Kentsel Dönüşümün siyaset üstü tutulması gereken bir konu olduğunu belirten Kılıç, kentsel dönüşüm tartışılacaksa bunun alüvyon zemin üzerindeki bitişik nizam 8 kat binalar ve riskli durumdaki kamu kurumlarının binaları üzerinden tartışılması gerektiğini söyledi.

‘DİREKT 5 KAT VERMEK DOĞRU DEĞİL’

31 Mart Yerel Seçimleri yaklaşırken belediye başkan adayları da vaatlerini açıklamaya başladı. Bu vaatlerin içinde kentsel dönüşüm de yer alıyor. Siz adayların vaatleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kentsel Dönüşüm aslında temel olarak kentin dönüşmesi, yenilenmesi. Burada bazı yanlışlıklar var kamuoyunda. Bilgi kirliliği var. Yanlış anlamalar var. Bazı siyasilerin yanlış aktarması var. Biz aslında hep aynı şeyi söylüyoruz. Kentsel dönüşüm konusunu siyaset üstü tutalım. Tamam 1 ay sonra bir seçim var. Seçime girecekler, heyecanlılar ama burada malzeme etmeyelim bu işi. Çünkü burada malzeme etmeye kalktığımız zaman konu önemsizleşiyor. Doğrusundan da sapmaya başlıyor. Bu siyasetin çok üstünde olması gereken bir konu çünkü insan canına direkt etki ediyor ve binlerce insanımızın canı ile alakalı bir durum. Şimdi ama tabii olmuyor. Siyasiler bunu kullanıyor, konuşuyor. Konuşunca da bizim de araya girip doğrusunu söylemek lazım iş yine doğru bir rayına gitsin. Söylenenlerden bir tanesi direkt kat vereceğiz. Kat verince kentsel dönüşüm olacak. Bir kere mevcut imar planında 2 kat olan bir yeri, sizin 5 kata çıkartıp orayı yenileme gibi bir şansınız yok. Ben burayı 2’den 5’e çıkardım dediğiniz zaman bu yasal bir şey de değil. İmar kanunu zaten aykırı. Öte yandan doğru da değil. Yolu kullanılamaz hale getirirsiniz, otopark sorununun önüne geçemezsiniz. Direkt 5 kata çıkartırsanız 2 sene sonra çok kötü bir mahalle yaratmış olursunuz. Sokaklarda arabayı park edecek yer bulamaz insanlar. Altyapı kaldırmaz. Ne yapmak lazım. Buralarda parsel birleştirmeleri yaparak, ayrık nizam bir imar planına geçerek bahçeli, otoparklı, geniş yolları olan, sosyal donatı alanları olan bir dönüşüm yapmak lazım. Mümkün mü mümkün.

‘BU ALANLARIN DEPREMLE NE ALAKASI VAR?’

Kentsel Dönüşüm ile deprem riski de çok bağdaştırılıyor. Bu söylemleri doğru buluyor musunuz?

Kentsel Dönüşüm projelerini açıklarken ‘Depreme dayanıksız evler var biz bunu kurtaracağız’ diyorlar. ‘Depreme dayanıksız yapıları güçlendireceğiz’ diyorlar. Yeşiltepe, Huzur, buralara kat vereceğiz, yatay mimari yapacağız yenileyeceğiz. Tamam çok güzel ama depremle ne ilgisi var. Yeşiltepe’nin bir kere kesinlikle yenilenmesi lazım. Onda hemfikiriz. Yeşiltepe’de oturan kişiler de hemfikir, oturmayanlar da hemfikir. İnşaat Mühendisleri Odası olarak da hemfikiriz. Yeşiltepe kesinlikle yenilenmeli. Evet burada 2 kat bitişik nizam imar planı yerine, ayrık nizam 4 kat 5 kat yapılarla yeni bir planlamayla otoparkı olan, bahçesi olan, katında tek daire 3 kat bina yerine, katında 4 daire 4 kat-5 kat binalar olan, bir asansörü 1 daire kullanacağına 4 daire kullandığı için daha ekonomik olan ve satış fiyatı da daha uygun olacak, müteahhit için de daha uygun olacak çok güzel bir mahalle haline Yeşiltepe’nin gelmesi lazım artık. Sadece Yeşiltepe’de değil, diğer mahallelerde de bunun yapılması lazım.

‘ESKİŞEHİR’İN BİTİŞİK NİZAMDAN KURTULMASI GEREKİYOR’

Öncelikli dönüştürülmesi gereken yerler olarak da birkaç mahalle var adayların vaatlerinde. Buraların dönüşümü gerçekten öncelikli mi?

8-10 tane mahalle sayıyorlar. 2 katlıları 5 kat yapacağız diyorlar. Tamam çok güzel ancak direkt 5 kat verirseniz bu iş olmaz. Kimseyi kandırmaya gerek yok. Ayrık nizam yapacağız, yoğunluğu arttırmadan bu işi çözeceğiz. Otopark alanı yapacağız, sosyal donatı alanı yapacağız diyorlarsa çok güzel, destekliyoruz. Siyasette bunları kullanmayalım dedik ama kullanıyorlar madem biz de 1 Nisan’da kim seçilirse gider bunun talepçisi oluruz. Ancak bunu halka Eskişehir’i depremden koruyoruz diye anlatırsanız bu yine yanlış bir yere gider. Şu an yanlış bir yere gidiyor. Allah korusun bugün bir deprem olduğu zaman, biz sağlam zemindeki 2 katlı eski yapıların yıkılmasını beklemiyoruz ki. TÜİK verilerinden Eskişehir’in yapı stoğunu gösteriyorlar. Şu kadar konut var. Eskişehir’in yapı stoğunun şu kadarı riskli. Niye riskli diyorlar, çünkü bir kısmının yapım tarihi bilinmiyor, bir kısmı 1999 öncesi. Yanlış bir yaklaşım mı? Değil tamam 99 öncesi evet inşaat kalitesi kötü, bazı yönetmelikler yok, beton kalitesi kötü. Güzel ama şimdi mesela 99 öncesi yapılmış 2 katlı bir bina riskli mi? Değil. Şimdi Yeşiltepe’de deprem açısından riskli bir durum var mı? Bana sorarsanız çok büyük bir risk yok. Büyük de bir risk yok. Risk yok diyebilmem için çok detaylı çalışma yapılması lazım. O yapılmadan risk yok diyemeyiz ama öngörü olarak Erenköy’ün, 71 Evler’in hem zeminleri sağlam hem üst yapısı zaten 2 katlı. Bugün siz Hatay’da tüm 2 katlı yapılar yıkıldı, sağlam zeminde bile olsa 2 katlı binalar yıkıldı diyebilir misiniz? Öyle bir istatistik yok. Zayıf zemindeki yüksek katlı binalar ve mühendislik hizmeti almamış, yapı denetime tabi olmamış binalar yıkıldı. Bu şu anlama da gelmemeli. Yeşiltepe kesinlikle bizim önceliğimizdir, dönüşmesi lazım, ayrık nizam olması lazım. Bir kere Eskişehir’in bitişik nizam imardan kurtulması lazım. Yeşiltepe, 71 Evler, Huzur buraların dönüşmesi lazım. Ama ben bakıyorum, Küçük Sanayi bile konuşuluyor. Şimdi Küçük Sanayi’yi dönüştürünce depreme karşı önlem mi almış olacaksın. Küçük Sanayi’nin dönüşmesi lazım mı, kesin lazım. Tek katlı dükkanlar, arabanızı tamire götürüyorsunuz bekleme salonu yok. Bekleme salonunu geçtim tuvaleti bile yok insanların. Burada sene olmuş 2024. Biz niye tuvaleti bile olmayan dükkanlarda insanları çalışmaya mecbur bırakıyoruz. Bu alanın bir kere dönüşmesi, yenilenmesi lazım. Deprem olur, buralar yıkılır çok insanımız ölür diye değil bu. Başka sebeplerden.

‘KENTSEL DÖNÜŞÜM KONUŞACAKSAK BU CADDELERİ KONUŞMALIYIZ’

Peki Eskişehir’de deprem açısından riskli olarak gördüğünüz ve deprem nedeniyle bir an önce dönüşmesi gerekir dediğiniz yerler neresi?

Şimdi bizim Eskişehir’de bir durumumuz var, buna şans mı denir şanssızlık mı denir beraber karar verelim. Bir bina depreme dayanaklı veya dayanıksız demek için çok detaylı bir çalışma yapmak lazım. Onu her bina için yapacak zaten kimsenin ne zamanı var, ne de maddiyat gücü var ne de gerek var böyle bir şeye. Ama beraber bir yaklaşım yapabiliriz. Şimdi depremde hangi binalar daha çok hasar alıyor. Alüvyon zemine oturan binalar. Zayıf zemindeki binalar deprem dalgasını daha fazla hissediyor. Dolayısıyla siz aynı binayı bir alüvyona bir sağlam zemine koyarsanız alüvyondakinin yıkılıp sağlam zemindekinin ayakta kalma ihtimali çok yüksek. Ama siz ben burada alüvyonda bina yapıyorum, burada sağlam zeminde bina yapıyorum diye bir bilinç içinde yaparsanız yine bir sıkıntı yok. Belli bir sene önce bu bilinç yoktu. Bir kere alüvyon zeminde olan ve alüvyon zeminde olmanın bilinciyle ve yönetmelikleriyle yapılmayan eski binalar renkli. 99 öncesi diyebiliriz buna. 99’dan önceki binalar 74’lere kadar giden bir yönetmelikle yapıldığı için çok bir deprem bilinci yok. Zemin bilinci de yok. Yapı denetim de yok. Hazır beton da yok. 99 gerçekten bir milat diyebiliriz. Şimdi alüvyon zemin olacak, 99 öncesi olacak. Kat sayısı da önemli. Alüvyon zemindeki her az katlı bina yıkılmaz, her çok katlı bina yıkılır anlamına da gelmez. Yanlış anlaşılmasın. İzmir depreminde neyi duyduk hep bomba kat dediler. Ne o dükkan katı. Biz ona yumuşak kat diyoruz. Dükkan katının yüksekliği farklı. Dükkan katında camlar var kolanların etrafında. Bu nedenle aşağıdaki dükkan katı üst katlara göre farklı bir sallanım gösterebiliyor. Öyle olunca doğrudan kırılıyor, altında dükkan olan binalar daha riskli. Bunu da ekledik. Bir de yüksek kat koyalım. Ne çıktı ortaya. 99 öncesi, alüvyon zeminde, altı dükkan olan yüksek katlı yapılarda risk olasılığı çok yüksek. Eskişehir’e bu perspektifte baktığımızda ki Eskişehir şanslı mı şanssız mı dediğim konu da bu, Eskişehir’de öyle bir yapılaşma var ki bütün olumsuzluklar aynı yerde. Şimdi mesela Eskişehir’in sağlam zemininde 15 katlı altı dükkan olan eski binalar olsa ve alüvyon zemininde de 8 katlı 99 öncesi binalar olsa tereddüt ederdim. Öyle deme şeyi hiç bırakmamış bize. Direkt alüvyon zemin üzerinde, 99 öncesi, altı dükkan yüksek katlı binaları o bitişik nizamda yapmışız. Çoğu yerde yeraltı suyu var. O yeraltı suyu rutubetten dolayı betonda çürüme yapıyor. Bina ömrünü kısaltıcı etkisi de var. Öyle olunca hepsi bir yere toplandı. Demek ki bizim Yunusemre Caddesi, Sivrihisar Caddesi, Atatürk Caddesi, Kızılcıklı Mahmut Pehlivan Caddesi, İsmet İnönü Caddesi, Cengiz Topel Caddesi, Şair Fuzuli Caddesi, Kırım Caddesi bunların hepsi alüvyon zeminde, altında ticaretten dolayı yumuşak kat olan 99 öncesi yapılmış, bitişik nizamda, çoğu rutubet içinde yüksek katlı binalar. Bunlar 2 katlı da değil öyle 5 kata çıkartıp sizi yenileyeceğiz diyebileceğimiz. Depremde de asıl sıkıntı gördüğümüz, insanlarımızı kaybederiz dediğimiz yerler de buralar. Bir deprem olacak. Sadece ne zaman olacağını bilmiyoruz. Bu deprem olduğu zaman Yunus Emre, Atatürk, Kızılcıklı ve Doktorlar’da 3-4 tane bina yola yıkılsa sizin depremden sonraki bütün arama kurtarma, ambulans, itfaiye geçişleriniz iptal olacak. Kentsel Dönüşüm konuşacaksak bu caddeleri de konuşmalıyız hatta asıl bu caddeleri konuşmalıyız.

‘BİRÇOK KAMU KURUMU RİSKLİ KONUMDA’

Sıklıkla ‘Kentsel dönüşüm siyasete alet olmasın’ dediniz. Bunun nedenini açıklar mısınız?

Kentsel dönüşüm konusu siyasete alet olmasın diyoruz. Niye alet olmasın. Şimdi Eskişehir’de de önde 2 aday var değil mi? Bir adaya bakıyorsun ‘Belediyeler kentsel dönüşüm konusunda hiçbir şey yapmadı’ diyor. Diğer adaya bakıyorsun o da diyor ki ‘Sen kamu kurumlarını niye yenilemedin o zaman madem sen yapabiliyordun bunu.’ Kamu kurumlarının da şöyle bir durumu var. Kamu kurumları depremden sonra sorunsuz ayakta kalmak zorunda olan binalar ki biz onları kullanabilelim. Şimdi deprem oldu. Bizim evimiz hasar alabilir önemli değil, içinden canlı çıktıysak sorun yok. Nerede kalacağız. Okulda camide kalacağız. Nerede tedavi göreceğiz. Sağlık ocağında hastanede. Şu anda Eskişehir’de bir sürü kurum riskli. Bunun sorumlusu kim? Muhalefet mi? İktidar mı? Kamu kurumları yenilenmemiş. AFAD’ın binası şu an riskli. Zeminleri sağlam ama çok eski bir binadalar. Performans analizi yaptırsınlar riskli çıkar. Çevre ve Şehircilik’in binası hem zayıf zeminde hem eski. Okullar var. Osmangazi Ortaokulu, Eskişehir Anadolu Lisesi gibi. Bunlar bizim bildiğimiz ve boşaltılan okullar. Bir de tespit edilmeyenler var. Hastaneler var. Bir ara Tıp Fakültesi çok gündemdeydi. Diğer hastaneleri ne yapacağız. Şehir merkezinde alüvyon zeminde özel hastaneler de var. Bunların var mı performans raporu. Bunlar da yok. Yunus Emre Caddesi’ndeki binalar eski. Burada da bir kentsel dönüşüm çalışması yapılmamış. Bunlar var. Tartışmayı burada yapacaksak burada yapılsın. Yok Küçük Sanayi, Gündoğdu, Yeşiltepe, 71 Evler. İşte bu siyasete kurban gitmesi olur bu konunun. Önce buralar da dönüşebilir hiç sıkıntı değil. Orada konutlar olsun. Buradaki kişiler orada otursun geri gelsin ama şunu bilmemiz lazım. Bizi depremde öldürecek olan bina hangisi? Bizim depremde ulaşımımızı engelleyecek olan bina hangisi? Bunları tespit etmek lazım.

‘MÜLKİYET KANUNU ÇOK KATI BİR KANUN’

Bugüne kadar Eskişehir’de bir kentsel dönüşüm gerçekleştirilemedi. Peki bunun başlıca sebepleri nelerdir?

Türkiye genelinde de örnek, gidelim onu model alalım diyebileceğimiz bir kentsel dönüşüm uygulanabilmiş değil. Ülkenin ekonomik şartları, izlenen yolların yanlışlıkları, yasalardaki boşluklar hepsi bir araya geliyor ve yapılamıyor. Eskişehir bugüne kadar kentsel dönüşüm yapabildi mi derseniz yapamadı. 2013 yılında bir Kentsel Dönüşüm Kanunu çıkıyor ama uygulanmıyor. Niye? Bir kere mülkiyet kanunu çok katı bir kanun. Adam ‘Ben bunun içinde öleceğim’ dediği zaman bir şey diyemiyorsun. Bir sürü kentsel dönüşüm alanı iptal oluyor. Eskişehir’de de oluyor. Dava açılıyor. Yılmaz Hoca’nın mahalleleri diye geçen bir kentsel dönüşüm alanı vardı 6 mahalle. Orada da mesela bir tane malik iptal davası açtı. O orası için durdurdu. Bütün alanda kentsel dönüşüm var ama orası için özel karar veriliyor falan. Biz teknik insanların böyle şey mi olur dediğimiz ama hukukun da kendi içinde o yasalara göre karar vermesini gerektiren bir silsile.

‘EN ÖNEMLİ AYAK YAPI ENVANTERİ ÇIKARTMAK’

Kentsel Dönüşüm gerçekleştirebilmek için neler yapılması gerekiyor? Nasıl bir yol izlenmeli?

Şimdi ne yaptılar en son. Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi diye bir belge çıkardılar. Kentsel Dönüşüm Strateji Planı hazırlasın belediyeler. Bugüne kadar iptal olan kentsel dönüşümleri toplamışlar, sebeplerini ortadan kaldıralım, şu kentsel dönüşüm alanları artık iptal olmasın diye. Bunun da en önemli ayağı yapı envanterini çıkartmak. Bunu çıkarttığınız zaman önünüze koyun. Hızlı incelemeyle yapılan bu işlem bir bina için riskli demiz ama bu bina diğerinden daha riskli der. Sizin elinizde diyelim metre yok ama 3 tane çubuk var. Bu çubuk bundan uzun bu da bundan kısa dersiniz ya. Şimdi bizim de elimizde tek tek binaya depreme dayanıklı dayanıksız deme şansımız yok. Ama ne yapabiliriz. Bu bina buna göre daha riskli, bu bina buna göre daha emniyetli diyebiliriz. Ha bu buna göre daha emniyetlidir belki ikisi de emniyetlidir. Bu buna göre daha risklidir ama ikisi de risklidir. O da olabilir. Şimdi siz bu yöntemle yapı envanterini çıkarttığınız zaman önünüze bir harita geliyor. Kırmızılıklar ortaya çıkıyor. O zaman kentsel dönüşümü işte bu kırmızılıklardan yapacaksınız. İşte bunun da puanları var. Yapım yılı, zemini, altında yumuşak kat olup olmaması. Dolayısıyla bizim yapı envanter çalışmasının hedef gösterdiği yer de aynı yerdir biraz önce söylediğimiz. Aklın yolu da aynı yerdir. Bizim buralarda çözüm üretmemiz lazım. Buralarda çözümler üretilemez mi üretilir. Çok kolay üretilir ama bu işleri işte siyasete malzeme etmemek lazım. Kentsel Dönüşüm üzerinden bir siyasi çıkıp da bugüne kadar hiç kentsel dönüşüm yapılamadı, ben 2 katlı mahalleri yapacağım, depreme karşı vatandaşlarımızı kurtaracağım dediği zaman iyi bir şey demiş olmuyor. Vebali de var o işin. Diğer bir siyasi de ona karşı bir söylem gerçekleştirdiği zaman o da olmuyor. Tarafsız anlatmaya çalışıyorum konuyu. Bizim için kimin ne söylediği ya da kimin ne kazanacağı önemli değil sonuçta. Bizim bakış açımız belli. Biz çikolatamızı alırız 1 Nisan’da kim kazandıysa hayırlı olsuna gideriz ama bu söylediklerimizi de önüne koyarız bunları yap diye. Bizim için o. Ama şimdi bu siyasi yolda birbirimizi tüketirsek seçimden sonra nasıl çözeceğiz bu işleri bir de o var. Şimdi siz seçimden sonra bu asıl dönüşmesi gereken yerleri, deprem riskli olan yerleri yapmayıp diğer mahalleleri yaparsanız, bir deprem olduğu zaman da oralar yıkılırsa bunun hesabını kime vereceğiz biz. Bu konular seçime 45 gün kala bu şekilde konuşulmaya başlanırsa maalesef böyle oluyor. Onun için size de teşekkür ederim. Biz de bu sayede bir düzeltme yapmış olalım.

‘VATANDAŞ BİRAZ PARA VERSİN DEYİNCE BU İŞ OLMUYOR’

Son olarak eklemek istediğiniz bir görüşünüz var mı?

Toparlayacak olursak. Şu an Eskişehir’de Yunusemre Caddesi, Sivrihisar Caddesi, Atatürk Caddesi, Kızılcıklı Mahmut Pehlivan Caddesi, İsmet İnönü Caddesi, Cengiz Topel Caddesi, Şair Fuzuli Caddesi, Kırım Caddesi deprem açısından risklidir. Buralarda detaylı çalışmalar ve çok ciddi dönüşümler yapılması lazım. Kamu kurumlarımızda çok ciddi sıkıntılar var. Okullarımız, hastanelerimiz, sağlık ocaklarımız. Özellikle şehir merkezindeki hastanelerin performans raporlarının istenmesi ve açıklanması lazım. Okullar ve bu kamu kurumlarının kesinlikle bir an önce dönüşmesi lazım. Ancak o zaman depreme hazır hale geldik diyebiliriz. Alüvyondaki 99 öncesi yapılmış 8 katlı binalarınız dururken, riskli kamu kurumlarınız dururken, AFAD’ın binası, Çevre Şehircilik’in binası bu halde dururken depreme hazırlıklı bir hale Eskişehir gelemez. Bu iş iktidarın mıdır, muhalafetin midir veya yerel belediyenin midir derseniz hepsinin işidir. Bu Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın da işi, belediyelerin de işi, siyasilerin de işi, bizim gibi meslek odalarının da işi, gazetecilerin de işi bu hep birlikte ancak yapılabilecek bir şey. Ancak şunu artık çok net biliyoruz. Bu kentsel dönüşüm işi vatandaş biraz para versin diyerek olmuyor. Denendi. İşte senin binan depremde zaten yıkılacak üstüne biraz para ver yapalım filan. Vatandaşın parası yok, kitleniyor kalıyor. E sen burada oturma biz seni başka yere gönderelim demekle de bu iş olmuyor. O zaman biz seçimden sonra oturacağız bir masa etrafına, bu riskli yerlerde vatandaşın cebinden para çıkmadan, vatandaşı da başka yere göndermeden yine evinin olduğu yerde ev vererek bu kentsel dönüşümü nasıl yaparız bunu konuşacağız, bunu tartışacağız, bunu çözeceğiz. Bunu yapmazsak, depremden sonra yine bu paralar harcanacak. Şu an deprem bölgesinde kaybettiğimiz insanların maddi bir ölçütü zaten olamaz, bir kişinin dahi olamaz ama maddi bir zararı da var. Biz o maddi zararı depremden önce ödeseydik acaba ne kadarını kurtarırdık.