“Rum tarafının Anayasada yapmayı tasarladığı bütün değişiklikler, Anayasanın Türklere haklar tanıyan ve Türkleri, cumhuriyet idaresinde ortak duruma koyan kısımlarlarla ilgilidir. Tasarlanan bu değişiklikler, bütün hakları Türklerin ellerinden alacak ve Türk halkını basit bir azınlık durumuna getirip onu, Rum çoğunluğunun insafına bırakacaktır”. 1980

 

                                                                                            Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Birleşik Amerika Devletlerinde Bay Donald Trump’ın başkan seçilmesi sonrasında dünyadaki dengelerin deprem yaşamaya ve sallanmaya başladığı biliniyor. Sallanma Bay Trump’ın ülke liderlerine saldırmaları sonrasında ivme kazanarak devam ediyor. Dünyadaki ekonomik sistemden daha fazla pay alabilmek adına AB ülkelerine de saldırmaya başlayınca kızılca kıyametin işaretleri de yaşanıyor. Kaldı ki hedefe konulan ülkelerin tamamının NATO üyesi olması tartışmaya yeni boyut kazandırıyor. Tartışmalara devam edilirken AVRUPA ORDUSU’nun kurulması çalışmalarına da devam edildiği biliniyor.

Bu tartışmalara devam edilirken İngiltere’nin AB’den boşanma pazarlıkları da sürdürülüyor. Bu pazarlıklar sürdürülürken Fransa Cumhurbaşkanı Bay Emanuel Macron ECENOMİST dergisine yaptığı açıklamada “NATO’nun beyin ölümü yaşadığını” söylüyor. (General De Gaulle’ün 1967 yılında Amerika’ya karşı savunma mücadelesini yaptığı dönemde Nato’nun askeri kanadından çekildiği biliniyor.) Buna karşın Almanya Başbakanı Bayan Merkel ise yapılmış olan bu açıklamayı “Yersiz bir sözlü saldırı olarak” tanımladıktan sonra “Transatlantik ortaklık bizim için vazgeçilmez” diye konuşuyor.

Bay Macron ortalıklara attığı savlarla kendi ev sahipliğinde Paris Barış formundaki konuşmasında küresel sistemin görülmemiş bir kriz içinde olduğunu belirtiyordu. “Yeni işbirliği yollarının bulunması ve ittifakların kurulması gerektiği… Uluslararası sistemin koruyucusu ülkeler içerisinde dahi ulusalcılığın ve tek yanlılığın yeniden doğmasına neden olduğu” boyutuna taşıyor. Küresel sistemin içten ve dıştan çatırdaması demek olan bu açıklamaya karşın Nato’nun beyin ölümü konusundaki ısrarını sürdürüyor.

Sıklıkla gündeme taşıdığımız BM’in işlevi konusundaki eleştiri bu kez Genel Yazmanı Bay Guterres’ten geldi. “Maalesef büyük güçler arasındaki ilişkilerin iyi olmadığı BM Güvenlik Konseyi’nin işlevsiz olduğu bir dünyada yaşıyoruz” diye tanımlamada bulunduktan sonra “Libya gibi krizlerde tıkanma yaşandığına” vurgu yapıyor.  Sonrasında ise “kaotik bir dönemden geçiyoruz” diye konuşuyor. Anılan kurumun Kıbrıs konusunda verdiği kararlar ile yaptıkları ortalıklarda duruyor.

Bay Macron’un düğmeye basarak başlattığı tartışmanın kısa sürede sonlandırılacağı beklenilmemelidir. Sovyetler Birliğinin 1990’lı yıllarda dağılması sonrasında NATO’nun işlevini yitirdiği tartışmaları başlatıldığı biliniyor. Aradan 70 yıl geçmesine karşın bu kurumun tartışılıyor olması bize göre beyin ölümünün Kıbrıs’ta Rum saldırılarını durdurmak üzere 1964 yılında harekete geçen ve Amerikan Başkanının Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İSMET İnönü’ye yazdığı tehdit içeren mektubunun yazıldığı tarihte gerçekleşiyordu. O günlerde başlatılan tartışmaların halen devam ettirildiği ve yukarıdaki açıklamaların da ışığında BM’in bir anlamda gereksizliğini gösteriyor.

Yapılan tartışmalar bu yapının su almaya başladığını gösteriyor. Tartışmaların yeni bir dünya düzeninin kurulmasına yol açıp açmayacağına önümüzdeki dönemde tanık olacağız. Böyle bir yapı kurulurken dünya dengelerinin de öne çıkacağının dikkate alınacağını düşünüyoruz. Neden mi? Dünyanın yalnızca Amerika ve AB ülkelerinden ibaret olmadığı gerçeğidir. Buna koşut Nato’nun da yeniden şekillenmesi de gündeme taşınabilir.

Berlin’de yapılan resmi olmayan Kıbrıs görüşmeleri bizlere Kıbrıs’ın 1915 yılında İngilizlerin Birinci Paylaşım Savaşı devam ederken bu kentte yaptıkları anlaşmalarla adayı nasıl ele geçirdiklerini çağrıştırıyor. Bu arada Türkiye’nin Libya ile imzaladığı anlaşmayı biraz geç kalınmış olumlu bir çaba olarak alıyoruz. Diplomatik kurallar işletilerek diğer ülkelerle de benzer bir anlaşmanın yapılacağını umuyoruz.

Bu anlaşma sonrasında karşımızdakilerin çıkardıkları yaygaraya karşın kendi yaptıkları anlaşma ne kadar yasal ise Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmada aynı şekilde yasaldır. Biline…

Şarlatanlık yaparak dünyayı kandıranların bir an olsun durarak nerede yanlış yaptık diye sorgulamaları gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…