Düne Kadın hiddetle oğlu vicdaniye dedi: -Oğlum Vicdani, senin eline üç beş kuruş para geçince sen iyice şımarmışsın! Sakın şımarıklardan olma! Şımarıklığın sonu azgınlıktır. Azgınlığın sonu felakettir. Allah, azgınların burnuna bir gün mutlaka vurur. Kardeşin Osman’a da söyle, kardeşiniz İsmet’i o umutsuz sevdadan vaz geçirin! Allah’tan hayırlısını isteyelim! Hani senin karın nerede? Çocukların nerede? Sen, niçin yalınız geldin? Onlar niçin seninle birlikte bizi ziyarete gelmediler? Hanımın ve çocukların niçin bizi ziyaret etmiyorlar? Gelinimizi ve torunlarımızı görmek bizim hakkımız değil mi? Onları getiremedin değil mi? Tabi getiremezsin oğlum! “Çayır kuşu çayıra, bayır kuşu bayıra” diyenler boşuna dememişler. Hanımına söyle; günün birinde onun da gelinleri olacak! Torunları olacak! Oğlum, bu işler parayla değil sırayla! Bizim gibi yollara baktıkça neyin ne olduğunu o zaman anlarsınız! Ben, değil evlatlarıma hiç kimseye beddua etmem. Beddua demek, kötü dua demektir. Beddua ile kötülük istenir. Bir insan, bir başkasının kötülüğünü nasıl ister? Oğlum, ne olursa olsun milli ve manevi değerlerinize sahip çıkın! Korkarım insanlar, insani değerlerini yitirmezler. Umarım, gönüllerindeki insan sevgisini ve komşu değerini unutmazlar. Ben, bu kötü gidişatı hiç beğenmiyorum. Köylerden kentlere göç başladı. İnsanlar, köy yaşamından uzaklaştıkça örf adetlerden de uzaklaşmalar başladı. Gittikçe aile bağları zayıflıyor. İnsanlar, hayatı yalınız yaşamaya çalışıyorlar. İnsanlar adaletten uzaklaştıkça, itibardan da uzaklaşırlar. Adalet nedir, bilir misin? Adalet, Allah’ın insanların huzur içinde yaşamaları için evrende kurduğu dengedir. O denge bozulunca ne huzur kalır ve ne de insani değerler. Bütün değerler yok olur gider. Adaletin dengesi bozulunca herkes ilgisi nispetinde zarar görür. Adalet kıldan ince, kılıçtan keskin bir sistemdir. Adaletin dengesi bozulunca, adalet terazisinin dengesi doğruları yanlış, yanlışları doğru gösterir. Oğlum, ölmekten korkmayın. Kötülük yapmaktan korkun! Aile bağları toplumsal huzurun, barışın ve uzlaşının çok önemli kıstasıdır. Temel değerlerimizi yitirmekten korkuyorum. İnsanlık gittikçe evrensel değerlerden uzaklaşıyor. İsmet’i evlendireceğimiz kız aklı başında olsun! Hâldaş olsun! Hâlden anlayan olsun! Görgülü, bilgili ve becerikli olsun! Sırdaş olsun! Milli ve manevi değerlerine bağlı olsun! Görgülü ve hâlden anlayan olmadıktan sonra zengin de olsa onun değeri on kuruş etmez! Her şey para demek değildir. Bazı değerler paradan ve maddiyattan önce gelir! Para ile satın alınamayacak değerler vardır. Para ile satın alınamayacak değerlerin ölümü insanlığın ölümü demektir. Oğlum! O kızdan, bizim oğlana avrat olmaz! Değer yargılarımız arasında karlı dağlar kadar fark var. Evlilik, ortak değerleri karşılıklı saygı ve sevgi ile paylaşmak demektir. Kuzum, sevgi vardır insanı cennete götürür. Sevgi vardır, insanı cehenneme sokar. Sevgi vardır, gül tanesi gibidir. Sevgi vardır, ateş topu gibidir. Külkedisinin abisi Vicdani, annesinden yüz bulamayınca şehre geri döner. Kardeşi Külkedisi İsmet’e der: -Bizim oğlan, sen bu sevdadan vaz geç. Değirmencinin kızı ile evlenmene annem izin vermiyor. Sen, kendine bir başkasını bul! Annem, beni çok fena haşladı. Zaten pavyonda çalıştığım için bana kızıyordu. Hanım ve çocuklar yanlarına gitmedikçe annemin bana olan öfkesi epeyce kabarmış. Senin, Suna meselesini anneme söyleyince bana olan öfkesi daha da arttı. Beni, şiddetli bir şekilde haşladı. Ben bu işte yokum! En iyisi sen bu sevdadan vaz geç! Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!