Meyve ve sebzelerin tamamını sıkarak tüketmek, bazı besin maddelerinin kaybına yol açabilir. Bu kayıplardan biri de diyet lifi olup, meyve sularında genellikle bulunmaz. Sıkma işlemi sırasında meyvedeki şeker serbest hale gelir ve bu, meyve suyunun yüksek şeker içeriğine sahip olmasına neden olur. Aynı zamanda lifin yok olması, şekerin kana daha hızlı karışmasına yol açar.

Bu durum, kan şekerinde ani yükselmelere ve lif eksikliğine bağlı olarak açlık hissi ve aşermeleri tetikleyebilir. Uzmanlar, fruktozun sıvı formda tüketilmesinin karaciğeri etkileyebileceğini ve beynin hâlâ aç olunduğunu düşünmesine neden olarak iştahı artırabileceğini belirtmektedir.

Meyve detoksu yapan bireyler genellikle kısa vadede kilo verir. Bunun nedeni, bu tür diyetlerin yağ ve protein alımını kısıtlaması ve genel kalori alımını azaltmasıdır. Ancak, kişi normal beslenme düzenine döndüğünde bu kilo kaybı genellikle kalıcı olmaz. Kayıp miktarı bireysel faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

Bazı araştırmalar, üç gün süren kısa süreli meyve detokslarının bağırsak mikrobiyotasını olumlu etkileyebileceğini ve bu sayede kilo kontrolüne katkı sağlayabileceğini öne sürmektedir. Çünkü bağırsaktaki bakteri dengesi, vücut ağırlığı üzerinde etkili olabilir.

Çiğ meyve ve sebzeler, C vitamini ve beta-karoten gibi cilt sağlığı için faydalı besin maddeleri açısından zengindir. Ancak A, E ve K gibi yağda çözünen vitaminlerin vücutta emilebilmesi için yağ tüketimi gereklidir. Meyve detokslarında genellikle yağ bulunmadığından, bu vitaminlerin emilimi sınırlı olabilir.

Cildin sağlıklı ve genç kalabilmesi için ayrıca protein ve omega-3 gibi çoklu doymamış yağ asitleri de gereklidir. Bu besinler, meyve detokslarında genellikle eksik kalmaktadır. Beslenme alışkanlıklarındaki değişimlere paralel olarak ruh halinin iyileştiğine dair bireysel bildirimler vardır. Ancak bu etki, işlenmiş gıdaların, rafine şekerin, alkol ve kafeinin tüketiminin azaltılmasıyla ilişkili olabilir.

Meyve detoksunun sağlık açısından üstün bir yöntem olduğunu destekleyen bilimsel kanıtlar sınırlıdır. Bu tür bir diyeti birkaç günden uzun süre sürdürmek, besin eksikliklerine ve dolayısıyla sağlık sorunlarına neden olabilir.

Meyve ve sebzeler, dengeli bir diyetin temel parçalarıdır ve günlük en az beş porsiyon tüketilmesi önerilir. Ancak şekersiz meyve suyu, lif içermediğinden bu beş porsiyonun yalnızca birini karşılar.

Vücudun karaciğer, böbrekler, akciğerler, bağırsaklar ve deri gibi organlar aracılığıyla kendi doğal detoks sistemine sahip olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle, vücudu arındırmak için özel bir meyve detoksuna ihtiyaç yoktur.

Kısa süreli bir meyve detoksu uygulanacaksa, taze ve organik ürünlerle evde hazırlanmış sebze ağırlıklı meyve suları tercih edilmelidir. Sıkım işlemi yalnızca ihtiyaç duyulan miktarda yapılmalı, posanın bir kısmı geri eklenerek lif ve fitobesinler korunmalıdır. Kullanılan meyve ve sebze çeşitliliği, besin alımını artırmak açısından önemlidir.

Meyve detoksları kilo verdirir mi?

Bilim insanlarının yaptığı araştırmalar meyve suyu ve "detoks" diyetlerinin düşük kalori alımı nedeniyle başlangıçta kilo kaybına neden olabileceğini, ancak kişi normal beslenme düzenine döndüğünde kilo almaya yol açma eğiliminde olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Meyve detokslarının zararları neler?

Detoks diyeti ya da detoks temizliği, genellikle hızlı kilo kaybı, toksinlerin vücuttan atılması ve metabolizmanın hızlandırılması gibi vaatlerle öne çıkar. Ancak bu tür diyetler, çoğu zaman bilimsel temelden yoksundur ve sağlığa ciddi zararlar verebilir. Detoks diyetleri, kısa vadeli çözümler sunsa da uzun vadede etkisiz ve hatta tehlikeli olabilir. İşte bu diyetlerin yol açabileceği bazı sağlık sorunları:

Vitamin eksikliği

Yiyecek alımının kısıtlanması, vücudun ihtiyaç duyduğu temel vitamin ve minerallerin yetersiz alınmasına yol açar. Bu durum baş ağrısı, baş dönmesi ve enerji düşüklüğü gibi çeşitli olumsuz belirtilerle kendini gösterebilir.

Anemi

Detoks programları, demir açısından zengin gıdaların tüketimini kısıtladığı için anemiye (kansızlık) yol açabilir. Özellikle kırmızı et gibi kaynaklardan mahrum kalmak, kandaki kırmızı hücre üretimini olumsuz etkiler.

Kas kaybı

Aşırı kısıtlayıcı diyetler, vücudu açlık moduna sokar. Bu durumda yağ depoları korunurken, enerji ihtiyacını karşılamak için kas dokuları parçalanmaya başlar.

Çarpıntı

Elektrolit dengesizlikleri, kalp ritminde düzensizliklere (aritmi) ve çarpıntıya neden olabilir. Bu tür diyetler özellikle potasyum, sodyum gibi önemli minerallerin eksikliğine yol açabilir.

Sindirim sistemi sorunları

Protein, çinko ve bazı vitaminlerin eksikliği, bağırsak fonksiyonlarını olumsuz etkileyerek karın ağrısı, şişkinlik, ishal ve sıvı kaybına neden olabilir.

Zayıflayan bağışıklık sistemi

Yeterli kalori ve besin alınmadığında bağışıklık sistemi zayıflar. Bu da vücudu enfeksiyon, hastalık ve diğer dış etkenlere karşı savunmasız hale getirir.

Kaynak: Bülten