Eskişehir’in yıllardır konuşulan ama bir türlü çözülemeyen meselelerinden biri maalesef Küçük Sanayi Sitesi’nin durumu. Şehrin üretim damarlarından biri olan bu bölgenin çökmesine, çukurdan geçilmez hale gelmesine, esnafın her gün aynı çileyi çekmesine artık kimsenin tahammülü kalmadı. Bir kentin ekonomisini sırtlayan, istihdam yaratan, çırak yetiştiren, usta yetiştiren bir alanın bu halde bırakılması gerçekten kabul edilir değil.
Biliyorsunuz, Odunpazarı Belediyesi’nin talebiyle “Afet Riskli Alan” ilan edilen ve dönüşüm yetkisi bakanlığa devredilen Küçük Sanayi Çarşısı’nda sorunlar yıllardır birikiyor. Fakat son dönemde yaşananlar bardağı taşırmış durumda. Esnaf artık sözün tükendiğini, sabrın bittiğini açıkça söylüyor. Çünkü bu bölgede iş yapmaya çalışan herkes, günün sonunda dükkânından çok çukurlarla mücadele ediyor. Sanayinin sokaklarına giren vatandaş da mağdur, orada işini sürdüren esnaf da.
Çukurların boyutu öyle ufak tefek değil… Esnafın anlattığına göre bazıları o kadar derin ki, bir araç hızla girerse maddi hasar kaçınılmaz. Hal böyle olunca sürücüler çukurlara düşmemek için zikzak çize çize ilerliyor. Ziyarete gelmek isteyen müşteriler sanayiye girmekten çekinir hale gelmiş. Düşünün; tamircinin müşterisi, oto yıkamacının müşterisi, kaportacının müşterisi bozuk yol yüzünden geri dönüyor. Bu zarar, sadece o dükkânın değil, bütün bölgenin zararıdır.
Esnaf artık kendi imkânlarıyla çözüm üretmeye çalışıyor. Eski döşeme kılıflarını, paspasları çukurların üzerine koyarak yolu kendi kendine kapatıyor. Sokak ortasına serilen paspaslar… Gerçekten Eskişehir’e yakışan bir görüntü mü bu? Çağdaş, gelişmiş, konforuyla övündüğümüz bir şehirde bu sahneleri görmememiz gerekir. Ama gelin görün ki insanlar her sabah işe başlamadan önce “Bugün hangi çukuru nasıl kapatalım?” diye düşünmek zorunda kalıyor.
Akif Şahin isimli esnaf, “Biz burada rezillik çekiyoruz” diyerek isyan ediyor. Hem Tornacılar Odası’nın hem Odunpazarı Belediyesi’nin hem de Büyükşehir Belediyesi’nin durumu gördüğünü söyleyip, buna rağmen adım atılmadığını ifade ediyor. Yürüyen vatandaşların üzerine su sıçradığını, sürekli tartışmalar yaşandığını, kendilerinden ruhsat ve aidat istendiğini ama hizmetin gelmediğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Artık Cumhurbaşkanı’na kadar seslerini duyurmaya çalıştıklarını söylemeleri de bu çaresizliğin en açık göstergesi.
Bir diğer esnaf, Mehmet Ali Orakçı da “Para veriyoruz, hizmet alamıyoruz” diyerek sorunun başka bir boyutuna dikkat çekiyor. Katı atık ücreti ödüyorlar, odaya aidat ödüyorlar, belediyelere vergilerini ödüyorlar ama karşılığında bir süpürge bile görmediklerini anlatıyor. Çöp tenekesi eksikliklerinden sokakların toplanmamasına kadar birçok ayrıntıyı ayrı ayrı dile getiriyor. Hatta öyle ki sokaktan geçen bir aracın lastiğine cıvata batıp patladığı örnekleri bile yaşanmış.
Röportaj yapılırken gazetecilere ve esnafa çukurdan taşan suyun fışkırması ise bu sorunun artık simgesi haline gelen bir an oldu. Biriken çamurlu suya hızla giren araç, orada konuşmaya çalışan insanların üzerine litrelerce su fırlatıyor. Kameraya yansıyan o görüntü aslında tek başına her şeyi anlatıyor.