İnsan öyle yaşamalı ki, kendi sefası başkasına cefa olmasın. Ne hazin ki insan, insanı yer hâle gelmiş. Çıkar ilişkilerinde ahlaki değerler hiçe sayılır olmuş. Birileri, birilerini yemekle sefa sürmenin gayretinde… El insaf demeden birileri başkalarını sömürmenin peşinde…  Sefasını başkalarının cefasına dönüştüren kıyametine yansın. İnsanlık birbirini yiyecek hâle nasıl düştü ya da düşürüldü?

Sözü adam, adama söyler. İnsan yazar, insan okur. Yazının da, sözün de doğru ya da yanlışlığına akıl karar verir. Vicdan, insaf, hayâ aklın kararına göre harekete geçer. Anlamayana ne anlatılsa beyhude… İnsan,  insanın derdine derman olmakla sorumlu... İnsan kendi sefası uğruna başkasına cefa çektirir mi? Allah’ı unutan Allah’ın öfkesine müstahak olur. Allah’ın öfkesinden korkan bir başkasının kişiliğine, izzetine, iffetine, istiklal ve istikbaline zarar verir mi?  Allah diyen bir başkasına kötülük yapar mı? Allah’ı unutan kıyametine kaygılansın!

Otuz yıl önce iki arkadaş bir hasta ziyaretine gitmiştik. Hasta ağladı. Arkadaş: “Niye ağlıyorsun?” dedi. Hasta: “Boş yaşadım. Daha ötesi, kötü yaşadım. Üzgünüm ama ne fayda. İlişkilerim kirli idi. Kursağım haram, omuzlarım vebal yüklü… Mağdur ettiğim mazlumların ahından korkuyorum. Suçum çok! Allah’ın huzurunda nasıl hesap vereceğimi düşündükçe hâlime ağlıyorum. O mağdurlar: “Ya Rab! Hakkımızı istiyoruz bu adamdan” dediklerinde, Allah: “Hak sahibi hakkını helal etmedikçe ben af etmem.” buyurursa hâlim nice olur?” diye kahroluyorum.

Akıllara destur, dillere destan Hz. Yusuf ile Züleyha’nın hikâyesi ibret dolu. Şöhretini, servetini, şehvetinin hevesine kaptıran Züleyha kendi sefası için Yusuf’a cefa çektirmekle kıyametini yaşadı. Ta ki aklını başına alıp servetini, şöhretini, şehvetinin izzetine kullandı. Mahşeri dirilişini yaşadı. Yusuf iffetinin izzetine sahip çıkınca beşikteki çocuk “İsa” olup dile geldi. Yedi düvelin kulağına ilahi adaletin sesini haykırdı. Zalimin zulmü, mazlumun mağduriyeti ilahi kudretin gözünden kaçar mı?

Ahlaki değerler ayaklar altına alınıp ahlaksızlığın alkışlandığı toplumlar kıyametine tasalansın.  Kıyamet birilerinin felaketi, birilerinin de selameti. Kabir azabı herkes için değildir. Bakara suresi, ayet 38’de Allah “…Gösterdiğim yolu takip edenlere korku yoktur.” buyuruyor.  Nahl suresi ayet 107’de ise Allah: “…Şiddetli azap dünya hayatını ahiret nimetlerine tercih ettikleri içindir.” buyuruyor. İnsanın kötülükleri kendisinin felaketidir. İyilikleri de selameti. İşlenen her kötülük kıyametin bir ön alametidir.

Kıyametin büyük alametleri Deccalın çıkması… Deccal şerli, fitneci ve alnında “Kafir-i billah” yazılı bir insan. İsa Peygamberin gökten inmesi... Mehdi’nin gelmesi… Ye’cüc ve Me’cüc denilen küçüklü, büyüklü iki tip insan türü.   Dabbetü’l arz olarak adlandırılan bir büyük hayvanın çıkması ve güneşin batıdan doğması şeklinde rivayet ediliyor. En doğrusunu Allah bilir, diyelim. Detaydan kaçınalım. Ölçüyü koruyup amentü bahsini tartışmayalım. İnsan için amentü bilgisi Allah ve peygamberin bildirdiği kadardır.

.

Hz. Peygamber: “Kâfirin azabı kabirdedir. Doksan dokuz ejderha ona musallat olur.  Ejderha, doksan dokuz başlı yılandır. Bu azap kıyamete kadar sürer.” bu durumu ancak feraset sahipleri anlar. Bihaberler: “Biz hiç bir şey göremiyoruz.” derler. Doksan dokuz başlı doksan dokuz yılanı kişi kabrine kendisi dünyadan götürür. Bu ejderhalar kişinin kendi davranışlarıdır. Necm suresi ayet 29’da Allah: “İnsan için kendi çalıştığından başkası yoktur.” buyuruyor.

Yalan, kin, haset, husumet, gıybet, kibir, hile ve fitne gibi kötü hâller ejderhaların birer başlarıdır. Mezar imanlı, hayâlı ve faydalı insanlara sıkıntı vermekten ar eder. Ölüm, insan için son değil başka bir hayata geçiştir. Ölüm, hayvanlar içindir. Ahiret âleminde insan cennette de, cehenneme de dünyadaki yürüdüğü yoldan gider. Lafın özü cenneti de, cehennemi de kendisi seçer. İlahi tartı ve ölçüde eksiklik olmaz. Herkes hakkına hakkınca kavuşur.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!







Yunus Emre GÜLLÜ - 26 KASIM 2022 / Milli irade