Duruş, bir insanın karakterini, inancını, ilkelerini ve onurunu koruma biçimidir.
Yani, “duruş” bir kişilik pusulasıdır.
Son zamanlarda toplum nezdinde duruş meselesi tartışılır bir hal aldı. Yalakalık hastalığı gittikçe yayılıyor. Ve bu durum toplumda karşılık buluyor. Bu da acı olan kısım. Duruşunu koruyan insanlar asil bir yalnızlığa çekiliyorlar. Siyasette, iş hayatında ve toplum içerisinde yalakalık yapanlar yer buluyorlar. Yağmur nerde tarlayı oraya taşıyanların sayısı her geçen gün artıyor.
Duruş sahibi olanlar, asla eğilmezler. Menfaat karşısında değişmedikleri gibi sabırla doğru bildiğini savunurlar. Duruş sahibi kimseler şartlar ne kadar değişse de asla kişiliklerini değiştirmezler. Duruş sahibi kimseler inandığı doğruların peşinden giderler.
Duruş, bir kimlik meselesidir. Bu kimlik kişinin Her yerde künyesidir. Duruşa değer vermemiz lazım. Bu anlamda toplumsal bir mücadele başlatmamız lazım. Duruşu, yalakalığa kurban etmemiz lazım. Çünkü duruş kavramını kaybettiğimiz an kendi öz benliğimizden uzaklaşırız.
Kurtuluş savaşında bize zaferi getiren duruş sahibi olan toplumumuzdu. Eğilmeyen duruşla yedi düvele karşı savaşı kazanan biz olmuştuk. Bütün dünyaya örnek olan onurlu duruşumuzu muhafaza etmek için var gücümüzle çalışalım.
Siyasette bugün söylediğinin yarın tam tersini yapan birçok siyasetçimiz oldu. Sosyal hayatta menfaat uğruna eğilen çok fazla kişi oldu. Bu hastalığı acilen tedavi etmemiz lazım. Bunun çözümü de toplumsal tepkidir. Bunu erken dönemde tedavi edemediğimiz takdirde bu hastalığın önüne geçemeyiz.
Duruş sahibi bir birey her şeyin üstesinden gelir. Duruş sahibi bir toplumu yıkacak hiçbir güç yok. Herkes önce kendisinden ve yakın çevresinden başlamalı. Yalakalığa asla prim verilmemelidir. Çünkü yalakaların ömrü menfaati kadardır. Böylelerinin kimseye hiçbir faydası olmaz.
Duruşumuzu koruyalım. Duruş sahibi olanları el üstünde tutalım. Yalakaları ve yalakalığı bitirelim.