Zamanın birinde iki erkek kardeş aslan yaşamış. Birinin adı Halis diğerinin adı ise Muhlis’imiş. Bu iki yavrunun bir de kız kardeşleri varmış. Gün olmuş, bu yavruların önce babaları, birkaç yıl sonra da anneleri ölmüş.

 Anne aslanın başından iki evlilik geçmiş. Baba aslan ise hayatında tek evlilik yapmış. Anne aslanın önceki evliliğinden iki dişi yavrusu olmuş. Anne aslanın ilk kocası ölünce ikinci evliliğini yapmak zorunda kalmış. Anne aslan ilk kocasını kaybedince iki dişi yavrum ile başımın çaresine bakayım demiş. Etrafa bakmış. Bakınca çevreyi kurtların, çakalların, sırtlanların,  yılanların, tilkilerin, akreplerin, akbabaların ve leş kargalarının sardığını görmüş. Kendisini ve iki dişi yavrusunu bu yırtıcılara yem etmemek için bir aslanla ikinci evliliğine karar vermiş.

Anne aslanın ilerleyen zamanda ikinci evliliğinden iki erkek ve bir de dişi üç yavrusu olmuş. Erkek yavrularından büyük olana Halis, yaşça küçük olana Muhlis adını koymuşlar.

Halis ile Muhlis, yıllar yılı birlikte uyum içerisinde yaşamışlar. Kardeş oldukları hâlde arkadaş gibi de uzun yıllar geçinmişler. Yaşları ilerledikçe birbirlerine olan sevgi ve saygıları gittikçe artmış.

İki kardeş aslandaki sadakati, saygıyı ve sevgiyi bazı hasetler kıskanmışlar. Bozguncular bu iki kardeşin arasını bozmaya çalışsa da Halis ile Muhlis bunların fesatlarına uzun yıllar fırsat vermemişler. Allah’ın Kur’an’da lanetlediği bozgunculuk karakterini kendine yakıştıran bazı münafık ve müzevirler kahırlarından çatladıkça çatlamışlar. Halis ile Muhlis, bu münafık ve müzevirlerin fitne gayretlerinin de farkında olmuşlar.  Ta ki, Halis ile Muhlis’in arasındaki bu uyum babalarının vefatının üçüncü ayına kadar sürmüş. Baba aslan, ölümünden kısa bir süre önce hastalığı sırasında anne aslanı, üç yavrusunu karşısına almış. Dördüne birlikte demiş:

-Gördüğünüz gibi benim hastalığım gittikçe artıyor. Her canlı gibi ben de ölümün dönüşü olmayan yoluna girdiğimi hissediyorum. En iyisini Mevlâ bilir. Bana öyle geliyor ki, ömür yolunun sonuna geldiğimi düşünüyorum. Sağlıklı yaşamım devam etse idi, bu sene harman sonu ben, size mirasımı paylaştıracak idim. Artık zamanım kalmadığını düşünüyorum. Bu nedenle sözlü vasiyetim ile size mirasımı pay edeceğim.

Allah, Kur’an’ın Bakara suresi ayet 180, 181 ve 182’de: “Birinize ölüm geldiği zaman bir mal bırakacaksa babası, anası ve en yakın akrabaları için meşru bir şekilde vasiyet etmek Allah’tan korkan takvalılar için uyulması gereken bir hak olarak üzerlerine yazıldı… Şimdi her kim bunu duyduktan sonra onu değiştirirse vebali sırf değiştirenlerin boynunadır. Şüphe yok ki Allah işitir ve bilir… Her kim de vasiyet edenin bir hata etmesinden veya günaha girmesinden kaygı duyar da tarafların arasını düzeltirse ona vebal yoktur. Şüphesiz Allah çok bağışlayan ve çok acıyandır.” buyuruyor deyip, üç yavrusuna mirasından taşınmaz mal varlığını taksim eder. Anne ile yavru aslanlar bu duruma itiraz etmezler. Anne aslanın nafakası için gerekli olan miktar ayrılır.

Vasiyet demek, tavsiye etmek demektir. Bir vasiyet kötülük tarafında olamaz. Bu tür vasiyetler zulüm olur. Zulmün önüne geçmek bu mabeyinle vasiyete uymaktan daha hayırlıdır. Hatayı düzeltmekte fayda vardır. Varislerin doğru vasiyete uymaları da üzerlerine birer borçtur.

Baba aslan için belirlenen ömür hitam bulur. Hak vaki olur. Baba aslanın defin işleminden bir hafta sonra anne aslan ile üç yavru baba aslanın sağlığında belirlediği şekilde taşınır ve taşınmaz mal varlıklarının taksimatını yaparlar. Resmi muameleyi ikmal ederler. Dedikoduya fırsat vermemek için çevreye duyurmadan aralarında bu durumu gerçekleştirirler. Resmi işlemlerden sonra paylaşım etrafta duyulur. Sessizce paylaşımın sonradan çıkarılan dedikodusu gürültülü şekilde çevrede dalgalandıkça dalgalanır. Bazı münafık ve müzevirler yöreyi dedi kodu panayırı haline getirirler. Devamı var!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!