Kıyam, namazda ayakta duruş demektir. Kıyamda duruş namazın farzıdır. Sağa, sola, öne veya arakaya eğilip bükülmeden kıyamda dimdik duruş namazın vaciplerindendir. Kıyamda elleri bağlamak namazın sünnetindendir. Kıraat ise, namazın kıyamında Kur’an’dan bir bölüm okumaktır. Namazda, Kur’an’dan bir bölüm okumak farzdır. Namazın her kıyamında Fatiha suresini okumak vaciptir. Namazda kıyam ve kıraatten maksat Allah’a teslim olmak ve Allah’ın rızasına ermektir. 

Allah’ın rahmetine girmek isteyen Allah’tan başkasına niye ibadet etsin ki? Allah’ın yardımı kendisine ulaşan kişi, Allah’tan başkasından neden korksun?

Kişi, namazın kıyam ve kıraatinde:

-Allah’ım, ben bedenimle, malımla, hem malım ve hem bedenimle ancak Sana ibadet ettim. Tek gayem, Senin rızana kavuşmak içindi, dediğinde; Allah’ın lütfu kişiye erişirse kişi kurtuluşa erecektir. Allah’ın azabından kurtulan cennet ile mükâfatlanır. İmtihanı kaybeden, cehennem azabıyla azaplanır.

Namazın bütün kıyamlarında, Fatiha suresini okumak vaciptir. Fatiha, okunmayan kıyamların kıraati eksik olur. Namazın kıraatinde Fatiha okunmadığında vacip terk edilmiş olur. Fatiha okunmayan kıyamın kıraatinden dolayı namaz eksik olmuş olur. Namazın her kıyamında Fatiha okumak vaciptir. Vacibin terkinde sehiv secdesi yapmak icap eder. Sehiv secdesinin hükmü de vaciptir.

Namazda Fatiha’nın okunmasının önemi: Fatiha’da, Allah ile kulu arasında karşılıklı konuşmalar vardır. Allah, bir kutsi hadiste: 

            -Namazı, kulum ile kendi aramda ikiye böldüm. Kulum namazda benden ne dilerse verilsin, buyuruyor.

Namazda, Fatiha suresini okurken bir kul: “Elhamdü lillahi rabbil’âlemin” derse, Allah-u Teâlâ: “Kulum, Bana hamd etti.” der. Kulum Beni, âlemlerin Rabbi olarak tanıdı. Benim, bütün âlemlerin sahibi olduğumu bildi, buyurur.

Namaz kılan her kişi, namazın her kıyamında ve her rekâtında Fatiha suresini okumakla mükelleftir. Bunun hükmü ise vaciptir. Vacibin terkiyle, ibadet noksan yapılmış olur. Eksiklikten dolayı sehiv secdesi icap eder.

Fatiha’yı okurken kul: “Errahmanirrahim mâliki yevmid-din” dediği vakit Allah: “Kulum, Beni sena etti. Benim hesap günümü tasdik etti. Bir gün, herkesin iyi ya da kötü hâlinden hesap sorulacağını kabul etti.” buyurur.

O hesap günü, mahşer günü hesabıdır. O gün, hiç kimseye haksızlığın yapılmayacağı gündür. O gün, bütün hakların hak sahiplerine iade edildiği gündür. Haksız kazanç sağlayanlar, haksız kazançlarının bedelini ödeyecektir. O gün, hakkı gasp edilenler hakkı olan bütün haklarını alacaklardır. O gün, Allah’ın adaleti tecelli edecektir.

Kul, Fatiha suresi ayetlerinden “İyyake na’büdü ve iyyake neste’in” i okuduğunda; Allah-u Teâlâ:

-Benim sözüm, kulum ile Benim aramdadır ve kulum için istediği vardır, buyurur.

“İyyake na’büdü ve iyyake neste’in” ayetinde anlam olarak Allah’ın Rab oluşu ve hükümranlığı ilan edilmektedir. Mealen ayette: “İbadeti sadece Sana yaparız, yardımı da ancak Senden isteriz.” demektir. Bu ayetin kul tarafından okunması ve tasdik edilmesi Allah’ın hoşuna gider.

Kişi, bu ayeti okuduğunda tevhit inancını itirazsız kabul ve tasdik etmiş olur. Böylece ibadet edilecek kudretin tek olan Allah olduğunun farkındalığı ortaya çıkar.  Bu ayetle işaret buyrulan hüküm; Allah’tan gayri hiçbir varlığa ibadet yapılmayacağıdır. Ve bu hükümle, Allah’tan gayri hiçbir varlığa ibadet yapılmayacağı yasağı vardır.

Ayrıca bu ayetle tek yardım makamının Allah’ın kendisinin olduğu bildirilmektedir. İbadetin nasıl ki yalnızca Allah’a yapılacağı hükmü bildirilmişse, yardım makamının da yine bir olan Allah’a ait olduğu belirtilmektedir.

Bu ayet buyruğu hükmünce; Allah, bir kuluna yardım ettiğinde o yapılan yardıma hiçbir gücün mani olması mümkün değildir. Allah’ın yardımına ya da gazabına hiç kimse engel olamaz. Allah’ın yardımını esirgediğine de, hiçbir güç yardım edemez. Bu ayetin devamında Kul: “İhdinassıradal müstakim sıratallezine en’amte aleyhim gayril mağdubi aleyhim ve leddâllîn!” dediği zaman Allah:

-Bu okuduğu dua da kulumun kendisi içindir. Kulum, Benden ne dilerse dilersin verilecektir.”  buyurur.

Mahşeri gününde bir kulun, Allah’ın huzurunda hesap verirken; kıldığı namazlar, okuduğu sureler ve diğer hayırlı her eylemi ve söylemi kendisine şahitlik eder. Onların her biri, o günde kişinin sermayesidir.

Kul, namazın tahiyyat ve sair bölümlerinde Allah’tan isteyeceklerini ister. Hesap anında hesap vermekte olan bir kul:

-Allah’ım, ben dünyada emrin olan namazla Senden, Senin hayrını, bereketini, rahmetini ve rızanı istedim. Riyadan ve şirkten kaçtım. Bütün şerlerin şerrinden sana sığındım. Sen, hikmetinden sual olunmayansın. Senin gazabından Senin rahmetine sığındım, dediğinde o kula kurtuluşun beraatı verilecektir. Bu, Allah’ın Kur’an’da vaadidir. Allah’ın kurtardığını kim tutar. Allah’ın tuttuğunu kim kurtarır.

Yine bir hadiste Hz. Peygamber:

-Namaz vaktinin ilk bölümü, Allah’ın razı olduğu vakitlerdir. Namaz vaktinin orta kısmı, Allah’ın rahmetinin dağıldığı vakitlerdir. Namaz vaktinin son kısmı ise; Allah’ın af etme vakitlerdir.

Kim, Allah’ın rızasına kavuşmak istemez? Kim,  Allah’ın rahmetinden faydalanmak istemez? Kim, Allah’ın affına mazhar olmayı düşünmez?  Devam edecek!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!