Sözlerinin devamında: Özür sahibi olup da Ramazan ayında oruç tutamayanlar; tutamadıkları oruçlarını sonradan kaza ederler. Özürleri nedeniyle namaz kılmayan kadınlar; namazlarını sonradan kaza etmezler. Zamanında eda edilmeyen oruçlar sonradan kaza edilir. Eda, vaktinde yapılan ibadetler için kullanılır. Kaza ise vaktinden sonra eksiği tamamlamak için yapılan ibadetler için kullanılır.

Huri Kadın’ın ben Allah’tan özel izinliyim dediği konu ay hâliyle alâkalı konudur. Kadın, hayız ve nifas halinde İslam’a göre özür sahibi sayılır. O zamanlar da kadınların bedenleri zayıf kabul edilir. Daha fazla güç kaybına uğramamaları için Allah o günlerde kadınları bazı ibadetlerde zorunlu tutmuyor. Hatta bazı ibadetleri yapmalarını yasaklıyor. Allah, o durumda olan kadınlara kolaylık tanıyor.

Döne Kadın, genç kıza dönerek dedi:

-Be kızım, sen de artık bazı şeyleri öğren! Annene selam söyle, kadınlık durumuyla alâkalı dini vecibeleri sana öğretsin! Dini konulardaki yetersiz bilgiler, insan ile Allah arasındaki ilişkilerde zafiyete yol açar. İnançla alakalı bilgi noksanlığı insani ilişkilerde sıkıntılar oluşur. Ailevi ilişkilerde yanlışlıklara neden olur. İslam inancı, bilgi kirliliği kabul etmez. İslam’da her şey net, şeffaf ve belirgindir. Bazı Müslümanların yanlış davranışlarına bakarak İslam’ı onların o yanlış davranışlarından ibaretmiş sanma! İslam insanların işlerini kolaylaştırmak, insanları birbiriyle kaynaştırmak ve insanlara huzurlu bir hayat yaşatmak için Allah tarafından gönderilen ilahi bir buyruktur.

Fırındaki diğer kadınlardan biri, Döne kadına sordu:

-İyi dersin, güzel dersin de oruca başlamış bir kadın yani imsak vaktinden sonra ay hâli gören kadın o gün iftar vaktine kadar oruçlu mu olacak? Ay hâlini gördüğü o gün kadın, orucunu bozacak mı?

Döne Kadın dedi:

-Kayın babam bu konu da şöyle derdi: “Ay hâli gören kadın, oruçlu da olsa ay hâlini gördüğünde orucunu bozar. O bozduğu orucun kazasını bir gün olarak sonradan tutar. O günde bozduğu oruç için kefaret gerekmez! O durumdaki kadın orucunu bozduğunda altmış gün kefaret olmaz!” derdi.

            Külkedisi, çalıştığı Sümerbank Dokuma Fabrikasında dolgun ücret alır. Altı ay içerisinde yakayı paçayı toplar. Kılığı kıyafeti düzeltir. Sosyal refahını yükseltmeye başlar. Bir Külkedisi olarak köyden ayrılan İsmet, bir yıl sonra takım elbiseyi giyer. Kravatı takar. Ayağındaki lastik ayakkabıları atar. İskarpin ayakkabıları giyer. Saçı başı tarar. Güneş gözlüklerini takar.  Yıllık izini geçirmek için köyüne gelir. Külkedisi İsmet, köye geldiğin de hava atmaya başlar. Havasını değirmencinin kızı Suna’nın duymasını ve görmesini ister. Külkedisi, bir yolunu bulur değirmene Suna’yı görmek için gider. Ne yazık ki,  Suna’yı göremeden şehre geri döner. Külkedisi, bir gün fırsatını bulup büyük abisi Vicdani’ye sıkıntısını açar. Kendisini dinleyen abisine derdini döker. Külkedisinin abisi Vicdani ona dedi:

-Birader, hele biraz bekle! Yakında annem ile babamı ziyarete gideceğim. O zaman, o sorunu da çözeceğim. Der, aradan iki hafta geçer. Vicdani, annesiyle babasını görmek için köyüne gelir. Vicdani köye vardığında annesine tembihe kalkışır ve annesine der:

-Anne, bu akşam bir yere gitme!

Annesi, oğlu Vicdani’ye öfkeli bir şekilde der:

-Nedenmiş o, niçin gitmeyecekmiş im?

Vicdani, annesine kibarca dedi:

-Anne, bu akşam bizim İsmet’ten değirmencinin kızına dünür gideceğiz.

Anne Döne Kadın öfkeli bir ses tonuyla oğlu Vicdaniye dedi:

-Vicdansız Vicdani, kuş bile bir başka kuşa “Dengince uç!” demiş. O kız, bir değirmencinin kızıdır. Senin kardeşin ise bir külkedisidir. Değirmencinin kızı, hiç Külkedisine yar olur mu?

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!