Yaşamın bedeli vardır.  Herkes bu bedeli öder. Fert ya da toplumlar bazı sıkıntılarla karşılaşabilir. Her sıkıntıdan elbet bir çıkış yolu vardır. Yeter ki insan çıkış yolunu aramasını bilsin. Sıkıntılar tabi afet, cehalet, gaflet veya zulmet kaynaklı olabilir. Kur’an diliyle: “Ashab-ı Kehf” ve Türkçe ifade ile de: “Mağara ehli” kıssasında sözü edilen mağarada kapalı kalan gençlerin: “Ey Rabbimiz… İçinde bulunduğumuz şu sıkıntıdan çıkışımızı kolaylaştır.” demeleri, ibret değil mi? Dünya, bir oyun sahnesi. Önemli olan insanın rolünü doğru oynaması… Dünya cazibesine kapılanın vay haline!

 

İnsan onuruyla yaşamadıkça yalandan, iftiradan, dedikodudan, onu ya da bunu suçlamadan durmayacaktır. Mazlumu mağdur etmekten, şunun veya bunun hakkını tecavüzden geri kalmayacaktır. Allah, Kehf suresi ayet 7’de: “İnsanların hangisinin daha güzel işler yaptığını deneyelim diye biz yeryüzündekileri birer ziynet yaptık.” ve Sâd suresi, ayet 29’da da, Allah: “Kur’an-ı düşünsünler ve akıl sahipleri ders alsınlar, diye indirdik.” buyurmuş. Zulüm güruhu tarihin her döneminde mazlumu mağdur etmiştir. Bundan sonra da edecektir.

 

Müslüman, Kur’an aklıyla davranmadıkça onun bunun algısında boğulmaya mahkûmdur. Müslüman, kendine çeki düzen vermek yerine başkalarını suçlamaktan vaz geçmedikçe sıkıntıdan kurtulamayacaktır. Müslüman’ın, hiçbir kişiyi İslam dışı ilan etmeye hakkı yoktur. Müslüman’ın görevi, düşmanlık değil dost kazanmaktır. Müslüman, Kur’an’ın istediği Müslüman olduğunda insanlığa iyi karakter örneği olacaktır. Müslüman’ın davranış biçimi rol model olduğu gün, insanlığın güvene kavuştuğu gündür. Müslüman’ın özünü, sözünü ve gözünü kirden arındırdığı gün sıkıntılarından çıkış yolunu bulduğu gündür.

İnsanın eylem ve söylemi kendi kaderini çizen iki önemli öğedir. İmanın fiili delili ibadettir. İbadet, riya ve istismar götürmez. Riyakâr ve istismarcı ahir felaketinden korksun. İmanını fiili delillerle ispat edene ne mutlu! Keçi, koyun hikâyesi misali… Keçi ile koyun arkadaş olmuşlar. Hendek atlarken koyun, keçiden önce atlamış. Keçi, başlamış yaygaraya. Koyun ne oldu da, neyi yaygara yapıyorsun” demiş. Keçi: “Daha ne olacak, hendek atlarken kıçın göründü.” demiş. Koyun: “Ya seninki her zaman açıkta!” demiş.

Allah’ın dostluk veya düşmanlığı iki büyük sırdır. Müslüman’ın ideali Allah’ın düşmanlığından kaçınıp dostluğuna erişmektir. Yunus suresi 62’de Allah: “Allah dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.” buyuruyor. Dost, dosta yardım etmez mi? Yeter ki, Müslüman kiminle, nasıl dostluk kuracağını bilsin. Ateş kütlesi içinde kalmış İbrahim’e, Cebrail: “Bak, yanıyorsun! Dostundan yardım iste.” dediğinde, Hz. İbrahim: “Dost, dostun halini bilir.” diyerek sadakat, samimiyet ve güvenini ortaya koymuş. İmanın sadakat, samimiyet ve güveni ateş kütlesini gül bahçesine çeviren çıkış yolu olmuş. İnsan insanın, doğanın, hayvanın ve hepsinden önce Rabbinin dostluğuna muhtaç...

Tarihin hangi sayfasına bakarsanız bakın! Kötü emelli, kirli dilli zulüm güruhunun pek çok mazlumu mağdur ettiği görülecektir. Toplumsal itibar kazanmış kişileri servet, şehvet ve şöhret müptelaları itibarsızlaştırmaya çabalarlar. “Vahid’ül gahhar, Melik-i cebbar” olan mağdur dostun sıkıntısına çıkış yolu açmaz mı? Kötü emellilerin ve kirli dillilerin iftirasına maruz kalmış üç masumun aklanmasına henüz kundaktaki üç çocuğun konuşması akıl sahiplerine ders olarak yetmez mi?

Züleyha’nın iftirasına uğrayan Yusuf’un aklanmasında kundaktaki bir çocuğun dile gelmesi yetti. İftiradan anne Meryem’i, henüz kundaktaki çocuğu İsa’nın konuşması kurtardı. Toplumun itimadını kazanmış bilge bir zatı çıkar çevreleri gözden düşürmek istediler. Bir kadına, bir çobandan çocuk peydahlatıp hamileliği belirince o bilge zata iftira attırdılar.  Çocuk dünyaya geldiğinde kent meydanında mahkeme kurdular. Bilge kişiyi zina isnadı ile suçladılar.

Toplumsal yargıda: “Suçun sabit… Var mı, başka söyleyeceğin?” denildiğinde, bilge kişi: “İzin verin. Çocukla konuşayım. Babasının kim olduğunu o söylesin!” dedi. İzin verildi.  Bilge kişi, çocuğa yaklaştı. Eliyle çocuğun karnına dürttü. “Söyle, baban kim?” dedi. Kundaktaki çocuk: “Falan dağda tek başına yaşayan çoban” diye haykırdı. Bakara suresi ayet 117’de Allah: “Bir şeyin olmasını dilerse sadece “Ol” der. O da, oluverir:” buyurdu.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ-12 AĞUSTOS 2021 / Milli irade