Türkiye Barolar Birliği yargının savunma ayağını oluşturan avukatların çatı kuruluşu.

Son yıllarda en çok tartışılan bir kurum haline geldi.

Tartışmanın nedeni de TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun duruşundan kaynaklanıyordu.

İktidar Feyzioğlu’nun koltukta tutmak için çok mücadele verdi ama olmadı.

Fitilinin Eskişehir’de ateşlendiği bir hareketle avukatlar Türkiye Barolar Birliği Başkanını geçtiğimiz günlerde yapılan genel kurulda değiştirdi.

***

Türkiye Barolar Birliği’nin yeni Başkanı, aynı zamanda da Ankara Baro Başkanı olan Erinç Sağkan’ın Anıtkabir’i ziyaretinde ziyaret defterine yazdıklarının, sosyal medyada başta siyasi liderler olmak üzere herkese ders niteliğinde olması gerektiği notlarıyla paylaşıldı.

Ben de bu güzel görüşleri paylaşmak istedim.

"Büyük Atatürk, ebedi eseriniz Nutuk'a '1919 senesi Mayıs'ının 19. günü Samsun'a çıktım.' diye başlamıştınız. Bizler de Türkiye Barolar Birliği'nin 36. Olağan Genel Kurulu tarafından seçilen yönetim, disiplin, denetleme kurulu üyeleri ile delegelerimiz ve meslektaşlarımızla birlikte savunmanın temsilcileri olarak aynı azim ve kararlılıkla, 11 Aralık'ta huzurunuza çıktık.

Bizler biliyoruz ki, 'Adalet mülkün temelidir' sözünün asılı olduğu her mahkeme salonu, seninle buluştuğumuz yerdir.

Kişiye, zümreye, şanslı bir azınlığa ya da bir ailenin lütfuna terk edilmeyen ve mavi gözlü bir çocuktan dünyanın hakları gasp edilmiş tüm halklarına umut olan bir lideri çıkaran Cumhuriyet'in karış karış her toprağı senin eserindir. Bizimse bu kazanımları kaybetmeye tahammülümüz yoktur.

Modern hukukun, insan onurunun, eşitliğin, hakkaniyetin, adaletin, bağımsız yargının ve evrensel hukuk ilkelerinin öğretildiği her hukuk fakültesi seninle var olmuş ve bizimle devam edecektir.

Kimsenin merhametine bırakılamayacak modern hukuk sistemimizin her türlü çabaya rağmen inadına yıkılmadığı, insan onurunun temel alındığı, bizi kula kul değil, birey yapan her türlü temel hak ve özgürlüğün tane tane yazıldığı her kanun, her mahkeme, her adliye senin eserin, bizimse varlık sebebimizdir.

Bu uğurda verdiğimiz çabanın üzerine güneş olup her gün yeniden doğacağının farkındayız. Bu sebeple, Anıtkabir'den, senin huzurundan yola çıkmak çocuklarımıza, geleceğimize ve mesleğimize minnetle karışık borcumuzdur.

Asıl borcumuzun, açtığın aydınlık yolda hiç yılmadan yürüyerek tüm ümidinin onda olduğunu söylediğin gençlikle birlikte, 'küçük hanımefendiler', 'küçük beyefendiler' diye hitap ettiğin çocuklara aydınlık bir gelecek bıraktığımız zaman biteceğinin farkındayız. Tüm çabamız, bu kutlu borcumuzu ödemek içindir.

Umutsuz durumların değil umutsuz insanların olduğunu, senin hiçbir zaman umudunu yitirmediğini iyi biliyoruz. Bizler de Cumhuriyetimiz ve çocuklarımız için durmadan çalışacağımıza mesleğimizin kutlu yemini gibi söz veriyoruz.

Saygıyla, şükranla ve tarifine dünyadaki hiçbir dilin yetmeyeceği özlemimizle."