“Rum basınında çıkan bir yazıda, ‘Girne’nin Türk Çizmesi altında inlediği (!) belirtilmekte ve Sevgili Girne’miz dişlerini sık, işgalcinin malı olma. Elen’i koru, çünkü er geç bizim olacaksın. Barbarlar istese de istemese de yine kavuşacağız. Çünkü tüm Kıbrıs Elen’dir ve Elen kalacaktır’ denmektedir. Bu yazı Rum toplumunun ‘tüm göçmenler yerlerine dönmedikçe barış olamaz’ siyasetinin duygusal açıdan desteklenmesidir. İşte Rum’un siyaseti budur”. 1979

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Son günlerde Maraş konusu gündemde birincil konu olarak sunulmak isteniyor. Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilim cambaza bak denilerek Maraş konusu öne çıkarılıyor. Her iki konu da Kıbrıs Türk’leri ile Türkiye açısından bakıldığında yaşamsal önemdedir. Bu nedenle son dönemde sıklıkla Ulusal Konsey’in kurulması konusunu öne çıkarıyoruz. Özellikle Maraş konusunda ön alma çabasını doğru bulmadığımızı yinelemek istiyoruz. Akıncı, “Maraş konusunu bağımsız olarak görüşme konusu yapılmamalıdır. Bu yönlü bir çalışmanın kime ne yararı olacaktır” diye sormaktadır.

Bu tür yakınmalara fırsat vermemek için Ulusal Konsey’in bir an önce kurulmasında sayılamayacak kadar yarar olduğunun bilinmesi gerektiğini yineliyoruz  Müzakere sürecinin duvara toslaması sonrasında Maraş konusunun ortalıklara atılması karşı tarafın uygulamak istediği salam politikası ile bire bir örtüşmektedir. İki toplum arasında diğer başat uyuşmazlıkların da aynı yöntemle çözülmesini beklemek Godo’yu beklemeye koşut bir yaklaşımdır. Bu nedenle Maraş konusunu diğer uyuşmazlıkların önüne çıkararak çözüm aranması bütünün parçalanması anlamındadır.

Böyle bir çalışmanın BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı “Maraş bütünlüklü çözümün bir parçasıdır” kararına da aykırıdır. Bu nedenle uluslar arası hukuk kurallarını görmezden gelerek ön almaya yönelik çalışma yapmak anlamsızdır.

Bizler kendi aramızda konuyu tartışırken Maraş’ın Belediye Başkanı olduğu savındaki Bay Aleksis Galanos, yapılan tartışmaları Bay Nikos Anastasiyadis’in müzakerelerin yeniden başlamasını engellemek ayrıca “uyuşmazlığın çözüm çabalarını sırtından bıçaklamaktır” diye tanımlıyor. Buna koşut BM’in gözetiminde açılması istenen Mağusa limanının denetimi konusunda net konuşmazken alınmış olan yargı kararlarının aksine Maraş’ın Türk Vakıflarına ait olmadığını savlıyor. Kendi halkına çağrı yaparken de “İsmet İnönü bir zaman ‘bırakın Rum’lar bize çalışsınlar’ demişti. Onu yalancı çıkaralım. Her kesin kendi görüşü olabilir ama birlik olursak başarabiliriz” diyor.

Mendil büyüklüğündeki ülkenin yedeğine takılan Bay Aleksis Çipras, da Ege’de İ-kinci bir çıbanın başının fitilini ateşliyor. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon tartışmaları devam ederken bölgede araştırma yaptırmaya soyunuyor. Doğu Akdeniz’de araştırma yapan yabancı şirketlere Girit’in güney batısındaki bölgede çalışmalar yapmaları için anlaştığını duyuruyor. Amerikan Exxon Mobil – Fransız Total ile Yunan ELPE şirketleri bölgedeki çalışmalarına kısa süre sonra başlayacaklarını belirtiyor.

Yapılan anlaşmaya göre yabancı şirketler %40’ar pay alırken geri kalan kısmını Yunanistan şirketinin alacağı kayıt altına alınıyordu. Anlaşmanın imza töreninde konuşan Bay Çipras, kendi kıta sahanlıklarında yapılacak sondaj çalışmalarına vurgu yaptıktan sonra, “Türkiye’nin tutumundan vazgeçmemesi halinde bunun bedelinin olacağını” söylüyor. Olası bir gerginliğe karşı Yunan Ordusu’nun hazır olduğunu duyuruyor.

Bay Çipras’a Albert Einstein’in ‘Aynı deney yapılarak farklı sonuç beklemek akılsızlıktır’ sözünü anımsatmak gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…