İnsan, iradesiyle var olan bir canlı…
Düşünme, karar verme ve eyleme geçme yetisi, bizi diğer canlılardan ayıran en temel özelliklerden biri…
Peki, ya bu irade elimizden kayıp giderse?..
Alkol, modern toplumların hem sosyal bir unsuru hem de sessiz bir düşmanı olarak karşımıza çıkıyor…
Çoğu zaman bir kadehle başlayan masum bir alışkanlık, zamanla kişinin kendi benliğini, iradesini ve hayatını kontrol etme yetisini elinden alabiliyor…
Bilim, alkolün beyin üzerindeki etkilerini net bir şekilde ortaya koyuyor…
Alkol, merkezi sinir sistemini baskılayarak prefrontal korteks dediğimiz, karar verme, mantık yürütme ve öz kontrolle ilişkilendirilen bölgeyi doğrudan etkiliyor….
Birkaç kadehle gelen o "rahatlama" hissi, aslında beynin fren mekanizmasının devre dışı kalması…
İşte tam bu noktada, irade yavaş yavaş çözülmeye başlıyor…
Kişi, normalde yapmayacağı şeyleri yapmaya, söylemeyeceği şeyleri söylemeye başlıyor…
İlk etapta bu, özgürlük gibi hissettirse de, uzun vadede bağımlılık döngüsüne dönüşebiliyor…
Toplumsal açıdan baktığımızda ise alkol, iradenin kaybını sadece bireysel düzeyde değil, aile ve toplum düzeyinde de hissettiriyor…
Alkolün etkisiyle verilen yanlış kararlar, kırılan kalpler, dağılan yuvalar ve hatta trafik kazaları gibi trajediler, bu maddenin iradeyi nasıl bir kuklaya çevirdiğinin somut örnekleri…
Türkiye’de her yıl alkol kaynaklı kazalarda binlerce insan hayatını kaybediyor ya da sakat kalıyor…
Bu, sadece bir istatistik değil; her bir rakam, bir insanın, bir ailenin yıkımı demek…
Peki, alkol iradeyi nasıl yok ediyor?..
İlk olarak, bağımlılık mekanizması devreye giriyor…
Dopamin salgısını artıran alkol, beynin ödül sistemini ele geçiriyor…
Kişi, bir süre sonra alkolü bir "ihtiyaç" olarak görmeye başlıyor…
Bu noktada irade, artık özgür bir seçim yapma yetisinden çok, kimyasal bir esaretin gölgesinde hareket ediyor…
İkincisi, alkolün sosyal kabulü, bu tehlikeyi görünmez kılıyor…
“Bir kadehle ne olur?” sorusu, çoğu zaman bu esaretin başlangıç noktası…
Peki, ne yapmalı?..
Öncelikle, alkolün masum bir “eğlence aracı” olmadığını anlamak gerekiyor…
Bilinçli bir toplum, bireylerin iradesini koruyan bir toplumdur...
Eğitim, farkındalık ve destek sistemleri, alkolün irade üzerindeki yıkıcı etkisini azaltmada kritik rol oynuyor…
Eğer bir yakınınızın alkol sorunu olduğunu düşünüyorsanız, ona yargılayıcı bir şekilde yaklaşmak yerine, profesyonel yardım alması için destek olun…
Unutmayın, irade bir kez kaybolduğunda, geri kazanmak uzun ve zorlu bir yolculuk gerektirir…
Son söz: Alkol, iradenizi elinizden almadan önce, siz ona dur deyin…
Çünkü iradeniz, sizin en kıymetli hazineniz.
Gerçek özgürlük iradenize sahip olabilmektir…
Ve alkol kullanınca modern filan olmaz ancak “ sarhoş” olursunuz…
AZ DA SAĞLIK…
-Psikiyatrinin mukaddes kitabı olarak bilinen DSM’ nin son güncellenmiş versiyonunu hazırlayan panel üyeleri ve ilaç şirketleri arasında yaygın ve büyük ölçüde açıklanmamış menfaat münasebetleri olduğu tespit edildi…
-Bizde benden başka bu kitabın tenkit edildiğine hiç rastlamadığım gibi kitap hakkında olumsuz söz söylenmesinin de psikiyatristlerin “sinirlerini bozduğunu” biliyorum…
-Tıpta tenkide en tahammülsüz dal bana göre psikiyatridir…
Hele de ilaçları hakkında kem bir söz söyleyin…
Alayı üzerinize hücum eder…
-Prof. Dr. Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA
BİR AYET…
“Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar, fal okları ancak şeytan işidirler. Murdardırlar. Bunlardan uzak durun ki, felaha eresiniz. Şeytan, içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister…”
(Mâide, 5/ 90, 91)
BİR HADİS
“İçkiden sakının. Çünkü o bütün kötülüklerin anasıdır”
(Nesâi, Eşribe, 44)