1-3 Temmuz günleri Sivrihisar’da Uluslararası Nasreddin Hoca Festivali vardı. Akşehir’de 5-10 Temmuz günleri Uluslararası Nasreddin Hoca Festivali yaptı. Akşehirliler festivallerinin duyurusunu Eskişehir’de de afişleriyle yapınca Sivrihisarlılar Akşehirlilerin Eskişehir’deki afişlerinin ne işi var diye rahatsız oldular.

sivrih

    Bence; Akşehirliler gelin görün bizim yaptıklarımızı derken biraz da hinlik yaparak damara basmak istemişler. Bende, Sivrihisarlılar da festivallerini Akşehir’de duyursalardı, aralarında hoşgörü doğardı diye düşündüm.

     Akşehirliler; Nasreddin Hoca bizim diyorlar. Önceki yıllar, önüne geleni kullanarak yapıyorlardı, şimdi kendileri yapmış. Bunlardan biri, ünlü karikatürcü Tan Oral’dı “Nasreddin Hoca’nın Başına Gelenler” başlıklı yazısında “Eskişehirlilere yapmayın etmeyin dedik” diye yazdı.  Ünlü yazar Yalçın Pekşen de”Ülkemizin her yanında bir Nasreddin Hoca Şenliği yaşanıyor. Bir çok Akşehirli bu ise bozuluyorlar, Eskişehir’e ne oluyor? Aslında tümü ile gereksiz değil bu ikinci şenlik. Her halde Eskişehirliler Hoca’nın şanına layik elalemi kendilerine güldürecek bir iş yapmak istemişler” diye yazmıştı.

Nasreddin Hoca 1208 yılında Sivrihisar’ın Hortu köyünde doğmuş, büyümüş, medrese eğitimi almış imamlık yapmış 30 yaşında Akşehir’e göç etmiş 1284 yılında Akşehir’de ölmüş 1878 yılında ona türbe yapılmış. Akşehirliler de 1959 yılından beri Nasreddin Hoca’yı anmak, tanıtma ve Akşehir’in adını duyurmak için şenlikler düzenliyor. 1974 yılından beri de uluslararası festival olarak yapıyorlar. Eskişehir ise Nasreddin Hoca Sivrihisar’ın Hortu köyünde doğdu. Eskişehirli de bunu bilsin diyerek 1970 yılında adına şenlikler düzenlemeye başladı. Bu şenliği düzenleyenler yerel düzeyde, ülkemizde başka şenliklere gelmiş bir iki yabancı halkoyunları ekibini getirerek okul müsameresi düzeyinde eğlencelik düzenlediler hatta bazı yıllar bir iki saatlık programlarla geçiştirildi ta ki  üç beş yıl öncesine kadar ciddiye de almadılar.

Konya._Nasreddin_Hoca_Türbesi

     Nasreddin Hoca’ya kim sahiplenmeli, önce ona bakılması gerekiyor. Bir de bir gerçek var. Akşehir  erken davranmış, 63 yıldır ciddi işler yapıyor.  Ne olursa olsun, dünyanın her yerinde sanatçılar, düşünürler, bilim insanları, hep doğdukları yerin dışında yaşamışlar, oralarda ölmüşlerdir amaq hep doğdukları yerde ve doğum tarihleri hatta doğum günü ile yaşatırarak anılmışlar, tanıtılmışlar, sahiplenilmişlerdir. Örneğin; Bulgarların ünlü “Bay Ganü”nün yaratıcı yazarı AlekoKonstantinof doğduğu Svistov şehrinde uluslararası mizah festivali ile anılıyor, sahipleniliyor. Aynı yazar lise tahsilini yaptığı yer gerekçesi ile Gabrovo şehrinde de  adına uluslararası gülmece festivali düzenleniyor. Bir de yaşadığı ve öldüğü Sofya şehiride  festival ile sahipleniyor. Bu şehirler arasında “size ne?” diyen olmuyor.Hatta, sadece Svistov şehri 2013 yılında doğumunun 150.yılını, “AlekoKonstantinof 150 yaşında”diye  kutladı. Mozart da Salzburg’da doğmuş, Viyana’da yaşamış ve orada ölmüş. Her yıl Viyana’da da adına festival yapılıyor. Daha çok, Mozart her yıl Temmuz ayında başlayan 40 gün süren uluslararası müzik festivali ile Salzburg’daanılıyor. Gezi rehberlerinde  “Mozart şehri, Salzburg” başlığıyla turist çekiliyor, Mozart’ın müze evi öncelikli gezilecek yer olarak gösteriliyor.

    Nasreddin Hoca’ya gelince Akşehir, Eskişehir’e, Sivrihisar’a “Size ne oluyor?” diyor, hatta eskiden Kültür Bakanlığı da “Onlar yapıyor” derdi.

    Sorun, tatlı rekabetle çözülür. Kim daha ciddi,doğru işler yaparsa o öne çıkardadır. Sivrihisar’da dişe dokunur bir şey de görmüyorum.

Bir de Türkiye Sanat Kurumu’nu kuracağız (3)

Ülkemizde sanat, kültür işlerimizdir. Kültür işlerimiz gelişmiş ülkelerde farklıdır.Kısaca; kültür politikamız tabandan değil,tepeden gelen bir sistemdir. O da Kültür Bakanımızın sanata ilgisi boyutundadır.

       Kültür-sanat konumuz Cumhuriyetimizin kuruluşundan  1920’den 1970’li yıllara kadar Milli Eğitim Bakanlığımızın bünyesinde yürütülmüş. Bugün 66. Hükümete kadar kültür işlerimize bakan bakanlarımızda sanat çevresinden gelen sadece 1971 yılında 9 ay bakanlık yapan Talat Halman’ı görürüz. Hele son 20-30 yıla baktığımızda Kültür Bakanlığımızın “Turizm ve Kültür Bakanlığı” olduğunu, daha çok da turizm öncelikli olduğunu görüyoruz. Kültür Bakanlığı ,Turizm Bakanlığında bir Genel Müdürlüktür. Sanat’da bu Genel Müdürlük içersinde bir şube ya da müdürlük olduğunu görürüz. Avrupa Birliği raporlarında da böyle gösterilmektedir. Oysa gelişmiş ülkelerde kültür politikaları tabandan geldiği için sivil olarak sanat kurumları ile yürütülmektedir. Bizde de Kültür Bakanlığının sanat işlerinin özert böyle kurumlara devri istenmektedir. Bu nedenle aşağı yukarı 20 yıldır Türkiye Sanat Kurumu kurulması için çalışmalar yürütülmektedir. Bunun niçin 72 (son Genel Kurul sayısı) sivil sanatla ilgili derneklerin oluşturduğu “Özerk Sanat Konseyi” çalışmalar yapmaktadır. Bu konsey bir kanun teklifi hazırlamıştır. Hükümetin de  ayrı bir kanun teklifi vardır. İki tarafın kanun tekliflerinden ortak bir anlaşma çıkmadığı için de bir türlü gerçekleşememektedir.

     Özerk Sanat Konseyi’nin kanun teklifini incelediğimizde Fransa’daki, İngiltere’deki örneğini göremiyoruz. Sağlıklı yürüyecek  kurum yapısı ve de ülke çapında  örgüt yapısı daha düşünülmemiş, herşey yüzeysel ve daha önce iki yazımda anlattığım sanatçıları ve derneklerin egoları görünüyor. Örneğin ülkekizde sanat alanlarına göre ulusal sanat örgütlerinin  İstanbul’da olduğunu görüyoruz. Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN Yazar Örgütü, Karikatürcüler Derneği, Heykeltraşlar Derneği, Sinema Derneği, Tiyatro Eleştirmenleri, Çevirmenler Derneği gibi. Birkaç tanede Ankara’da Edebiyatçılar Derneği, Birleşik Ressamlar ve Heykeltraşlar Derneği, Opera Sanatçıları Derneği gibi. 72 dernek içersindeAnadolu’dan  Eskişehir Sanat Derneği, Antalya Sanat Derneği, İçel Sanat Külübü gibi dört beş dernek var. Böyle yapıda Türkiye Sanat Kurumu’nun yönetimi İstanbul’dan, Ankara’dan olacak demektir. Çünkü onlara göre sanatçılar kendileridir ve İstanbul’dan falanca üniversiteden mezun olması gerekmektedir. Böyle olunca bütçesi de İstanbul’a, Ankara’ya paylaşacaktır. İkinci konu ise politik ve  fraksiyon çekişmeleri olarak bölünmüşlük vardır. Sonuçunu merak etmeye gerek yok Ankara’daki Edebiyatçılar Derneği’ni İstanbul’daki Karikatürcüler Derneği’ni, kuruluşundan beri izlediği sistem ve  etkinliklerine ve son yıllargeldiği yeri incelemek, görmek yeterlidir.