İnsan için en hazin, en vahametli durum gaflet ve dalalet hâlidir. Mesnevi’deki üç kıssadan hisseler deyip yazıma başlamak istiyorum. Halkın yoğun olduğu bir ortamda birileri: “Ya Ebu Cehil! Şu Muhammed’in ipliğini pazara çıkar! Haddini bildir, işini bitir.” demişler.   Ebu Cehil, eline taş alıp “Söyle Muhammed, elimdeki nedir?” Peygamber: “Ben mi söyleyeyim, elindeki mi söylesin.” buyurmuş. Ebu Cehil: “Ne fark eder. Ha sen, ha o!” dediğinde, taş dile gelip “Allah bir, Muhammed hak Peygamber!” deyince, Ebu Cehil korkudan elindeki taşı fırlatıp kaçmaya başlamış.  Hakikatin karşısında kim durabilir ki, Ebu Cehil dursun!

Dostlar! Uyurken rüya görmek normal de, uyanıkken görülen rüya içmeden sarhoş olmaktan beterdir. İçmeden sarhoş olan havada uçan kuşun yerdeki gölgesini kuş zannedip avlamaya çalışan ahmaktır. Padişah, Leyla’ya sormuş: “Senin diğer dilberlerden farkın ne ki, zavallı Mecnun aşkından çöllerde perişan dolaşıyor.” deyince, Leyla: “Sen, Mecnun değilsin ki, Leyla’nın kıymetini bilesin.” demiş. Hakkın kıymetini hakikati bilen bilir. Hiç kimse demesin ki, dürüstlük benim neyime! İnsan, kendisine güç yetmeyecek görünmez elin sillesini yemeye görsün.

Bir başka kısada, Hz. Ömer’in halifeliği zamanında yangın çıkmış.  Yangını söndürmek için dökülen sular benzin gibi yanmış. “Ey Ömer! Yangın bir türlü sönmüyor.” dediklerinde, Hz. Ömer: “Söner, söndürmesini bilmeli. O yangını söndürmek kolay. Önemlisi dumansız yangınları söndürmek! “Ya Ömer, dumansız yangın nedir?” dediklerinde: “Hakkı gasp edilen mazlum, masum ve mağdurun gönlündeki yangındır. Böyle yangınlara sebep olmamak lazım... Dediğiniz yangını ateşleyen gizli güç, sizde merhamet gördüğünde azap elinin yerine merhamet elini harekete geçirecektir.” deyip merhameti işaret etmiş.

Adalet, hak ile haksızlığın farkını ayıran ulvi değer ölçüsüdür.  Enbiya suresi ayet 107 ve 112’de, Allah: “Biz, seni ancak Âlemlere rahmet olarak gönderdik... Peygamber: “Ey Rabbim! Hak ile hükmet, isnatlarınıza karşılık yardım istenilecek Rahman sensin.” buyuruyor.  Hak ve hakikatin ayaklar altına alındığı toplumlarda yalanlar, iftiralar havada uçuşur. Talanlar fırsat bilinir. Haramlar mubah addedilir. Fırsatçılar zulmü hak bayram zannederler. Ne yazık ki, hakkı gasp ettikleri mazlum, masum ve mağdurun çığlığına kulak vermeyi akıl edemezler.

Dili yalanla, kursağı haramla, eli talanla, aklı fesatla kirli olanın ahlakı, İslam ahlakıyla bağdaşır mı? Evrensel düşüncenin erdemliğine ulaşır mı? Zalim dili yalanda, eli talanda, aklı haramda olandır. Kim ki mazluma, mağdura, masuma tuzak kurmuşsa akıbetine yansın. Aklın kulağı, dile: “Ey dil! Bana yalan dinletme. Ona-buna iftira atma. Beni de, kandırıp vebalde bırakma.” demedikçe, kemali iman tekâmül etmez. Yalan ve iftiranın masum, mazlum ve mağdurda açtığı yara derin olur. Tedavisi de zor.

Müslüman ihtiras uğruna servet, şehvet, şöhret ateşinde kendisini yakar mı? İsra suresi 80’inci ayetinde Allah: ”De ki: “Rabbim gireceğim yere beni doğrulukla girdir ve çıkacağım yerden de beni doğrulukla çıkar. Bana katından yardımcı kuvvet ver.”  Şeyban-i Rai, Cuma namazına giderken koyun sürüsünün etrafını çizip koyunlara çizgi dışına çıkmayın,  kurtlara da çizgiden içeri girmeyin deyip gidermiş. O çizgi harisliğin değer ölçüsü sınırıymış. Kurtlar, koyunlar bile hırslarına mukayyet olabiliyorsa insanın açgözlülüğüne ne demeli?

Ateşin “İbrahim’i yakmak benim haddime değil, ben kendimi bilirim.” demesi, kendi değerini artırdı. Âdem ile Havva değerlerini bilmediler. Cennetten kovuldular. Adaletin tecellisi için Allah onların şahsında insanlığa bir kez daha imtihan karşılığı cenneti vaat etti.  Ateş, İbrahim’i yakmadığı için imtihanı kazandı.  İnsan da aklını kullanırsa kendi imtihanını kazanacaktır. Yalan savuran, iftira atan, haram yutanların imtihan kazanmaları ne mümkün. Firavun adalet üzere kaldıkça Allah, onu helak etmedi. Adaleti ayaklar altına aldığında Allah’ın görünmez eli Kızıl denizin sularında Firavun ve ananesini boğuverdi.

Yalan ve iftira hakka, şerefe, izzete, iffete saldırıdır. Mağdur, mazlum, masum hakkından sarfınazar etmedikçe Allah gaspçıyı, tecavüzcüyü, zalimi af etmeyeceğini beyan buyuruyor. İnsanın aklın kulağı, aklın dili, aklın eli mazluma, mağdura ve masuma zarar vermedikçe istikbali parlaktır.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ-20 Mayıs 2023 / Milli irade