Kamuoyunda “sansür yasası” olarak dillendirilen dezenformasyon yani yanlış bilgilendirme yasa tasarısı tartışılmaya devam ediyor.
Geçtiğimiz yasama döneminde gazeteci meslek örgütleri başta olmak üzere gazeteci kökenli milletvekilleri ve diğer muhalif milletvekillerinin karşı çıkmalarından sonra yasa tasarısının TBMM’ye gelmesi ertelenmişti.
Ancak yeni yasama yılının başlamasıyla birlikte gündeme gelen yasa tasırısı görüşülmeye ve maddeleri de teker teken kabul edilmeye başlandı.
***
Şimdi bu yasa kabul edilip yürürlüğe girdikten sonra muhalifler susturulmaya çalışılacak deniyor.
Bir anlamda buna yönelik bir çalışma.
Ama tabi bu sadece medya mensuplarını ilgilendirmiyor, vatandaşların tümünü ilgilendiriyor.
Yazılı ve görsel medyada olsun, sosyal medyada olsun yapılan haber ve paylaşımlardan dolayı insanların başının belaya girmesi işten bile değil.
Yani bundan sadece gazeteciler zarar görmeyecek, herkes zarar görecek.
***
Ancak tabi bu yasanın bir de uygulaması var.
Uygulama nasıl olacak?
Asıl önemli konu burada.
Dezenformasyon yanı halkı yanlış bilgilendirme konusu önemli.
Son üç günde yaşadığımız iki örnek var.
Biri Kadıköy’deki bir apartmanda meydana gelen patlama.
Diğeri Adana’da cenaze aracında yakalanan esrar.
***
Kadıköy’deki patlama akşam saatlerinde oldu.
Hemen ardından İstanbul Valiliği “patlamanın doğalgaz kaynaklı” olduğunu açıkladı.
Patlamanın meydana geldiği konut üç katlı bir yapı.
Zarar gören iki katta, doğalgaz bağlı olmadığı bizzat İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından açıklandı.
Doğal gaz aboneliği bulunan katta ise hiç bir şey yok.
Bu neydi şimdi halkı yanlış bilgilendirme değil miydi?
***
Adana’daki üzerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin logosu bulunan cenaze aracında yüklü miktarda esrar maddeli yakalanması.
Genelde bu tür olaylarda yakalanan yasak maddeler Emniyet tarafından bir masanın üzerine ya da fazlaysa geniş bir mekanda yere serilerek fotoğraflanır.
Üzerine ya da ortasına yakalayan birimin adı ya da logosu da konur çoğu zaman.
Ama bu olayda esrar maddesinin yakalandığı İBB logolu cenaze aracının önüne dizilen maddelerle birlikte fotoğraflandı.
Burada da amaç İBB’yi suçlamak olarak değerlendirildi.
Oysa gerçek bambaşka çıktı.
Cenaze nakil işlerini İstanbul Belediyesi’nin AKP dönemindeyken yaptığı ihale sonucu iktidara yakın bir firmaya verildiği olayı gerçekleştiren kişilerin de bu dönemden önce işe alındığı ortaya çıktı.
Peki bu da yanlış bilgilendirme değil miydi?
Eğer yasa çıkmış olsaydı ne olacaktı?