Şener Şen’in bir filmi vardı : Banker Bilo…
Bu filmin en çarpıcı repliği de buydu:
“Yaptım, yaptım ama bir sor niye yaptım?”
Ahlak anlayışı hiç olmayan…
Kişisel çıkarları ve kendisi dışında hiç gayesi olmayan…
En yakınlarına en büyük kazıkları atan…
Ahlaksızlığın yanında yüzsüzlük ve arsızlıkta zirve olan karakter Maho…
O günlerde gülerek seyrettik…
Bu repliği herkes sakız etti…
Ama bugün anladım ki o bir komedi filmi değil futuristik bir Türkiye belgeseli imiş…
Maho değil eko de ve devam et…
Filmin sonu ne olur?…
Değişmez…
Finalde dün kazık attıkları…
Bugün ona aynı kazığı atarlar ve eko arkasına baka baka yokluğa doğru gider…
Onlara bunu öğreten bizzat eko, pardon Maho idi zaten…
Öyle değil mi?…
Bugün yazı kıssadan hisse değil, kısadan hisse…
AZ DA SAĞLIK…
Modern tıbbın son senelerde hızla büyüyen meselelerinden biri de “aşırı teşhis” veya “gereksiz teşhis” isimleriyle bilinen “overdiagnosis”…
Bu tabirlerle bir insana yaşadığı sürece hiçbir zarar vermeyecek bir hastalığın teşhis edilmesi anlaşılıyor…
Aşırı teşhis sonucu nur topu gibi bir hastalığınız oluyor; hem hasta damgası yiyerek huzursunuz kaçıyor ve hem de sürekli takip ve kontrol altına girmeniz gerekiyor…
Takip için yapılan tomografi, MR, anjiyo, endoskopi gibi tıbbi tetkiklerin de kendine mahsus riskleri var ama asıl tehlikeli olan aşırı teşhisin devamında gelen “overtreatment” yani “aşırı tedavi”…
Aşırı tedavi, hiçbir faydası olmayacak olan ilaç, ışın veya cerrahi girişimlere maruz kalınması manasına geliyor…
Hele de teşhis kanser ise uygulanacak kemoterapi, radyoterapi ve ameliyatların ölüme kadar giden komplikasyonlara hazır olmak gerekiyor…
-Prof. Dr. Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA
ESKİLERDEN…
Belediye otobüslerinde, şehiriçi dolmuşlarda, hastane koridorlarında ve hatta poliklinik odalarında sigara içilirdi…
Düşünmek bile kabus gibi…