“Her nedense Kıbrıs’taki Rumlar öteden beri adanın hakiki sahipleri olan Türklere karşı büyük bir husumet ve antipati besleyen, ellerine geçirdikleri her fırsattan istifade yolunu bulur bulmaz onları zarara uğratmak için her çareye başvurmasını bilen bir kitledir.”1956 

Dr. Fazıl KÜÇÜK


Son dönemde uluslararası alanda yaşanmakta olanlar, dünyanın yeniden şekillenmeye doğru koşar adım gitmekte olduğunun işaretlerini veriyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması bu sürecin fitilini ateşlemektedir. İ-kinci Paylaşım Savaşı sonrasında yaşananlar dünyanın iki zıt kutuplu olarak kurulmasına yol açmıştır. Komünizm olgusunun arkasına saklanılarak dünyada adeta cadı avı döneminin yaşandığı unutulmamalıdır. Şimdilerde bu tehlikeden söz edilmiyor olmasına karşın olası böyle söylemin bedelini ağır şekilde ödemiş olan halklara fazla inandırıcı gelmiyor.

Buna koşut estirilen küreselleşme rüzgârlarının da halklar tarafından ters tepki verdiği dönemden geçilirken başlatılan ırkçı eylemlerin yolunu döşemekte olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz. AB’nin Brüksel merkezli yaklaşımları üye ülkeler başta olmak üzere yeni bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Adı nasıl tanımlanırsa tanımlansın ırkçılık Hitler ve Musolini’nin uygulamalarını çağrıştırıyor.

AB bünyesi içinde kendilerine yer bulan eylemler, AB’nin geleceğini de tehdit eder noktaya doğru koşar adım ilerliyor. Rusya’nın Ukrayna sınırına askeri yığınak yapması Avrupa kıtasında 80 yıldır yaşanmayan bir olay olarak kayıtlara geçiyor. Bu olay Amerika ile Rusya arasında yaşanacak sıcak bir çatışmanın nedeni olarak da kabul edilmiyor. Adı geçen her iki ülkenin yaptıklarını kol güreşi olarak da okumak olasıdır.  

Ülkesinde sıkıntılı günler geçiren Biden’ın NATO topraklarının korunması için askeri yığınak uygulaması yolunu seçtiği belirtiliyor. Bir anlamda kendi geleceği üzerinde yapılan hesaplara da dur demek çabası içinde olduğunu gösteriyor. Dünya yeniden şekillenirken önümüzdeki dönemde yeni yapılanma içinde AB’nin bölünmüş olarak yer alabileceğini de kaydetmek gerekiyor.

Türkiye’nin Yunanistan’la olan sıkıntıları biliniyor. Pişmiş aşa su katmaya çalışan Başbakan eskisi Çipras Doğu Akdeniz’de ki kara sınırlarının genişletilmesini istiyoruz diyerek ortalıklara çıkıyor olmasını Yunan iç politikasında rol çalma olarak da okumak gerekiyor. Belli bir strateji çerçevesinde ve Doğu Akdeniz’deki tüm komşu ülkelerle Münhasır Ekonomik Bölge (MEB)   ve kıta sahanlığını belirleyecek müzakereleri başlatacak şekilde olmasını istiyor. Türkiye ile Uluslararası Adalet Divanı’na gidilmesi perspektifine sahip olması gerektiğini de savunuyor.  Başbakan Mitçotakis ise Çipras’ın büyük laflar ettiğini söyleyerek sorumluluk almadığı söyleyerek, önerileri bir anlamda ciddiye almadığını yanıtlamış oluyor.

Geride bıraktığımız hafta Ankara’da düzenlenen 18. Kitap Fuarına katılarak kitaplarımı okurlarla buluşturma şansım oldu. Katılımcıların kitaplarıma gösterdikleri ilgiye bir kez daha teşekkür ediyorum. Fuar süresince akademik çalışma yapanlar da gösterdikleri ilgi ve sordukları sorularla güzelliklerin yaşanmasının nedeni oldular. Onurlu duruşumuzu ısrarla sürdüreceğimizin bilinmesini istiyorum.

Bilim insanlarının önerilerinin katılımcıların da ilgisine neden olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Bu nedenle siyasetçilerle birlikte Kıbrıs’taki bilim insanlarının katılımları ile hareket edilerek çözüm yolunda adımların atılması gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…