Yedi köyün Külkedisi İsmet annesine dedi: “Anne, bana değirmencinin kızı Suna’yı al!” Döne Kadın, oğlu İsmet’e dedi: -Oğlum, bu da ne demek oluyor! Durup dururken değirmencinin kızı Suna’da nereden çıktı? Külkedisi İsmet, annesine dedi: -Anne, ben Suna’ya âşığım! Onunla evlenmek istiyorum. Döne Kadın, Külkedisi İsmet’e dedi: -Oğlum, senin aklın başında mı? Koskoca değirmenci, senin gibi fakir bir Külkedisine kız verir mi? Git işine. Sen, bir başkasına bak! Dengin olana bak! Dengin olmayanla evlendin mi, ya havada kalırsın ya da aşağılanıp ezilir durursun. Sen, köy kültürüyle yetiştin. O kız ise kasaba kültüründe yetişmiş. O kız, sana uygun değil! Ben de, bu arada sana uygun bir başka kız bakacağım. Oğlum, kocasını sevmeyen kadından karı olmaz. Karısına merhameti olmayan erkekten koca olmaz. Hiç duymadın mı? “Davul bile dengi dengine çalar.” derler. Hayırlısıyla, önce sen kendine meşru bir iş bul! Sonra sıra, kız meselesine gelsin! Hz. Ali’ye, Kur’an’ın 2’inci süresinin 201’inci ayetinin “…Ey Rabbimiz, bize dünyada bir güzellik ver, ahirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru…” tefsirini sormuşlar. Hz. Ali cevabında: -Bu ayetin tefsirini şöyle açıklamak daha yerinde olur: Kim iyi bir evlilik yaparsa hem dünya ve hem ahirette cennet hayatı yaşamış olur. Kim ki, kötü bir evlilik yaparsa hem dünya ve hem de ahirette cehennem hayatı yaşamış olur. Bu tür evlilikler hem erkek ve hem de kadın için aynı durumlardır. Yapacağın evliliğe dikkat et! Daha dünya da cennet hayatı yaşamaya başla. Bir önceki ayette; Allah’ım bana sadece dünyada güzellik ver diyenler zarardadır. O kişiler ziyan etmişlerdir. Kötü bir evliliğin sonu Allah korusun insanın başına felaket getirebilir. Bu nedenle, evlilik mevzuu basite alınacak bir olgu değildir. İnsanın işi ve eşi her şeyidir. İnsanın serveti de, sermayesi de bu ikisidir. İnsanın şerefi de, şanı da bu ikisi nispetiyledir. Para mı? Oğlum hükmettiğin para senindir. Parana da, karına da hükmettiğin sürece onlar senindir. Yediğin, içtiğin, giydiğin ve gezdiğin senindir. Biriktirdiklerin kimindir, bilir misin? Bilemezsin! Neticeyi, ancak Allah bilir. Değirmencinin kızı için annesinden yüz bulamayan Külkedisi, iş için şehre abilerinin yanına gider. Külkedisi, kendisi için abileriyle birlikte iş takip eder. Kısa bir süre sonra devlete ait Sümerbank’ın dokuma fabrikasına kadrolu işçi olarak işe girer. Döne Kadın, fırında komşu kadınların ekmeklerini pişirirken kadınlar arasında sohbet koyulaşır. Müşteri kadınlardan Huri Kadın der: -Komşular, hayırlısı ile bu sene de Ramazan ayı yaklaştı. Ramazan hazırlıkları başladı. Bu sene ben, Ramazanın ilk günlerinde oruç tutamayacağım. Fırında ki kadınlardan Tevhide Kadın da dedi: -Ben de, ilk günler oruçlu olup ondan sonraki günlerde bir hafta oruç tutmayacağım. O an, fırında ayın on dördü gibi parlayan on dört yaşına henüz ayak basmış güzel bir kız dedi: -Aaa, siz utanmıyor musunuz? Koca koca kadınlar, açık açık oruç tutmayacaklarını söylüyorlar. Ayıp ayıp! Oruç tutmadığınız günler de elbette yiyip içeceksiniz. Oruç tutmadığınızı evde çoluk çocuğunuzdan nasıl saklayacaksınız! Huri Kadın, esprili şekilde dedi: -İnanın ben oruç tutamadığım günlerde Allah’tan izinli oluyorum. O günler de oruçlu olmadığım zaman Allah’tan izinli olduğum için Allah, bana günah da yazmıyor. O günler de, Allah’tan izinli olduğum için namaz da kılmıyorum. Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!