Özgür Özel’in bir cuma namazı sonrası görüntüleri, CHP çevrelerinde beklenmedik bir tartışmayı alevlendirdi…

Partinin genel başkanı, camide saf tutmuş, namaz kılmış; ama bu görüntü, bazı CHP’liler tarafından “samimiyetsiz” bulunarak eleştiri yağmuruna tutuldu…

Sosyal medyada, “Cuma pozuyla namaz şov yaptı” türünden yorumlar havada uçuşuyor…

Peki, bu tepkiler sekülerliğin bir gereği mi, yoksa İslam’a karşı örtülü bir düşmanlığın dışavurumu mu?

Öncelikle, sekülerlik kavramını doğru anlamak gerekiyor…

Sekülerlik, devletin din işlerinden ayrılması, kamusal alanda tarafsız bir yönetim anlayışını benimserken bireylerin inanç özgürlüğünü garanti altına almayı amaçlar…

Ancak Türkiye’de sekülerlik, çoğu zaman “dine mesafeli durma” ya da “dindarlığa karşıtlık” gibi çarpık bir şekilde yorumlanmıştır…

CHP’nin tarihsel mirası, bu çarpık sekülerlik anlayışıyla şekillenmiş; kimi zaman dinî sembollere, özellikle İslam’a yönelik sert bir retoriğe sahip olmuştur...

Özgür Özel’in namaz kılması, işte bu tarihsel bagajın gölgesinde değerlendiriliyor…

Bazı CHP’lilerin Özel’e yönelik eleştirileri, “samimiyet” sorgulamasından çok, partinin “laiklik” anlayışına aykırı bir görüntü verme kaygısını yansıtıyor…

Sanki bir CHP’linin camiye gitmesi, partinin kimliğine ihanetmiş gibi bir hava yaratılıyor…

Bu tepkiler, dindar bir vatandaşın namaz kılmasına gösterilen hazımsızlığı ortaya koyuyor…

“Siyasi karşıtının namaz kılmasından rahatsız olur mu dindar?” sorusu, bu eleştirilerin altında yatan motivasyonu sorgulatıyor…

Eğer bir liderin ibadet etmesi, sırf siyasi kimliği yüzünden “şov” olarak yaftalanıyorsa, bu, sekülerlikten çok, inanca karşı bir önyargının göstergesi olabilir…

Peki, bu eleştiriler kime hizmet ediyor?..

CHP’nin geçmişte dinî hassasiyetlere mesafeli duruşu, partiyi toplumun geniş kesimlerinden uzaklaştırmış, “halktan kopuk” eleştirilerine zemin hazırlamıştı…

Özgür Özel’in cuma namazı kılması, bu algıyı kırmaya yönelik bir adım olarak görülebilir…

Ancak parti içindeki bazı isimlerin bu görüntüyü “tehlikeli” bulması, CHP’nin hâlâ kendi tabanını ve toplumun genelini anlamakta zorlandığını gösteriyor…

Sekülerlik, bireyin inancına saygı duymayı gerektirir; ama CHP’li bazı isimler, sanki namaz kılmak bir “suç” ya da “partiye zarar veren bir hareket” gibi davranıyor…

Bu, partinin “değişim” söyleminin samimiyetini de sorgulatıyor…

Öte yandan, bu tartışma, Türkiye’deki kutuplaşmanın ne denli derin olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor…

Bir yanda “dindarlık” üzerinden siyaset yapmayı alışkanlık haline getirenler, diğer yanda dindarlığı “tehlike” olarak görenler…

Ve çelişkinin zirvesi şu ki bu kutuplaşmanın failleri altı+ bir masasının ortakları…

Özgür Özel’in namaz kılması, belki de bu kutuplaşmayı aşma çabası olarak okunabilir; ama parti içindeki tepkiler, bu çabanın kendi tabanında bile karşılık bulmakta zorlandığını gösteriyor…

Sonuç olarak, sekülerlik, İslam düşmanlığı ile eşdeğer değildir…

Özgür Özel’in cuma namazı kılmasına yönelik eleştiriler, CHP’nin tarihsel bagajından kurtulamadığını ve sekülerliği yanlış yorumlamaya devam ettiğini ortaya koyuyor…

Eğer bir liderin ibadeti bile “şov” olarak yaftalanıyorsa, burada sorun sekülerlikte değil, inanca karşı geliştirilen önyargılardadır…

CHP, toplumun değerleriyle barışmak istiyorsa, önce kendi içindeki bu çelişkileri çözmeli…

AZ DA SAĞLIK…

Biri önce gıdaları karalıyor, "bunlarda ne vitamin ne mineral ne antioksidan...

Hiçbir şey kalmadı" diyorsa...

Peşinden...

"Bunlardan yeterli vitamin, mineral, omega 3 , probiyotik.. almak mümkün değil artık" diyorsa...

Sonra da...

"Benim vitaminlerimi, minerallerimi, gıda desteklerimi içerseniz, sağlıklı olursunuz" diyorsa...

Kaçın oradan. Hemen!

Prof. Dr. Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA’dan güzel bir tespit…

Hipokrat’ın meşhur sözünü de ben ekleyeyim:

“Gıdanız ilacınız, ilacınız gıdanız olsun.”

DEMİŞ Kİ…

Kötü belleğin iyi tarafı, aynı şeylerden birçok kez, ilk kez gibi yararlanmaktır.

-Friedrich Nietzsche