Bütün çağlara münhasır huzur, güven ve istikrar için gereksinim insaf, izan, irfan, merhamet ve adalettir. Masum, mazlum ve mağdur hakları hesabını mahşere bırakmadan aklanıp paklanmalı.  İnsanlık var olalı nice korkular ve yanılgılar yaşadı. Önyargı, algı ve kavram kargaşasından kurtulmadıkça korkular, yanılgılar yaşayamaya devam edecektir. Yaşananlar birbirinden pek farklı değil. İnsan insaf, izan, irfan, merhamet ve adaletle behemehâl olmadıkça korkudan, yanılgıdan arınması mümkün değil.

Amentüye inanmış insanın ön yargı, algı ve kavram kargaşasıyla zihnini kirletmeye hakkı yok.  Zihinsel ve fiziksel diriliğe mecbur... Canı tenden, teni candan sorumsuz düşünmek aymazlıktır, gaflettir. Canı tenden, teni candan ayrılmış insan ölüdür. Yetenekleri elinden alınmış kazanacak ya da kaybedecek hâli kalmamıştır. Vahim olan, can tende iken ruhen ölü gibi yaşamaktır. İnsanlığa huzur, güven ve istikrarı çok gören emperyalistler yıllar yılı öcüleştirilen komünistlik korkusuyla halkları emellerince yönlendirdiler. 

Meşhur ifadeyle “Mujik” Rus köylüsü demektir. Ruslar mayası Asyalı, aşısı Avrupalı millet… Rus çarını ve ailesini lime lime ederek öldüren Bolşevik halkın yüzde doksanı her şeye razı, katlanıcı piyonlar tabakası iken yüzde onu da baskın grup olarak halkı yönetti. 1917’de Batılının üfleyişiyle Çarlık Rusya’sına son verildi. Bolşevik rejimin hüküm sürdüğü komünist yaşam hayata geçirildi. Batılının yıllar sonra değişik estirdiği rüzgârla 1980’li yılların sonuna doğru komünist yönetim çöktü.

Müslüman kendini sorgulamadıkça İslam kişiliğini koruması zordur. Müslüman piyon olmaz. Başkasının emir kulu hiç değildir. Tarihe bakmak isteyince Necip Fazıl Kısakürek’in “Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar” adlı kitabını irdeledim. Hakikat adına yürek dağlayan pek çok yanılgı izleri gördüm. Batılı, dünyayı ne kadar sahiplenirse sahiplensin, ne kadar teknolojik gelişim sağlarsa sağlasın insanlığa güven, huzur ve istikrar kazandıramıyor. Ürettikçe korku ve yanılgı üretiyor. Kokuşması gelişimden hızlı seyrediyor. Benliğini merhamet, izan, irfan, insaf ve adalet üzere tesis edemeyen toplumun akıbeti hazindir.

Merhamet, izan, irfan ve adaleti hayata geçirmeyen toplumlarda huzur, güven ve istikrar sağlanamaz. Müslüman, Siyonist aklın esaretinden kurtulmadıkça kendi değerini fark edemez. İslam âleminde ne zaman Kur’an ve sünnet ölçüsünden sapkınlık olmuşsa o zaman yanlışlar doğru, doğrular yanlış addedilmiş. Yanlış doğruya, doğrular yanlışa karışınca zihinler ve vicdanlar kirlenmiş. Kolay mı İmam-ı Malik, İmam-ı Hambel, İmam-ı Şafi veya İmam-ı Azam gibi dâhileri yetiştirmek. Çıkar güruhları hep ezmişler, ezdirmişler. İslam coğrafyasında da mazlum, masum ve mağdurlar olmuş. Batı’da, Şark’ta olduğu gibi…  Dünya dönüyor, güneş duruyor diyen Galile’nin idamı misali.

İmam-ı Malik, dört hak mezhepten birinin kurucusu… Din ölçülerini dinin adaletince içtihat edince din istismarcıları kendisine kanlı dişlerini gıcırdatmaya başlamışlar.  Dini değerlerden arzularınca hüküm isteyenler nikâhla ilgili bir meselede istedikleri cevabı alamayınca İmam-ı Malik’i husyeleri şişinceye, kemikleri kırılıncaya kadar dövmüşler. O dayağın verdiği hasar ömrü sonuna kadar tedavi edilememiş. Açılan hasar nedeniyle büyük imam idrarını tutamamış. Yıkana yıkana da ölmüş.

Ya İmam-ı Hambel’e, Allah hakkı için diye yapılan zulme ne demeli: “Çabuk söyle, Kur’an mahlûk mudur, değil midir?” meselesi. Allah adına hayır işlediklerini zanneden yobaz ve hokkabazlar İmam-ı Hambel aleyhine fitnelerini etrafa dalga, dalga yayarak taraftar toplamışlar.  İşin vahametini gören İmam’ın sevenleri: “Bak, büyük bir tehdit ve tehlike altındasın. Kalben sabit kalarak dilinle onların istedikleri cevabı versen olmaz mı?” dediklerinde “Olmaz! Bu ikiyüzlülük olur. Allah, duyuyor. Âlimler, hakikati söylemekten kaçarsa cahiller ne yapar?” demiş. Neticede kendisine 28 yıllık zindan hayatı layık görülmüş.

Zindanda kendisine: “Sana verilen cezaya ve yapılan işkencelere karşı bir diyeceğin var mı?”   denilince.  “Beni, Allah hakkı için cezalandırmak ve kırbaçlamak istediklerini zannedenlere karşı ne söyleyebilirim ki? Allah bütün kullarına izan, irfan, insaf, merhamet, hidayet ve adalet anlayışı versin!” demiş. Mahkeme heyetinin “Kur’an mahlûk mudur, değil midir?” sorusuna verdiği cevapta: “Hâşâ Kur’an mahlûk değildir. Allah’ın ilmi mahlûksa Kur’an da öyledir. Kur’an, Allah’ın kelamıdır. Zatı ile kaimdir. Sıfatları gibi zatına bağlıdır. Mahlûk değil kadim ve ezelidir.” demiş. Daha ne desin!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!






Yunus Emre GÜLLÜ-27 MAYIS 2023 / Milli irade