-Biyolojik/kültürel kablolarımız…

İnsan beyni statü, kaynak biriktirme ve “daha fazla” dürtüsüyle programlanmış.

200 bin yıllık avcı-toplayıcı geçmişimizde “biraz daha fazla yiyecek, biraz daha güvenli mağara” hayatta kalmayı sağlıyordu.

Bu dürtü hâlâ çalışıyor.

-Rekabet döngüsü..

Sen minimalist olmaya karar versen bile, komşun, kuzenin, sınıf arkadaşın daha büyük ev-araba-telefon peşinde koşarsa, çocuklarının geleceği için sen de kendini “biraz daha” koşarken buluyorsun.

Bu bir mahkum ikilemi…

Herkesin aynı anda durması lazım, ama kimse önce durmak istemiyor…

-Sistem öyle tasarlanmış…

Günümüz ekonomisi sürekli büyümek zorunda (GDP takıntısı, borç-faiz sistemi, şirketlerin kâr baskısı)…

Eğer toplum olarak tüketimi %50 düşürürsek sistem anında resesyona girer, işsizlik patlar, emeklilik fonları çöker….

Yani sistem bize “daha az tüketirseniz hepimiz batarız” diyor…

Ama bireysel/küçük gruplar düzeyinde oluyor…

Japonya’da “danshari” ve “mini-konsept” evler rekor kırıyor…

Avrupa’da “downshifting” (yüksek maaşlı işi bırakıp azla yetinme) hareketi büyüyor…

Türkiye’de bile son 3-4 yılda “van life”, tiny house, köyüne dönenler, dijital göçebe olup az eşyayla yaşayanlar çoğaldı…

Reddit’te r/minimalism, r/anticonsumption gibi topluluklar milyonlarca üyesi var…

Bu insanlar genellikle şunu yaşıyor:

“Az eşya → az borç → az çalışma zorunluluğu → daha çok özgürlük → daha mutlu hissetme.”

Sonuç?..

Toplumun tamamı asla %100 minimalist olmaz.

Ama şu senaryolar çok gerçekçi:

1. %10-20’lik bir kesim gönüllü olarak minimalist yaşama geçer (zaten geçiyor).

2. Geri kalan %80 ya zorla (ekonomik kriz, enflasyon, işsizlik yüzünden) daha az tüketmek zorunda kalır.

3. Ortada hâlâ lüks peşinde koşan küçük bir elit kalır.

Yani hırs tamamen bitmez, ama ortalama tüketim seviyesi aşağı inmeye başlar, hem gönüllü hem zorunlu nedenlerle…

Senin kişisel olarak böyle bir hayata geçme ihtimalin var mı? Yoksa sadece “keşke olsa” mı diyorsun?..

AZ DA SAĞLIK…

Yaklaşık 500.000 yetişkinin katıldığı geniş kapsamlı bir çalışmada, hızlı yürümenin uzun bir hayat beklentisiyle bağlantılı olduğu ortaya çıktı.

Vücut ağırlıkları ne olursa olsun, hızlı tempoda yürüyen insanların yavaş yürüyenlere göre 15 yıla kadar daha uzun yaşadıkları bulundu.

Sonuçlar, yürüme hızının tek başına vücut kitle endeksinden daha güçlü bir uzun ömür öngörücüsü olabileceğini düşündürüyor.

Hatta hızlı yürüyen aşırı kilolu bireyler, herhangi bir kilo kategorisindeki daha yavaş yürüyenlerden daha uzun yaşıyor.

NE DEMİŞ?..

"Şu anda sağlık sistemimiz, hastaları hasta tutmak için sistemin her seviyesini teşvik eden bir dizi ters teşvikten oluşuyor.

Hastaneler, doktorlar, sigorta şirketleri, ilaç şirketleri, kısacası sistemi yöneten çıkar grupları, insanları iyileştirmekten çok, onları hasta tutarak daha fazla para kazanıyorlar."

-ABD Sağlık Bakanı Robert F. Kennedy Jr.