Talût ile Calût, karşılıklı savaşmış iki düşman hükümdar. Biri mazlum, diğeri zalim... Savaşlar veya kavgalar iki türlüdür. Biri zorbaların saldırısı… Diğeri,mazlumların savunması... Bir başka ifadeyle kötülere karşı iyilerin karşı duruşu...Zorbaların saldırısı bozgunculuğa yönelik savaş veya kavgalardır. Yaradan,her şeyi zıddı ile kaim yaratmış. İyiliğin karşılığı kötülüğü… Kötülerin karşıtı iyilerin varlığı gibi... İşin garabeti, kötülerin iyilere galebe çalması ve kötülüğün yayılmasıdır.

Darlıkta ümitsizliğe kapılan, varlıkta azıtan felaketini beklesin. İnsanın beklenti ve umutları olur. Kur’an da geçen Talût İle Calût’un savaşı... Hz. Musa’dan sonra Mısır ile Filistin arasında yerleşik Amâlika halkı Calût adlı zorba hükümdarları ile komşuları İsrailoğullarının vatanlarını işgal etmişler. Pek çoğunu yurtlarından sürüp çıkarmışlar. Pek çok kişiyi öldürmüşler. Binlercesini esir almışlar. Yurtlarında kalanları da ağır vergilere bağlamışlar.  Kadınları kocalarından, kocalarını kadınlarından, ataları evlâtlarından, evlatları atalarından ayırıp mazlumları mağdur bırakmışlar.

İsrailoğullarının Tevrat ile tabut dedikleri sandık onların inancına göre mukaddes emanet bilinip Hıristiyanların “Haç” ı gibi saygın tutuluyormuş. Hz. Musa’dan sonra İsrailoğulları sapıtmışlar. Fitne fesatla birbirine düşmüşler. Allah’ da, onlara,Amâlikalıları musallat etmiş. Amalika halkı ve hükümdarı Calût, onlara belâ olmuşlar. Tevrat ve tabutu ellerinden almışlar. Tabutu götürüp insan pisliklerinin olduğu helâ denilen yere atmışlar. Azıtanların bir kısmı sadığın yanında abdest bozmuşlar. Amelika halkı,hak ve sınır tanımaz olunca üzerlerine belalar yağmış. Küfür ehli: “Kim o tabut yanında pislemişse hemoroit hastalığına tutuldu.Beş şehir yok oldu. Başımıza belalar böyle geldi.” demişler.

Calût ve halkının zulmüyle inleyen İsrailoğulları kurtuluş için dua edip yeni arayışlara girişmişler. Allah’tan bir peygamber ile akıllı bir hükümdar istemişler. Allah,onlara Talût isimli bir hükümdar nasip etmiş. Talût askerleriyle, Calût ve ordusunun zulmüne karşı harekete geçmiş. Bir nehri geçerken askerleri nehir suyundan içmek istemişler. Talût, onlara: “Allah, sizi bu nehirle imtihan edecektir. Bir avuç suyla yetinin.” diye uyarmış. O sudan bir avuç alıp içenler suya kanmışlar. Başkalarının hakkını düşünmeyen açgözlüler bir türlü suya kanmamışlar. Suya kanmak bilmeden su içenlerin dudakları mosmor kesilmiş.

Talût ile askerlerinden pek azı ırmağı geçince, daha önce savaş kışkırtıcılığı yapıp geride kalanlar sözlerinden dönmüşler ve “bugün bizim, Calût’la savaşacak hâlimiz yok.” demişler. Öbürleri nehri geçince çok geçmeden suya kanmayanlar ölmüşler. Nehri geçen Talût’un askerleri, Calût ve ordusuyla karşılaşınca: “Allah’ın izniyle büyük topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı sağlam bastır ve şu zalim kavme karşı bize yardım et!” demişler ve onları bozguna uğratmışlar.  Davut da, Calut’u öldürmüş. Allah’ın birilerini, diğerleriyle savması olmasaydı yeryüzünde düzen kalmazdı. Zalimleri, mazlumlar durdurmaya çalışmasalar sınırlar ve ölçüler bozulur dünya yaşanmaz olurdu.

Yunus suresinde: “Allah, zulm etmez. Zalimler insanlardandır. Allah dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi iman ederlerdi. Hâl bu iken sen mi, mümin olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?” buyuruyor. Allah, Maide suresinde: “Hakkın dışına çıkıp dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, başkalarını da saptırmışlar gibi yoldan çıkanlara uymayın. Kötülükten birbirini vazgeçirmeyip kötülüğe daldılar.” buyurdu. Peygamberler, tabi olanlarına mal veya para gibi servet bırakmazlar. Onların mirası ilim ve güzel ahlaktır, nasiplenmesini bilene ne mutlu!

Mağdurun ahı Allah’ın öfkesini kabartır. Hiç kimse, mağdura dil uzatmasın. Hakkına da tecavüzeyeltenmesin. Mazlumun, mağdurun duasından çekinmek lazım… Bilinsin ki, Allah’ın gazabı şiddetlidir. Müslüman: “Allah’ım, mazlum benden zarar görüp mağdur duruma düşmesin!” diye de dua etmeli. Dua, Allah’ın öfkesini yatıştırır. Merhametini celp eder. Müslüman, sözünde durur. Vefasız olmaz. Kendisini kötülükle andıracak işler yapmaz. İnsanın en önemli kulluk görevi vakarlı ve vefalı yaşamaktır.

Mevla, duaların kabul edileceğini vaat ediyor. Hz. Peygamber üç kesimin duası kabul olur, buyurmuş. Birincisi anne ve babanın… İkincisi misafirlerin… Üçüncüsü mağdurların…Bu insanların duasını alanlara ne mutlu! Misafir, mazlum ve mağdurdur. İnsanlar da,Allah’ın yeryüzündeki misafirleridir. Mağdurun alın terine, göz nuruna, el emeğine tecavüz edeni Allah af eder mi? El emeği, göz nuru ve alın teriyle mücadele eden mağdura çelme atan Allah’ın azabından nasıl kurtulur?

Allah duada usulü, Fatiha suresinde bildiriyor: Allah duaya, âlemlerin Rabbi olduğunun bilinip hamd ve şükürle başlanmasını istiyor. Rahman, rahim ve hesap gününün sahibi oluşuna iman ile ibadetin sadece kendisine yapılmasını,yardımın da kendinden istenmesine dikkat çekiyor. Duada isteklerin doğruluk, dürüstlük çerçevesinde olmasıyla sapık istekler olmaması hususunda uyarıyor. Bakara suresindeki duada da: “Allah’tan bağışlanma dileyin. Allah’ı çok anın. Rabbimiz vereceğini bize dünyada ver diyenlerin ahirette nasipleri yoktur. Bize dünya ve ahirette iyilik ver. Ateş azabından koru diyenlere nasip vardır.” işaretini doğru anlamak lazım.

Hz. İbrahim, Kâbe’yi imar ederken: “Ey Rabbimiz hakkıyla bilensin. Hakkıyla işitensin. Bizi, sana teslim olmuş kimseler kıl… Bize ibadetin yer ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Bu şehri güvenli kıl. Halkını rızıklandır.” diye dua etmiş. Eyüp Peygamber: “Sen merhametlilerin merhametlisisin, ben derde uğradım.” diyerek niyazda bulunmuş. Hz. Yunus:“Seni eksikliklerden tenzih ederim. Senden gayri hiçbir ilah yoktur. Ben, nefsine zulmedenlerden oldum.” demiş. Hz. Zekeriya: “Rabbim, beni yalnız bırakma, sen vasilerin en hayırlısısın.” diye, dua da bulunmuş. Hz. Şuayp: “Başarım ancak Allah’ın yardımıyladır. Ben yalnız ona yöneliyor ve yardımı ondan diliyorum.” dileğiyle hâlini arz etmiş. Hz. Musa: “Rabbim! Gönlüme genişlik ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimdeki müşkülü çöz ki, sözümü anlasınlar.” duasını yapmış. Peygamberlerin bu örnek dualarını aklın kulağını açıp iyi dinlemeli. Mazlum ve mağdurların sesine kulak tıkayıp zalimlerin zulmüne göz yummamalı… Allah’ın herkesi iyilik ve kötülükle gücü nispetinde sorumlu tutacağı unutulmasın!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ - 17 ŞUBAT 2022 - Milli irade