Kışın ayak sesleri duyuluyor derken kış yüzünü gösterdi. Esen rüzgâr, yağan yağmur, daldan kopan yaprakta bile kışın soğuk nefesini hissettirdi.  Esen rüzgârda, yağan yağmurda, daldan düşen yaprakta düzeni, tertibi, merhameti, saygıyı, adaleti gördüm. Tabiatta her varlık kendi sisteminde işliyor. Her biri görevini yerine getiriyor. Sistem dışı hadiseler afete, afetler felakete dönüşüyor. Kış, kendisine verilen kışlık görevini başarıyla, onurla yerine getirirken insan insani görevini yerine getirmenin başarısını, onurunu niye yaşamasın?

Ne yağmur, ne rüzgâr, ne gündüz, ne de gece bir başkasının mandasında değil. Her biri kendi fıtrat görevinde… Düşen yağmur damlalarında bile trafik karışık değil. Her biri sırasını şaşırmadan tek tek dökülüyor. Gündüzle gece itiş kakışa kalkışmadan ardı sıra görevlerini yapıyorlar. Her ikisi de görevlerini hilesiz, kusursuz, riyasız ifanın özeninde…  Biri diğerine hakaret etmeden, kin gütmeden günü merhametle, adaletle, düzenle paylaşıyorlar. Gündüz ile gece hayatı paylaştıktan sonra insan neyi paylaşamıyor? Lafın kısası aç gözlülük. Eskiden, başkasının hakkında gözü olana: “Gözünü toprak doyursun” derlerdi.

Mazlum ve mağdur Nuh Peygamberle alakalı Kamer suresinde Allah: “Onlar önce Nuh’u yalanladılar. Yalancı, deli deyip incittiler. O da: Rabbine: ”Mağlup oldum. Hemen bana yardım et!” diye yalvardı. Şakır, şakır dökülen sular için göğün kapılarını açıverdik.  Yerden de kaynakları fışkırttık… Azabım ve uyarılarım nasılmış? Düşünmek için Kur’an-ı kolay kıldık. Fakat düşünen mi var?”  bildirisine Müslüman ne kadar kulak asmakta? Gündüz geceyi, gece de gündüzü incitmeden günü tamamlıyorlar.

İnsan bir başkasını neye incitir? Maalesef insanlığın problemi birbirini incitmek ve birbirinden incinmek… İnsan geleceği bilemez. Öngörüde bulunur. Tasavvur eder. Tevekkülle tedbirini alır. Hayatı planlı, programlı yaşar. İnsanın amacı gelişen hamlelerle daim ileriye olmadıkça madun yaşama mahkûmdur. Malum, madun toplumlar sömürgecilerin esaretinden kurtaramazlar. Allah’ın kendisini münzevi hayat sürmesi için yarattığını zanneden insan yanılgıdadır. Toplumsal hayat mühim… İnsanın değeri toplumsal yaşamda ortaya çıkar

Ağaçtaki yapraklarda, yağan yağmurlarda, esen rüzgârlarda gördüğüm biri diğerinin hegemonyasına girmeden kendi liyakatince vazifesini ifa şuurunda… Fatır suresinde Allah, insana: “…Allah’ın kanununda sapma olmaz… Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmazlar mı?” buyuruyor. Gök, yer, ay ve güneş müzevirlik, mürailik yapmadan, tuzak kurmadan hakkınca görev yapmaktalar. Madun insanlar duyguları, emekleri sömürülmeye müsaittir. Hakkaniyeti hayata geçirecek bilgi ve becerileri cılızdır.  Madunalar, bal arısının kendini ifade ettiği kadar kendilerini ifade etmekten acizdirler. Onlar hurafeyi kutsal bilirler. Hurafenin en yaygın olduğu alanlar madun toplumlardır.

Yaradanın insan yüklediği sorumluluk günün bir önceki gününden daha müreffeh, daha aydın, daha bilgili, daha ilgili, daha ilkeli, daha becerili, daha duyarlı ve daha başarılı olmak sorumluluğudur. Müslümanın sınavı iyilikle behemehâl olup kötülükten uzak durmakladır. Amentüye inandım diyen güneşin doğuş ve batışından, akıp giden bulutlardan, çakan şimşeklerden ders çıkarıp kendisine yön veren Müslümandır. Kur’an, Müslümanın ayı ve güneşi gibidir. Gören göze, anlayan akla olguların her biri birer ders değil mi?

Ay ve güneşten faydalanmasını bilmeyen yerlerin ve göklerin tapusuna sahip olsa neye yarar? Yaratılış gereği sorumluluk bilincinde olan Kur’an’ın nasıl okunması, namazın nasıl kılınması, mağdurun nasıl korunması gerektiğini bilir. Öfkenin, merhametin, adaletin ölçüsünü kaçırmaz. Müslüman Kur’an’la bağını, namazla ilgisini, davranışını hakkaniyetli düzene koymadıkça amentü inancında zafiyet yaşamaya mahkûmdur.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ-02 ARALIK 2023 / Milli irade