde sanatı tüm yurda ve toplumun her kesimine yayma, insanı geliştirme projesidir. 1932 yılında başlamış 1951 yılında dönemin siyasisi tarafından kapatılmıştır. Eskişehir Halkevi, ilk kurulanlarından biridir ve 19 Şubat 1932 tarihinde açılmıştır. Genel olarak ülke çapındaki etkinliklerine bakınca 18 yılda 478 Halkevi ve 4322 Halkodası’nın kurulduğunugörüyoruz. Bu arı kovanı gibi toplumu sanatla tanıştıran onları üretken sanatçı ve sanatsever kılan ortamda çalışmaları; Dil-Edebiyat Şubesi, Ar (Güzel Sanatlar) Şubesi, Temsil (Tiyatro) Şubesi, Halk Dersanesi (Okuma-Yazma) Şubesi, Kitapsaray (Kütüphane) ve Yayın Şubesi, Spor Şubesi, Sosyal Yardım Şubesi, Tarih ve Müzecilik Şubesi, Köycülük Şubesi diye birimlerle yapılmış. Etkinliklerine baktığımızda; 23750 konferans, 12350 tiyatro, 9050 konser, 7850 film gösterimi, 970 sergi, Kütüphanelerinden sadece 1940 yılında 2557853 kişi yararlanmış. Yine sadece 1940 yılında kurslara 48 bin kişi. Ülke genelinde 50 dergi yayınlanmış.

Eskişehir Halkevi’nin, Eskişehir’de yazarların, şairlerin yetişmelerinde, araştırmaların, derlemelerin okura ulaşmasında ve yapılanların belge olarak geleceğe kalması amaçlanarak “Eskişehir Halkevi” ve “Porsuk” adında iki dergi yayınlanmış. Bugün, 1932-1951 yıllarındaki Eskişehir’de şiir, öykü yazanları o dergilerde görüyoruz. Eskişehir’de ilk öykü yazanı, ilk roman yazanı oradan çıkarıyoruz. Eskişehir’de sanat, edebiyat Halkevleri döneminde başladığını o dergilerden çıkarıyoruz. Hatta; Porsuk dergilerinin sayfalarını karıştırırken Dil –Edebiyat Şubesi’nin Eskişehir’de 400 sayfalık dil taraması yaptıklarını okuyoruz. Düzenli kitap okuma etkinliği ile kitap okuru yaratıldığını görüyoruz. Ailemizin büyüklerinin kitapla tanışmalarının orada başladığını onlardan dinleyerek biliyoruz. Halkevleri’nin kapanmasından sonra o kitap okumalarının evlerde sürdürürdüğünü de. Benim doğup büyüdüğüm ev bunlardan biri idi.
Eskişehir Halkevi’nin bir sahnesi var. Tiyatro Şubesi Eskişehir Halkevi’nde Faruk Şükrü Yersel gibi oyun yazanların oyunlarının yanında diğer şehirlerden turneye gelmiş oyunları da sahnelemiş, kendileri de ilçelerin yanından, başta Ankara olmak üzere başka şehirlere turnelere de çıkmışlar.Resim , heykel, fotoğraf kurslarında bugün sanat eğitimi verilen Güzel Sanatlar Fakültelerindeki sistemin uygulandığını görüyoruz.Bunun için Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde özel eğitim verilmiş ünlü ressam İsmail Altınok Eskişehir’e görevlendirilmiş.Eskişehir Halkevi sergi salonunda devamlı sergiler açılmış. Burada sergi açanların arasında ünlü karikatür sanatçımız Cemal Nadir gibi isimleri sayabiliriz. Eskişehir’den orada sergi açanlar arasında karikatür sanatçılarımız Pertev Ertün, Yılmaz Büyükerşen de vardır.Hatta İngiltere’den gelmiş fotoğraf sergisi bile vardır. Halkevleri arasında fotoğraf yarışmaları yapılmış. Eskişehirli fotoğrafçıların büyük başarılar gösterdiğini takım halinde ikincilik, üçüncülük aldıklarını da biliyoruz. Cumhuriyetin 15. Yılı kutlamalarında konuşan Eskişehir Halkevi Dil-Edebiyat Şubesi Başkanı Cemal Duru konuşmasında “Bir milletin güzellik, iyilik için nasıl çırpındığını ve çırpınması lazım geldiğini duyuran yerdir” diyor, Halkevleri için…

Takvimsiz 2022
Yılbaşı geldiğinde, yeni bir yıla başlamanın sevinci yaşanırken bir tarafta da yeni yılın takvimini edinmede yaşanırdı. Eskiden bankaların müşterilerine verdiği takvimleri olurdu. Her yaprağında ünlü ressamlarımızın, fotoğraf sanatçılarımızın eserleri olurdu. Bankalar bunu ya koleksiyonlarından yaparlardı ya da takvimleri için eserler alırlardı. Aynı şekilde ülkemizin büyük şirketlerinin de takvimleri böyle sanat eserleri taşırdı. Bazıları daülkemizin güzelliklerini, tarihi eserlerini sergilerdi. Böylece resim sergilerine gitmeye alıştırılmamış insanımızın evinin duvarına kadar bu eserler taşınıyordu. O takvimler sayesinde insanımız ressamlarımızın isimlerini, eserlerini tanımış oluyordu. 12 Eylül’ün resim yapan darbecisi, diktatör Kenan Evren bankaların eşantiyonlarını kontrol altına alma gibi bizim bilmediğimiz nedenle bu takvimlerin işlevinin hesabını yapmadan yasakladı.
Ülkemizin büyük firmaları bu takvim geleneğini sürdürüyorlardı. Ne var ki son yıllarda bu gelenekleri firmaların sıradan işlerine dönüştü. O eski, sanat eserleri taşıyan takvimlerin işlevsel hali kalmadı. Kurumların takvimleri de her yerde Atatürk’ümüzün fotoğrafı olsun diyerek sadece Atatürk portreleri ile yapılıyor. Atatürklü takvim nasıl olmalı diye bir arayışları da yok. Oysa takvimlerde Atatürk yer alacaksa öncelikle Atatürk’ün devrimlerini yansıtması gerekir. Örneğin Atatürk’ün kurduğu fabrıkalar bir bir elden çıkarıldı. O fabrıkaları gösteren fotoğraflarla takvimler daha işlevsel ve etkili olmaz mıydı?..
Takvimlerin görseli kadar işlevi ve etkisi olmalıdır…
Biri 2000’li yılların başında, biri de üç, beş yıl önce ülkemizde Japonların takvim sergisi geldi. İlk gelenini İstanbul’da gördüm. Japonlar çok eski yıllardan beri takvimlerini biraraya getirerek büyük bir koleksiyon arşivi yapmışlar. Belki de bir müze kurmuşlar. Oradan, Japon takvimlerinin dünden bugüne gelişini ve takvim sanatlarını gösteren sergiler çıkarıp dünyaya gezdirip gösteriyorlar. Kimisinde geleneksel yazıları, kimisinde modern bir sanatçılarının eserleri.Çok eski sanatçılarından minyatürler, manzaralar, tarihi tapınakları, modern sanat merkezlerine kadar…
Bizde de “Basılı eserleri derleme kanunu” var. Her basılan puldan takvime, otobüs biletine kadar teslim alınıp devlet kitaplıklarına, devlet arşivlerinin depolarına konuluyor. Ülkemizde hiç kimsenin aklına böyle sergiler yapmak gelmez. Depolardaki o güzelim takvimleri farelerin kemirmesine bırakılır.
Bırakın takvimlerde sanatın yer almasını 2022 yılını ben hep takvimsiz yıl olarak anımsayacağım. Hiçbir bildiğim, tanıdığım firma, ülkenin ekonomik şartları ve kağıta yapılan zamlar gerekçe gösterilerek bu yıl takvim yapmadı.