“Biz Rum’un ne düşündüğünü, neye hazırlandığını ve içimizde Türkiye
düşmanlığını niçin ekip geliştirmeye ve yaymaya çalıştığını iyice bilmeliyiz.
Aksi halde gafil avlanacağız.
Rum, barış istemiyor. Savunma hazırlığı adı altında savaşa hazırlanıyor.
Hem de öz kardeşe (!) savaşa barış kardeşlik çağrılarının arkasında yatan
budur. Kanmayalım”. 1979

Dr. Fazıl KÜÇÜK
Genellikle insan doğasında geçmişe özlem duyma olgusu vardır. Akla
gelebilecek her konuya özlem duyuluyor. Aslında geçmişe özlem duyulmasının
yerine özellikle yaşananlardan ders veya derslerin çıkarılması mantıklı
olanıdır. Geleceğe ilişkin planların sağlıklı yapılması güzelliklerin
yaşanmasının da nedeni olacaktır. Geride bıraktığımız yıllarda yaşadığımız
özel mutlulukların dışında dünyamızda yaşananlara özlem duyulmayacaktır.
Hiç kimse savaş ve kavga ortamında yaşamak istemeyecektir.
Ülkemizin coğrafi konumu nedeniyle bugüne değin yaşadıklarımız yeni
yıla taşınıyor. Geride bıraktığımız yılların mirası olarak devrederek gelen
ırkçılık ve buna bağlı olarak yaşanacak olası terör olayları içimizi karatmaya
devam edecektir. Almanya’da Almanya İçin Alternatif Partisi Doğu Alman
kökenlilerden aldığı oylarla ırkçılık olaylarının merkezinde yerini alıyor.
Diğer yandan aynı şekilde ivme kazanma eğiliminde olan Hindistan’daki
Hinduların Müslümanlara karşı başlattıkları saldırılar artarak devam ediyor.
Bu bölgelerde yaşanmaya başlamış olan olayları diğerleri ile birlikte
düşündüğümüzde parlak ve güzel bir geleceğin bizleri beklemediğini özellikle
kaydetmek gerekiyor.
Bunları bir köşeye koyduktan sonra aralarında Türk diplomatlarının da
bulunduğu çok sayıda kişiyi katleden 17 Kasım terör örgütü üyesi Dimitris
Kufodinas’ın tutuklu bulunduğu cezaevinden serbest bırakılması 2018 yılına
damgasını vuracak bir utanç olayıdır.
Neden mi?
Çünkü bu katil aralarında Türkiye’nin Atina işgüderliğinde görevli
diplomatlardan ÇETİN GÖRGÜ ve ÖMER SİPAHİOĞLU’nu araçların
içinde kırmızı ışıkta beklerken katleden kişidir. Aynı saldırıda işgüderlik
Müsteşarı Deniz Bölükbaşı, İdari Ataşe Nilgün Keçeci ve aracı kullanan Adil
Yıldırımı da yaralamıştı. Yunanistan’da yasalar cezaevinde 8 yıl kalan

mahkumlara izin hakkı tanıyor. Cezaevi yönetimince tutuklunun onaylanan
izinlerinde işlediği suçundan dolayı değil cezaevindeki tutumu göz önüne
alınıyormuş. Adalet bu uygulamanın neresindedir diye sormayı bile gereksiz
buluyoruz.
2018 yılının son günlerinde Bay Nikos Anastasiyadis’e bir şeyler olmuş
gibi konuşmaya başladı. Kendisinin de tam olarak algılayamadığını
düşündüğümüz önerilerle ortalıklara çıkıverdi. İki ayrı devlete karşı olduğu
gibi federasyonu da sulandırarak gevşeklik ekleyiverdi. Bu önerileri
ortalıklara atan kişinin kafasının da karışık olduğu anlaşılıyor. Bu nedenle
2019 yılında çözüm için fazla umutlanmamak gerekiyor. Katıldığı bir
toplantıda Kıbrıs Türk’lerinin Rum toplumuna güven duymadığını da
söylüyordu. Arada bir de doğruyu söylerken diğer Rum siyasetçiler ise
çözümden sonra NATO’nun garantörlüğünü gündeme taşıyorlardı.
DİSİ Başkanı Bay Averof Neofidu “Kıbrıs’ta İngiliz üslerinin
bulunuyor olması NATO’nun varlığını teşkil eder. Hepsi de NATO üyesi
olduğuna göre çözümden sonra Birleşik Kıbrıs NATO’ya neden girmesin?
Önerisi Argümanı masaya konulabilir. NATO üyesi olmak Kıbrıs’ın
bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü garanti eder” diyordu.
Alithia ve Filelefteros gazetelerinde yer alan haberlerde Bay Nikos
Anastasiyadis’in Kıbrıs sorununun çözümü durumunda garantilerin NATO
tarafından karşılanması olasılığını tartışma dışında bırakmadığını söylüyordu.
Buna karşın AKEL bu öneriyi NATO garantileri ile NATO’nun Kıbrıs’taki
varlığını öngören bir çözümü asla kabul etmeyeceği konusunda Bay
Anastasiyadis’i uyarıyordu.
Aynı partinin basın sözcüsü Stefanos Stefanu ise, “NATO’nun çözüme
müdahil olması Kıbrıs halkını yeni maceralara ve tehlikelere karşı karşıya
getirdiğini söylüyordu. Bu açıklamaya koşut AKEL, “Anastasiyadis’in Kıbrıs
trajedisi ile 1974 yılındaki çifte cinayetin NATO tarafından planlandığını ve
ileriye götürüldüğü” konusundaki tarihi olayı silerek NATO’yu garantör
olarak koymak istediğini, yani Anastasiyadis’in kurdun kuzuları korumasını
istediğini” savlıyordu. Bu açıklamalardan sonra AKEL’in Kıbrıs’ta çözümü
isteyip istemediği konusuna da açıklık getirmesi gerekiyor.
Görünen köy için bundan böyle yol göstericiye gereksinim olmadığına
göre 2019 yılının da çözüm umutlarının çöpe atılacağı bir yıl olacağı
gerçeğinin kabul edilmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…

11 Ocak 2019 - Ankara -