Siyaset sahnesi, bazen bir tiyatro perdesi gibi açılır ve sahneye çıkan aktörlerin maskeleri birer birer düşer.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in son dönemde sergilediği üslup, tam da bu maskelerin en çıplak haliyle gözler önüne serildiği bir manzara.

Özellikle Ümraniye mitinginde sarf ettiği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik “Bundan sonra, etrafındakine, talimat verdiğine, bizimle uğraşan itine, köpeğine sahip çık” sözleri, sadece bir anlık öfke patlaması değil; yıllardır biriken bir kin ve düşmanlığın stratejik bir dışavurumu.

Bu üslup, tesadüfi bir hata değil, CHP tabanını Erdoğan karşıtlığında konsolide etmek için bilinçli bir araç.

Gelin, bu tabloyu biraz açalım.

Öncelikle, Özel’in üslubunu anlamak için geriye bir bakış atmak şart.

CHP’nin geleneksel muhalefet stratejisi, ideolojik eleştirilerden ziyade, kişisel saldırılara kaymış durumda.

Özel, Erdoğan’ı “kumpasçı, darbeci, milli irade hırsızı, siyasi yankesici” diye niteleyerek, bir nevi şeytanlaştırma ritüeli icra ediyor. Bu ifadeler, miting meydanlarında alkış toplamak için biçilmiş kaftan.

Neden mi?

Çünkü CHP tabanı, yıllardır “Erdoğanizm” diye kodladığı bir düşman imgesi etrafında kenetlenmiş.

Özel’in bu üslubu, o imgeyi besliyor; Erdoğan’ı sadece bir siyasi rakip değil, adeta bir “düşman ulus” figürüne dönüştürüyor.

Hatırlayın, Nisan 2025’te “Erdoğan hazımsızdır, darbecidir, cuntacıdır” diye haykırdığı anı.

Bu, bir liderin eleştirisi değil; tabanı mobilize etmek için kullanılan bir propaganda hamlesi.

Peki, bu üslubun amacı ne?..

Tam da burada, Erdoğan düşmanlığında konsolidasyon stratejisi devreye giriyor…

CHP, yerel seçimlerdeki kısmi başarılarını (ki bunlar bile tartışmalı) ulusal bir zafer havasına dönüştürmekte zorlanıyor…

Ekonomik krizler, yargı süreçleri ve dış politika gibi somut meselelerde iktidarı köşeye sıkıştırmak yerine, Özel kişisel hakaretlere sığınıyor…

Neden?..

Çünkü düşmanlık, ideolojiden daha güçlü bir yapıştırıcı…

Tabanı, “biz ve onlar” ikiliğinde birleşiyor: “Onlar” Erdoğan ve “cuntacı” çevresi, “biz” ise mağdur CHP’liler…

Bu dil, CHP içindeki farklı fraksiyonları (Kılıçdaroğlu kalıntılarından İmamoğlu taraftarlarına) birleştiriyor; hepsini ortak bir nefret odağında buluşturuyor…

Sonuç?..

Taban konsolide oluyor, ama siyaset seviyesi yerlerde sürünüyor…

Bu strateji, elbette bedelsiz değil…

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Özel hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlarından resen soruşturma başlatması, tam da bu üslubun yargısal faturasını gösteriyor…

AK Parti cephesinden gelen tepkiler de cabası: Ömer Çelik’in “siyasi saldırganlık” nitelemesi, Cevdet Yılmaz’ın “devlet adabına yüz çevirme” uyarısı, hepsi Özel’in bu yolunun sürdürülemez olduğunu haykırıyor.

Ama Özel için bu, bir bedel değil; tam tersine, mağduriyet kartı…

Tabanı, “Bizi susturmaya çalışıyorlar” diye daha da kenetleniyor…

Klasik bir döngü: Hakaret et, tepki al, konsolidasyon yap….

Öte yandan, bu üslup CHP’yi nereye götürüyor?..

Siyaseti sokak kavgasına indirgeyen bir liderlik, uzun vadede erozyona uğrar…

Erdoğan’a “itine, köpeğine sahip çık” diye seslenmek, ne yargı mensuplarını ne de milleti ikna eder; sadece kutuplaşmayı derinleştirir…

CHP tabanı, bu düşmanlıkta birleşse de, geniş kitleler bu seviyeyi yetersiz buluyor.

Hatırlayın, Enver Aysever’in bile Özel’e “siyaset bilmiyor, kör cahil” demesi gibi eleştiriler….

Solun içinden bile bu sesler yükseliyorsa, sorun derin.

Sonuç olarak, Özgür Özel’in üslubu bir taktik değil, bir tuzak…

Erdoğan düşmanlığında tabanı konsolide etmek için kullanılan bu dil, CHP’yi kısa vadeli alkışlara mahkum ediyor; ama uzun vadede yalnızlaştırıyor…

Siyaset, hakaretle değil, fikirle kazanılır…

Özel, bu yoldan dönerse belki bir şans yakalar; yoksa, tarih onun üslubunu da bir “hezeyan” olarak kaydeder…

Millet ise, bu tiyatrodan sıkılmış, gerçek çözümlere hasret bekliyor….

AZ DA SAĞLIK…

Her bir tablet antibiyotik bağırsak mikrobiotanıza atılan bir bombadır.

Araştırmalara göre;

"Reçetelenen antibiyotiklerin %50'si uygunsuz"…

"Reçete edilen antibiyotiklerin en az %30'u gereksiz"…

Sadece ABD'de, yılda 270 milyon antibiyotik reçeteleniyor…

Dünya çapında 70 Milyar…

Daha fazla antibiyotik direnci ve başta kolon kanseri olmak üzere daha uzun vadeli olumsuz kronik sağlık sorunları yaratıyor…

NE DEMİŞ?..

Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır.

-Franklin D. Roosevelt