Kim, ne söylerse söylesin hakikati değiştiremez. Hakikatler, gökyüzünün tepede ve yeryüzünün tabanda duruşları gibi ayan beyan dururlar. İsteyen istediği kadar zorlasın. Kimin gücü yeter hakikati değiştirmeye? Güneşi kim batıdan doğdurabilir ya da doğudan batırabilir? Dileyen dilediği kadar gerçeklerin zıddını iddia etsin. İnsan bir baba ile bir anneden olur. Ne ikinci annesi ve ne de ikinci babası olur. İnsan doğar, yaşar ve ölür. Aksini iddia, ancak iddia sahibini yalancı yapar. Gerçekler, yalanların arkasında görünür durur. Aklı olan kanar mı yalana. El insaf, el vicdan demeyen istediğini söylesin.

Toplumlarda, toplumsal dengeleri sağlayan kişilerin önemini unutmamak lazım… Toplumsal yaşamın kültürel ve sosyolojik bağlarını yapılandıran bu insanların değerlerini küçümsemek toplumsal gaflettir. Faklı kültürler toplumsal zenginliklerdir. Bu zenginliklerin kıymetini bilmek gerek…  Çok yönlü kültürel değerlere sahip insanlar toplumsal uyum ve denge unsurlardır. İçtimai yaşam, zıt yönlü tepelerin durumuna benzer. Tepenin tek yüzünde yaşayıp öbür yüzlerdekilere ön yargılı yaklaşmak düşünsel kısırlıktır. Düşünsel kısırlık tahammülsüzlük nedenidir.

Toplumlar tahammülsüzlük esaretinden kurtulmadıkça kargaşalar son bulmaz. Temsilde hata olmaz. Birisi diğerinin orucunu, diğeri de ötekinin oruçsuzluk nedenini idrak etmedikçe toplumsal saygınlıklar kazanılmaz.Başka anlayışları aşağılamaya kalkışmak husumetten başka bir şey doğurmaz. Yunus Emre: “Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için / Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.” diyor. Kimin yaratılış gayesi yalan söylemek, iftira atmak, kin gütmek, bozgunculuk yapmak, gönül yıkmak? İnsanın yaratılış gayesi Allah’ın adaletince, adilane yaşamaktır. Başkalarına zulüm yapmak değil.

Ramazan ayında bir tanıdık: “Ramazan’da bilumum eş, dost ve daha ötesi tüm hakkın rahmetine kavuşmuş Müslümanların ruhuna bağışlamaküzere hatim yapıyor musun? Yoksa birkaç gün sonra bitecek hatmi şerifimi sana hediye edeyim de, onların ruhlarına bağışla.” dedi.  Bu sözü çok yadırgadım.  Doğrusu, “Kur’an’ı anlamıyla oku. Başkalarına zarar verilmemesi gereken ve başkalarından zarar görülmemesi icap eden ayetlerden doğru dersler çıkar ki, iki dünyanda mamur olsun.” demesini isterdim. Hatim okumak yanlış mı? Asla… Her hâlükârda Kur’an okumak Allah’ın rahmetine ve rızasına sebeptir. Daha etkin kazançlar anlayarak okuyup anlamınca yaşamakta. Kur’an anlayışında,diriyken ölü hâli yaşamamak içinKur’an ölülerden çok dirilere lazım.

Kadir gecesi günü Kur’an’ın Sad suresini okurken 21 ve 22 ’inci ayetlerde Allah, İslam Peygamberinin şahsında tüm Müslümanlara hitapla: “Sana davacıların haberi gelmedi mi? Hani onlar duvarları aşarak mabede girmişlerdi… Davut’un yanına girmişlerdi de Davut onlardan korkmuştu. Onlar: “Korkma, biz davacı iki grubuz. Birimiz, diğerimize haksızlık etmiştir. Aramızda adaletle hükmet. Zulüm yapma ve bizi hak yola ilet” dediler.” buyurmuş. Adalet, her zaman herkes için elzemdir. Çünkü zulüm görenin canı yanar. Adaleti her ihlal bin zulme davettir. Zulmüyle başkasını yakan ilahi gazabın ateşini de kendisi için yakmıştır.

Hz. Davut’a gelen davacılardan: “Biri, bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum... Durum bu iken onu da benden almak için bana baskı yapıyor.“ dedi. Bu iddia üzerine: “Davut dedi ki: “Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak isteyerek sana zulmetmiştir. Ortakların bazıları birbirine haksızlık eder. İman edip iyi işler yapanlar başka. Onlar da pek azdır.” Davut, bizim kendisini imtihan ettiğimizi tez anladı. Rabbinden bağışlanma diledi… Biz de, onu bağışladık… Ona dedik ki: ”Ey Davut! Biz, seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzuna uyma. Nefsin arzusu seni, Allah yolundan saptırır. Allah yolundan sapanların hesap gününü unutmaları şiddetli azaba sebeptir… Biz, iman edip doğru işler yapanları yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar gibi tutmayız… Sana bu Kur’an ayetlerini akıl sahipleri düşünüp ibret alsınlar diye indiriyoruz.” buyurdu.

Kardeş de olsalar insanlar arasındaki menfaat mücadelesi hasımlığa neden olabiliyor. Davut’a gelenler: “…Biz, birbirimizin hukukunu çiğnedik. Aramızda adaletle hükmet. Bizi sıkıntıdan selamete çıkar.” Allah, insanlara örnek bağlamında insan kılığında iki meleği Hz. Davut’a gönderiyor. “Davut, doksan dokuz koyunu olmasına rağmen senin o bir koyununu da ele geçirmek isteyerek sana haksızlık yapmış.” o gelenleri Davut krallığı, krallığının duvarlarını aşıp köşkün balkonuna girilmelerine engel dahi olamamış. Davut, hatasını bu zafiyetle anlamış. Tövbeye gelip aklını başına almış. Allah, Davut’un şahsında bu kıssa ile tüm insanlığa bir ibret dersi vermiş.

Allah: “Ey Davut, biz, seni yeryüzünde bir halife kıldık.” uyarısıyla keyfe göre değil Allah adına adaleti yürütmekle yaratılışın gayesine uygun davranış emrediyor. Şaşırıp Allah yolundan sapanlar hükümlerini kendi heva-ü ve hevesine göre verenlerin zararı başta kendilerinedir.  Dünya mülk ve saltanatı kalıcı olsaydı rüzgârlar emrinde olan Süleyman’a kalırdı. Kur’an, sadece ölülere değil esasta dirilere lazımdır.Kur’an emirlerinde maksat insana iki dünyayı huzur, güven ve mutluluğu yaşatmaktır. Gerçekler gizlendiğinde maalesef birileri zulme uğrar. Yanlışlar yalan… Yalanlar yanlıştır. Yalanlara ve yanlışlara aldananlar iki dünyasını da berbat etmiş insanlardır.

Müşrikler, Hz. Peygamberi amcası Ebu Talip’e şikâyete gelirler. Ebu talip hasta yatağındadır. Gelenler arasında Ebu Cehil’ de vardır. “Ya Ebu Talip, yeğenin Muhammed bizim ilahlarımıza hakaret ediyor. Söyle, kendine hâkim olsun. Yoksa biz yapacağımızı biliriz.” bu iddia üzerine Ebu Talip, Hz. Peygamberi çağırtır. Peygamber gelince Ebu talip: “Bu adamlar, yeğenin tanrılarımıza hakaret ediyor.” diyorlar. Hz. Peygamber: “Ben, onlara çok şey değil bir şey söylüyorum. Onu yapsınlar yeter.” dediğinde, o bir şeyi söyle hemen yapalım.” diyorlar. Hz. Peygamber: “O halde, La ilahe illallah Muhammed Rasülallah!” deyin, buyurduğunda, “Biz, onu diyemeyiz.” diyorlar. Ne hazin ki, birilerinin doğru zannettikleri yanlışlar hayatın gerçekleriyle çelişiyor. Doğru zannedilen yanlışlar ilerleyen zamanda sahibinin başına dert olur.

Toplumsal huzurun sağlanmasında çok şey değil bir şey gereklidir. O da, dürüstlük... Kur’an bozgunculuktan, gafletten, dalaletten, cehaletten, ataletten ve zulmetten kaçınmayı… Akil, adil, arif, abit ve alicenaplığı emrediyor.  Mevlana: “Ya göründüğün gibi ya da olduğun gibi görün.” dediği şekliyle dürüst olunmalı ki, herkes tanıdığını doğru tanımalı. Yaratılış gayesine uygun yaşayan âlemin örnek insanıdır.  Akil insan özü ne ise sözü o olandır.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ - 05 NİSAN 2022 / Milli irade